Dairesi
ŞİRKET ADINA DÜZENLENEN VERGİ CEZA İHBARNAMELERİ İLE ÖDEME EMİRLERİNİN USULÜNE UYGUN ŞEKİLDE TEBLİĞ EDİLMEDİKLERİ ANLAŞILDIĞINDAN, ŞİRKET YÖNÜNDEN KESİNLEŞMEYEN AMME ALACAĞININ ÖDENMESİNDEN KANUNİ TEMSİLCİ OLAN DAVACININ SORUMLU TUTULMASINDA İSABET BULUNMADIĞI HK.
Karar No
494
Esas No
2571
Karar Tarihi
09-03-2005
 
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
DOKUZUNCU DAİRE
2005
494
2003
2571
09/03/2005
 
KARAR METNİ

ŞİRKET ADINA DÜZENLENEN VERGİ CEZA İHBARNAMELERİ İLE ÖDEME EMİRLERİNİN USULÜNE UYGUN ŞEKİLDE TEBLİĞ EDİLMEDİKLERİ ANLAŞILDIĞINDAN, ŞİRKET YÖNÜNDEN KESİNLEŞMEYEN AMME ALACAĞININ ÖDENMESİNDEN KANUNİ TEMSİLCİ OLAN DAVACININ SORUMLU TUTULMASINDA İSABET BULUNMADIĞI HK.

Temyiz İsteminde Bulunan: Ahmet Tacer

Vekili :Av. ?

Karşı Taraf : Marmara Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı-İSTANBUL

İstemin Özeti : Kanuni temsilcisi olduğu ? Gıda İth. İhr.Ltd.Şti'nin vergi borçlarının tahsili amacıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi uyarınca davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, ? Gıda İth.İhr.Ltd. Şti adına 1997 yılının çeşitli dönemlerine ilişkin olarak takdir komisyonu kararı uyarınca cezalı tarhiyat yapıldığı, bu cezalı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin, şirketin adresini terk etmesi nedeniyle tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebliğ edilerek kesinleştirildiği, kanuni süresi içinde herhangi bir ödeme yapılmaması nedeniyle de bu vergi ve cezaların tahsili amacıyla şirket adına ödeme emirleri düzenlendiği, bu ödeme emirlerinin de tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebliğ edilerek kesinleştirildiği, şirket hakkında mal varlığı araştırmaları yapıldığı, bankalara ve belediyelere mal varlığının olup olmadığının sorulduğu, herhangi bir malının bulunmaması üzerine de, borcun şirketten tahsil olanağının kalmadığından bahisle şirketin 2. müdürü olan davacı adına dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiğinin anlaşıldığı, her ne kadar davacı, borcun ait olduğu dönemde şirkette kanuni temsilci sıfatı bulunmadığını iddia etmişse de, dosyada mevcut 9.6.4998 tarihli Ortaklar Kurulu Kararı ve 4567 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin incelenmesinden, davacının borcun istendiği dönemlerde şirketin 2. müdürü olduğu tespit edildiğinden, 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinde isabetsizlik görülmediği, davacı ikinci olarak, tarh aşamasında şirket adına çıkarılan tebligatta usulsüzlük bulunduğunu ileri sürmüşse de, bu iddianın bu aşamada incelenemeyeceği, davacı, şirkette kanuni temsilci olduğundan ve bu sıfatla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca takip edildiğinden, davacının borçtan hisse miktarında sorumlu olması gerektiği yönündeki iddiasında da isabet görülmediği, bu durumda, dosyadaki bilgi ve belgelerden şirketten tahsil olanağı kalmadığı anlaşılan vergi borcunun, borcun ait olduğu dönemde şirkette 2. müdür olan davacıdan istenmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddederek ödeme emirlerini tasdik eden İstanbul 2. Vergi Mahkemesi'nin 7.5.2003 tarih ve 2003/1900 sayılı kararının; şirket adına düzenlenen vergi ceza ihbarnameleri ile ödeme emirlerinin, bu şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Savcısı Buket Oral'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Tetkik Hakimi Güneş Kurtoğlu Karacık'ın Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden, şirket adına düzenlenen vergi ceza ihbarnameleri ile ödeme emirlerinin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmedikleri anlaşıldığından, şirket yönünden kesinleşmeyen amme alacağının ödenmesinden kanuni temsilci olan davacının sorumlu tutulmasında ve bu amaçla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlenmesinde isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

Duruşma istemi, 2577 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek incelemeye geçildi;

Olayda, ? Gıda İthalat İhracat Limited Şirketi'nin 1996/Şubat,Mart,Nisan ve 1997/Ocak-Ağustos dönemlerine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddeleri uyarınca bu şirketin kanuni temsilcisi (2. müdürü) olan davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Dosyanın incelenmesinden,18.11.1998 tarihinde yapılan yoklamada, ? Gıda İth.İhr.Ltd. Şti'nin 1997/Haziran döneminde işini terk ettiği, başka adresinin bilinmediği tespit edilerek 1997 yılına ilişkin olarak 30.12.1998 tarihinde re'sen takdire sevk edildiği, takdir komisyonu kararları uyarınca düzenlenen vergi ceza ihbarnamelerinin bilinen adreslerde tebliğ edilemediği belirtilerek ilanen tebliğ edilerek kesinleştirildiği, kanuni süresi içinde herhangi bir ödeme yapılmaması nedeniyle de bu vergi ve cezaların tahsili amacıyla şirket adına ödeme emirleri düzenlendiği, bu ödeme emirlerinin de tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebliğ edilerek kesinleştirildiği, şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırmalarından da sonuç
alınamaması üzerine borcun şirketten tahsil olanağının kalmadığından bahisle bu şirketin kanuni temsilcisi olan davacıdan vergi borcunun tahsili amacıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.

Bu çerçevede, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun yukarıda anılan 10. maddesi hükmüne göre kanuni temsilci ya da ortak sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için, vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk, tebliğ, safhalarından geçerek borcun kesinleştirilmesi, vergi borçlusu hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Tebliğ Esasları" başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilimum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği, aynı Kanunun " Tebliğ Evrakının Teslimi" başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerine yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliğinin tebliğ alındısına yazılarak altının beyanı yapana imzalattırılacağı, imzadan imtina ederse tebliği yapanın bu ciheti şerh ve imza ederek tebliğ edilemeyen evrakı çıkaran mercie iade olunacağı, bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılacağı, ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeble tebliğ edilemeyerek iade olunursa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı ve son fıkrasında da, yukarıdaki fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı hükmü yer almıştır.

Olayda, ? Gıda İth. İhr. Ltd. Şti'nin 30.12.1998 tarihinde yapılan takdire sevk işleminden önce 4.3.1998 tarihli adres tespit tutanağı ve 18.11.1998 tarihinde yapılan yoklama ile şirketin 1997/Haziran ayı itibarıyla "?" adresini terk ettiği, yeni adresinin bilinmediği hususları çevreden araştırılarak tespit edildiği ve aynı adreste ? Tarım Ürünleri Gıda Limited Şirketi'nin faaliyet gösterdiği tespit edildiği halde aynı adresin 23.11.1999 ve 30.11.1999 tarihlerinde bu şirket adına düzenlenen vergi ceza ihbarnameleri ile ödeme emirlerinin tebliği için kullanılmasında isabet görülmemiştir.Ayrıca dosyada ayrıca yer alan 9.6.1998 tarihli "Ortaktan Ortağa Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi '' nde davacı ?'in ikametgah adresi mevcut iken, bu adres, bilinen adresler arasında mütalaa edilip şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin bu adreslere posta yoluyla tebliği yoluna gidilmediği de tespit edildiğinden, daha önce terk edildiği bilinen adreste düzenlenen adres tespit tutanağına dayanılarak ilanen tebliğ şartlarının oluştuğunu da söylemek mümkün değildir.

Bu durum karşısında, şirket adına düzenlenen vergi ceza ihbarnameleri ile ödeme emirlerinin şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği sonucuna varıldığından, şirket yönünden kesinleşmeyen amme alacağının ödenmesinden kanuni temsilci olan davacının sorumlu tutulmasında ve bu amaçla ödeme emirleri düzenlenmesinde isabet görülmemiştir.

Öte yandan, dosyada bulunan şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin tebliğ alındısının incelenmesinden, bu tebligat yapılırken 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102. maddesinde belirtilen şartlara da uyulmadığı, vergi ceza ihbarnamelerinin tebliğine ilişkin tebliğ alındısının da dosyada bulunmadığı anlaşıldığından, ortada şirket adına kesinleşmiş bir amme alacağının bulunduğundan da söz etmeye olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, İstanbul 2.Vergi Mahkemesi'nin 7.5.2003 tarih ve 2003/1900 sayılı kararının bozulmasına 9.3.2005 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, usule ve hukuka uygun Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi gerekeceği oyu ile karara katılmıyoruz.

(DAN-DER; SAYI:110)
BŞ/ÖEK

 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı