Dairesi
ECZACILIK FAALİYETİNDE BULUNAN DAVACININ DEFTER VE BELGELERİNİN, KENDİSİNİN DE BULUNDUĞU ORTAMDA VE DÖNEM BAŞI STOKU, DÖNEM İÇİ ALIŞLARI VE DÖNEM SONU STOKU KARŞILAŞTIRILMASI SURETİYLE İNCELENMESİ SONUCUNDA MATRAH FARKI BULUNMASININ, MATRAHIN RE'SEN TAKDİRİNİ GEREKTİREN NEDEN OLDUĞU HK.
Karar No
718
Esas No
1597
Karar Tarihi
18-03-2004
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
YEDİNCİ DAİRE
2004
718
2001
1597
18/03/2004
 
KARAR METNİ

ECZACILIK FAALİYETİNDE BULUNAN DAVACININ DEFTER VE BELGELERİNİN, KENDİSİNİN DE BULUNDUĞU ORTAMDA VE DÖNEM BAŞI STOKU, DÖNEM İÇİ ALIŞLARI VE DÖNEM SONU STOKU KARŞILAŞTIRILMASI SURETİYLE İNCELENMESİ SONUCUNDA MATRAH FARKI BULUNMASININ, MATRAHIN RE'SEN TAKDİRİNİ GEREKTİREN NEDEN OLDUĞU HK.

Temyiz İsteminde Bulunan: Ziyapaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü ADANA

Karşı Taraf : ...

İstemin Özeti : Eczacılık faaliyetinde bulunan davacının, 1998 yılında elde ettiği hasılatın bir kısmını kayıt dışı bıraktığının yapılan vergi incelemesi sonucunda saptandığından bahisle, adına, Aralık/1998 dönemi için katma değer vergisi salınmasına ve ağır kusur cezası kesilmesine ilişkin işlemi; dosyanın incelenmesinden, satılan malın maliyetinden %3 oranında firenin düşülmesiyle bulunan tutarın, alış iskontalarıyla toplanması sonucunda bulunan toplam tutara %25 satış karı uygulanmak suretiyle brüt satış hasılatının hesaplandığının; bu tutardan satış iskontolarının düşülmesiyle net satış hasılatının ve matrah farkının tespit edildiğinin anlaşıldığı; olayda, re'sen takdir yoluyla vergileme yapılabilmesi için, Vergi Usul Kanununun 30'uncu maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiği kesin ve açık olarak ortaya konulmaksızın, somut ve hukuken geçerli kanıtlara değil, varsayıma dayalı hesaplama yöntemleriyle gayrisafi kazancın hesaplanması yoluna gidilerek, defter kayıtlarının ve ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olduğu sonucuna varıldığı; bu durumda, re'sen takdir nedeni ve vergiyi doğuran olay açıkça ortaya konulmadan, eksik incelemeye dayalı olarak, ortalama rakamlar üzerinden belirlenen matrah farkı esas alınarak tesis edilen dava konusu tarh ve ceza kesme işlemlerinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Adana İkinci Vergi Mahkemesinin 19.12.2000 gün ve E:2000/1016; K:2000/1268 sayılı kararının; inceleme raporuna dayanılarak davacı adına tarh edilen vergi ve kesilen cezanın yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Nazlı Yanıkdemir'in Düşüncesi:Dosyanın incelenmesinden; eczacılık faaliyetinde bulunan davacının defter ve belgelerinin incelenmesi sonucunda, bir miktar gelirini kayıt dışı bıraktığından bahisle ek tarhiyat önerildiği; söz konusu matrah farkının tespitinde, inceleme elemanınca, dönem başı mal stoğundan %3 oranında firenin düşülmesinden sonra kalan miktarla dönem sonu mal stoğunun dönem içi mal alışlarından çıkarılması ve uygulanan iskontonun da dahil edilmesi suretiyle bulunan, satılan malın maliyet bedeline, davacının ifade tutanağında belirttiği %20 oranındaki satış karının uygulanmasıyla, toplam satış tutarının belirlendiği, bu meblağla, kayıtlarında yer alan mal satış miktarı arasındaki farkın ise kayıt dışı hasılat olarak saptandığı anlaşılmıştır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 24'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının (c) bendinde, vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu hükme bağlanmıştır.

Mahkemece, eczacılık faaliyetinde, %20 oranındaki kanuni iskontonun (eczacılık karı) düşülmesi yanında, mal fazlası iskontosu, müşteri iskontosu ve peşin iskonto gibi faturada gösterilen özel iskontoların da düşülmesinden sonra kalan tutarın maliyet bedeli olarak dikkate alınması gerekirken, %25 oranındaki kar marjının esas alınması suretiyle matrah farkı bulunmasında isabet bulunmadığı gerekçesiyle işlem iptal edilmiş ise de; 3065 sayılı Kanunun yukarıda anılan maddesi uyarınca, davacı nezdinde düzenlenen tutanakta belirlenen iskonto miktarının matraha dahil edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.

Her ne kadar, defter kayıtlarından belirlenen maliyet bedeline uygulanarak matrah farkı yaratan %25 oranındaki kar marjı, davacı tarafından ifade edilmiş ise de, eczacılık faaliyetindeki karlılık oranı ve emtianın cinsine göre oluşacak fire oranının belirlenmesi teknik bir konu olduğundan, bu konuların, yetkili kuruluş olan Türkiye Eczasılar Birliğinden araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

Bu nedenle, temyiz isteminin kabul edilerek, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Münevver Demir'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Temyiz başvurusu, eczacılık faaliyetiyle uğraşan davacının, 1998 yılına ilişkin defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu, bir kısım hasılatını kayıt dışı bıraktığından bahisle, inceleme raporuna dayanılarak, adına, re'sen katma değer vergisi salınmasına ve ağır kusur cezası kesilmesine ilişkin işlemi, olayda, yalnızca defter ve belgelerdeki verilerden hareketle re'sen matrah takdir edilmesinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat" başlıklı 3'üncü maddesinin (B) fıkrasında, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin, ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu belirtilmiş; aynı Kanunun 30'uncu maddesinin ikinci fıkrasının 6'ncı bendinde de, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması, re'sen takdir nedeni olarak sayılmıştır.

Yukarıda anılan yasa hükümlerine göre; kural olarak delil serbestisi ilkesi kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre, vergi idaresi, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetini her türlü delille ispatlama olanağına sahiptir. Defter ve belgeleri usulüne uygun olan mükellefler de, ilk görünüş karinesinden yararlanırlar. Bu karineye göre, kayıt ve belge düzenine uygun bulunan defter kayıtları ile vesikaların ilgili bulunduğu muamelelerin, aksi kanıtlanmadıkça, gerçek durumu yansıttıkları kabul edilir. Ancak, mükelleflerin vergiyi doğuran olayla ilgili muamelelerinin, iktisadi, ticari ve teknik icaplara veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olana uygun bulunmaması halinde, kanıt yükü tersine döner. Yani; bu durumda, muamelelerin gerçek durumu yansıttığının mükellef tarafından kanıtlanması gerekir.

Dosyanın incelenmesinden açıkça görüleceği üzere; inceleme elemanınca uyuşmazlık konusu döneme ait defter ve belgeler, davacının da bulunduğu ortamda ve dönem başı stoku, dönem içi alışları ve dönem sonu stoku karşılaştırılarak incelenmiş ve mükellefin beyanına göre fark bulunmuştur. Bu şekilde bulunan fark, defter ve belgelerin gerçeği yansıtmadığını gösterdiğinden, Vergi Usul Kanununun 30'uncu maddesinin ikinci fıkrasının yukarıda sözü edilen 6'ncı bendi uyarınca, ilgili dönem matrahının re'sen takdirini gerektirmektedir. Dolayısıyla; davada, inceleme yönteminin doğru sonuç verip vermediği irdelenmeksizin, matematiksel verilere ve muhasebe kurallarına dayalı olarak yapılan söz konusu incelemenin sonuçlarının soyut olduğu yargısına varılması mümkün bulunmadığından; bu yapılmadan verilen vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 18.3.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

YÖ/ÖEK


 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı