VERGİ USUL KANUNUNUN 11.MADDESİNİN SON FIKRASINDA TANINAN YETKİ UYA-
RINCA MALİYE BAKANLIĞI TARAFINDAN YÜRÜRLÜĞE KONULAN 164 SAYILI GELİR
VERGİSİ GENEL TEBLİĞİNİN DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜNÜN İPTALİ İSTEMİYLE AÇILAN
DAVANIN KISMEN KABULÜ GEREKİRKEN, BU BÖLÜMÜN TÜMÜYLE İPTALİNİN HUKUKA
UYGUN DÜŞMEDİĞİ HK.
3418 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığınca
15.9.1990 günlü ve 20636 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 164 seri nu-
maralı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "5590 sayılı Kanuna Göre Kurul-
muş Bulunan Ticaret Borsalarında Tescil Ettirilerek Satın Alınan Zirai
Ürün Bedellerinden Yapılacak Gelir Vergisi Tevkifatı ve Müteselsil So-
rumluluk" başlığını taşıyan 4 üncü Bölümünün iptali istemiyle dava a-
çılmıştır.
Davayı inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 25.12.1995 günlü ve
1995/5799 sayılı kararıyla; söz konusu düzenlemenin ve bu düzenlemeye
olanak tanıyan 3418 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin, Anayasanın 6,
7, 8, 38, 73 ve 124 üncü maddelerine aykırı görülerek Anayasanın 152
nci ve 2949 sayılı Kanunun 28 inci maddesi uyarınca söz konusu hükmün
iptali istemiyle yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından
verilen 25.5.1993 günlü ve 1993/20 sayılı kararla iptal isteminin red-
dedildiği, davanın çözümünün, davaya konu Tebliğin 4 üncü Bölümünde
öngörülen düzenlemenin, yürürlükteki kanunlara aykırı olup olmadığının
belirlenmesine bağlı olduğu, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 ün-
cü ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11 inci maddelerinde, müteselsil
sorumluluk kapsamına alınan kişi veya kuruluşların ya söz konusu tev-
kifatı yapmak ve vergi dairesine yatırmakla yükümlü bulunmaları ya da
tevkifatın konusunu oluşturan alım satıma taraf olmalarının bağlayıcı
koşul olarak öngörüldüğü, bir kişi veya kuruluşun vergi tevkifatının
ödenmemesinden dolayı müteselsilen sorumlu tutulabilmesi için bunla-
rın, vergiyi doğuran olayda taraf olmaları gerektiği, yasa yapıcının
düzenleme yapma yetkisi tanıdığı idari organların yapacakları düzenle-
melerde, bu kuralın dışına çıkmaları ve kanunun amaç ve kapsamını aşan
kurallar ve ilkeler belirlemelerinin yasaya aykırı düşeceği, Anayasa-
nın 73 üncü maddesinin de bunu gerektirdiği, 213 sayılı Yasanın 11 in-
ci maddesine 3418 sayılı Yasanın 30 uncu maddesiyle eklenen fıkra ile
zirai ürünlerin alım ve satımına aracılık eden kuruluşlar ile ticaret
borsalarını, bu mahsullerin satın alınması sırasında yapılacak vergi
tevkifatından müteselsilen sorumlu tutmaya, söz konusu ürünlerin satı-
şı dolayısıyla yapılacak vergi tevkifatının hangi safhada yapılacağını
her ürün için ayrı ayrı belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmış
ise de, bu yetkinin ancak, borsalarda yapılacak alım satım sırasında
vergi tevkifatı yapılıp vergi dairesine yatırılmasının gerekli olması
ya da borsaların da vergi tevkifatı yapmak ve vergi dairesine yatır-
makla yükümlü bulunmaları halinde kullanılmasının mümkün olduğu, oysa
borsaların vergi hukuku yönünden böyle bir yükümlülüklerinin bulunma-
dığı, kendi Kanununa göre görevleri sadece "Tescil"den ibaret olan
borsaların, salt alım ve satımı tescil etmesinin, bu kuruluşları zi-
rai ürünlerin alım ve satımına aracılık eder durumuna getirmeyeceği,
alım-satıma aracılığın, alıcı ile satıcıyı işlem yönünden karşılaştır-
mayı ifade ettiği, ticaret borsalarını aracı kuruluş olarak nitelen-
dirmenin mümkün olamayacağı, borsaların, idare adına vergi tahsili ile
görevlendirilmiş, noter veya tapu idaresi gibi bir kuruluş olmadıkla-
rı, söz konusu hükmün borsalar yönünden uygulanabilmesinin ancak, bor-
sada zirai ürünlerin alım satımı anında tahsil edilebilecek bir vergi
tevkifatının mevcudiyeti halinde mümkün olabileceği, borsada ya da
borsa dışında yapılmış işlemler nedeniyle yapılacak vergi tevkifatı-
nın, vergi idaresine beyan ve yatırılması, işlem tarihini izleyen ayın
20 nci günü akşamına kadar mümkün olduğundan, söz konusu tevkifatın ö-
denmemiş olmasından dolayı borsaları ve borsa yöneticilerini, bu ver-
gilerden ve cezalardan müteselsilen sorumlu tutmaya fıkranın ne lafzı
ne de amacının uygun bulunmadığı, bu durumda, 5590 sayılı Ticaret ve
Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsa-
ları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Bor-
saları Birliği Kanununun 32 nci maddesi uyarınca kurulmuş, tüzel kişi-
liğe sahip ve kamu kurumu vasfını haiz olan ve aynı Kanunun 34 üncü
maddesinde görevleri sayılmış bulunan, borsaya dahil maddelerin alım
ve satımını tanzim ve tescil etmekle görevlendirilen ve söz konusu
maddelerin alım satımında taraf veya aracı durumunda bulunmayan, dola-
yısıyla Gelir Vergisi Kanununun 94, 96 ve 98 inci maddelerine göre
vergi tevkifatı yapmak ve vergi dairesine yatırmak yükümlülüğünden söz
edilemeyecek olan ticaret borsalarının; Vergi Usul Kanununun vergi
tevkifatında müteselsil sorumluluğu düzenleyen 11 inci maddesinin açık
hükmünün aksine, Genel Tebliğle sorumluluk kapsamına alınmasının, Ka-
nunun tanıdığı yetkinin üzerine çıkılması ve Kanunda öngörülmeyen yü-
kümlülük tesis edilmesi sonucunu doğuracağı, böyle bir düzenleme yapı-
labilmesinin, borsadaki işlemlerin vergiye tabi olması ve bu vergi ya-
tırılmadıkça tescil işleminin yapılmayacağının kanunda öngörülmesiyle
mümkün olabileceği, bu yönde bir yasal düzenleme yapılmadıkça, alım
satıma taraf olmayan kişi ve kuruluşların, bu arada ticaret borsaları-
nın, tevkif ettikleri vergileri vergi idaresine yatırmayan vergi so-
rumlularının fiilinden müteselsilen sorumlu tutulamayacağı gerekçesiy-
le, 164 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 4 üncü Bölümünün
iptaline karar vermiştir.
Karar, Maliye Bakanlığınca temyiz edilmiş ve davacı hakkında
bugüne kadar davaya konu tebliğ hükümlerine göre bir işlem yapılmadı-
ğı, başka bir deyişle menfaat ihlalinin bulunmadığı, dolayısıyla dava
açılamayacağı, bu düzenlemenin amacının ekonomik faaliyetlerin kayıt
altına alınması ve belge sistemi içine dahil edilmesi olduğu, mütesel-
sil sorumluluğun borsalar yönünden hukuken var olduğu, tebliğin bunu
bir kez daha ortaya koyduğu, müteselsil sorumluluk getiren hükmün, A-
nayasaya aykırı olmadığının Anayasa Mahkemesi kararı ile de sabit ol-
duğu, bu düzenleme ile ticaret borsalarının mükellef ve vergi sorumlu-
su gibi kabul edildiklerinden söz edilemeyeceği ileri sürülerek kara-
rın bozulması istenmiştir.
164 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin, "5590 sayılı
Kanuna Göre Kurulmuş Bulunan, Ticaret Borsalarında Tescil Ettirilerek
Satın Alınan Zirai Ürün Bedellerinden Yapılacak Gelir Vergisi Tevkifa-
tı ve Müteselsil Sorumluluk" başlığını taşıyan 4 üncü Bölümünün ipta-
line ilişkin Danıştay Dördüncü Daire kararı, Maliye Bakanlığınca tem-
yiz edilmiştir.
164 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin davaya konu yapılan 4
üncü Bölümünün, vergi sorumlusu yanında ticaret borsalarını vergi öde-
vinin gereği gibi yerine getirilmemiş olmasından dolayı müteselsilen
sorumlu tutan düzenlemesi nedeniyle davacının menfaat ilgisi açık ol-
duğundan, bu yöndeki temyiz iddiasının kabulüne olanak bulunmamakta-
dır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Vergi kesenlerin sorumluluğu"
başlığını taşıyan 11 inci maddesine, maddenin beşinci fıkrasından son-
ra gelmek üzere eklenen son fıkrada Maliye ve Gümrük Bakanlığı, zirai
ürünlerin alım ve satımına aracılık eden kuruluşlar ile ticaret borsa-
larını, bu mahsullerin satın alınması sırasında yapılacak vergi tevki-
fatından müteselsilen sorumlu tutmaya, söz konusu ürünlerin satışı do-
layısıyla yapılacak vergi tevkifatının hangi safhada yapılacağını, her
bir ürün için ayrı ayrı belirlemeye yetkili kılınmıştır. Bu yetkiye
dayanarak Maliye Bakanlığınca, zirai ürünlerin alım bedelleri üzerin-
den yapılacak gelir vergisi tevkifatı konusunda uyulacak esaslar; 164
seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 15.9.1990 günlü ve 20636 sa-
yılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Tebliğin davaya konu 4 üncü Bölümü, ticaret borsalarında tescil
ettirilerek satın alınan zirai ürün bedellerinden yapılacak gelir ver-
gisi tevkifatı ve müteselsil sorumlulukla ilgili düzenlemeye ilişkin-
dir. Bu bölümün ilk paragrafında; borsada tescil ettirilerek, çiftçi-
lerden satın alınan zirai ürün bedelleri üzerinden tevkif edilerek
vergi dairelerine ödenmesi gereken vergiden, borsalar, yöneticileri ve
zirai ürün satın alanların müteselsilen sorumlu olmaları kabul edil-
miştir.
Aynı bölümün ikinci paragrafında ise zirai ürünlerin daha önce
çiftçiden satın alınması esnasında gelir vergisi tevkifatının yapılma-
mış olması halinde, tevkif yoluyla ödenmesi gereken vergi ile buna
bağlı ceza, gecikme faizi ve gecikme zammından, tescil işlemini yapan
borsalar, borsaların yöneticileri ve vergisi tevkif yoluyla ödenmeyen
zirai ürünü borsaya getirenlerin de müteselsilen sorumlu tutulması ön-
görülmüştür.
5590 sayılı "Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi
Odaları, Deniz Ticaret Odaları,Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret,
Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği" Kanununun
32 nci maddesinde ticaret borsalarının, kanunda yazılı esaslar daire-
sinde borsaya dahil maddelerin alım ve satımı ve fiyatlarının tespit
ve ilanı işleriyle meşgul olmak üzere kurulan tüzelkişiliği haiz kamu
kurumları olduğu hükme bağlanmıştır. Yasanın 34 üncü maddesinde borsa-
ların görevlerine yer verilmiş ve borsaya dahil maddelerin borsada a-
lım satımını tanzim ve tescil etmek de bu görevler arasında sayılmış-
tır. 5590 sayılı Yasanın 37 nci maddesinin son fıkrasında ise borsaya
kayıtlı maddelerin müstahsilleri veya amillerinin, borsalara kaydol-
maksızın dahi kendi mallarını borsalarda satabilecekleri kurala bağ-
lanmıştır.
3.11.1987 gün ve 19623 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ticaret
Borsalarına Dahil Maddeler ve Bu Maddelerin Alım veya Satımlarının
Tescili Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesinde, borsa muamelelerinin,
borsaya dahil bir maddenin tespit edilmiş bir miktarı veya fazlası ü-
zerinden yapılan alım veya satımlar olduğu belirtilmiş, 10 uncu madde-
si ile de borsaya dahil ve belli miktarı aşan maddelerin alım satımı-
nın, borsalara tescili zorunlu tutulmuştur.
Bu düzenlemelerden görüleceği üzere borsaya dahil maddelerin,
tesbit edileni aşan miktarının çiftçiden alınması halinde, bu alımla-
rın, borsaya tescili zorunludur.
213 sayılı Yasanın 11 inci maddesinin altıncı fıkrası ile tarım
ürünlerinin alım satımına aracılık eden kuruluşlar ile ticaret borsa-
larının, alım-satıma konu tarım ürünü bedelinden yapılacak vergi tev-
kifatından sorumlu tutulduğu açıktır. Bu düzenlemenin amacı, tarım ü-
rünlerinin alım-satımında üreticinin ödemesi gereken vergiye mahsuben
sorumlu sıfatıyla alıcı tarafından yapılmakta olan vergi tevkifatını
güvenceye bağlamaktır.
Davacı, 164 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 4 üncü
Bölümünün ilk ve ikinci paragrafında yapılan düzenlemelerin Vergi Usul
Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasına aykırı olduğunu ileri
sürmüş ve açtığı davada, Danıştay Dördüncü Dairesince bu iddia kabul
edilmiş ve düzenlemenin, yasalara aykırı olduğu belirlenerek temyiz
istemine konu yapılan kararla anılan bölüm iptal edilmiştir.
Bilindiği gibi Vergi Usul Kanununun 235 inci maddesinde, birin-
ci ve ikinci sınıf tüccarlar ile defter tutmak zorunda olan çiftçile-
rin, götürü usule tabi veya vergiden muaf çiftçilerden satın aldıkları
malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha müstahsil makbuzu düzen-
lemek, bunlardan birini imzalayarak satıcı çiftçiye vermek, diğerini
ona imzalatarak almak zorunda tutulmuş, müstahsil makbuzunun tüccar
veya alıcı çiftçi nezdinde kalan nüshasının, fatura yerine geçmesi ka-
bul edilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 11 inci bendinde de
çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden
hangi oranlarda vergi tevkifatı yapılması gerektiği belirtilmiş, tev-
kifat oranının belirlenmesi konusunda Bakanlar Kuruluna yetki tanın-
mıştır.
Çiftçilerden yapılan zirai ürün alımları sırasında düzenlenen
müstahsil makbuzunda gösterilen bedel üzerinden, 193 sayılı Yasanın 94
üncü maddesine göre Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen oranda vergi
kesintisi yapılması, söz konusu ürünleri satın alanlara düşen bir ver-
gi ödevidir. Vergiyi kesenlerin, 94 üncü madde uyarınca yaptıkları
tevkifatı kendi kayıt ve hesaplarında ayrıca göstermeleri Yasanın 97
nci maddesinin ikinci fıkrasında, tevkifat yapmaya mecbur olanların
bir ay içinde yaptıkları ödemeler ile bunlardan tevkif ettikleri ver-
gileri izleyen ayın yirminci günü akşamına kadar ödemenin yapıldığı
yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları 98 inci
maddenin ilk fıkrasında, yapılan tevkifatın muhtasar beyanname ile
bildirilmesi gerektiği ise 99 uncu maddede öngörülmüştür.
Kotasyona tabi olan ve belli miktardan fazla tarım ürününü üre-
ticiden satın alan tüccar, bu alım-satımı ticaret borsasında tescil
ettirmek zorundadır. 164 sayılı Genel Tebliğin 4 üncü Bölümünün ilk
paragrafı, 213 sayılı Yasanın 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında da
öngörülen yetkiye dayanarak, böyle bir alım-satımın ticaret borsasında
tescili sırasında müstahsil fişinin usulüne uygun düzenlenmiş ve Gelir
Vergisi Kanununun yukarıda değinilen kuralları gereğince gelir ver-
gisi kesintisinin yapılmış olmasının borsa yetkililerince aranmasını
öngörmüş, bu araştırma ve gereğin yerine getirilmemesine karşın tesci-
lin yapılmış olması halinde, borsaları da alıcı tüccarla birlikte mü-
teselsilen sorumlu tutan bir düzenleme getirmiştir.
Vergi Usul Kanununun 235 inci ve Gelir Vergisi Kanununun 94 ün-
cü maddelerine göre çiftçiden tarım ürünü satın alan tüccarın; işlemin
yapılması sırasında iki nüsha müstahsil makbuzu düzenleyerek birini
imzalayıp çiftçiye vermesi, diğerini çiftçiye imzalatarak fatura yeri-
ne geçmek üzere alması ve gelir vergisi kesintisi yapması gerekmekte-
dir. Bir tüccarın, takvim yılının herhangi bir gününde yaptığı tarım
ürünü alımı nedeniyle borsada tescilin de yerine getirilmesi mümkün
olmasına karşın, gelir vergisi kesintisinin beyan zamanı, izleyen ayın
yirminci günü akşamı sona ermektedir. Henüz beyanname verme süresi
dolmamışken yapılan tescil sırasında, borsa ve yetkililerinin beyanna-
menin düzenlenmiş ve ilgili vergi dairesine verilmiş ya da tahakkukun
yapılmış olmasını aramaları düşünülemeyeceğinden, Tebliğin bu paragra-
fında öngörülen sorumluluğu, tevkifatın yapılmasıyla sınırlı kabul et-
mek gerekmekte ve Tebliğin 4 üncü Bölümünün ilk paragrafının yasaya
aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Dördüncü Bölümün ikinci paragrafında
ise; borsada tescil ettirilen bir tarım ürünü alım-satımı muamelesinin
satıcı tarafının, evvelce çiftçiden satın alınmış tarım ürünü bedelin-
den vergi kesintisi yapmamış olmasına karşın, alım-satımın borsada
tescili halinde ticaret borsası, ödenmemiş vergi, ceza, gecikme faizi
ve gecikme zammından satıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu tutul-
muştur.
Dördüncü Bölümün ikinci paragrafında öngörülen sorumluluğun ay-
rı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
Bu paragrafta öngörülen müteselsil sorumluluğun önkoşulu, bor-
sada tescil edilen bir alım-satıma konu tarım ürününün evvelce çiftçi-
den satın alınması sırasında vergi tevkifatının yapılmamış olmasıdır.
Dolayısıyla bu paragrafta yer alan düzenleme ile de sorumlu sıfatıyla
vergi kesintisi yapma ödevini yerine getirmemiş olan satıcıların tes-
cil istemlerinin kabul edilmemesi amaçlanmıştır. Çiftçiden alınması
sırasında bedelinden vergi tevkifatı yapılmamış tarım ürününün borsada
tescil edilerek satılmasını önlemek isteyen bu düzenlemenin, Vergi U-
sul Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasına aykırı düşmediği
sonucuna varılmaktadır.
Ticaret borsalarının, tarım ürünü bedelinden kesilmeyen ve bu-
nun sonucu olarak beyan dışı kalan ve ödenmeyen gelir (stopaj) vergisi
ile bu vergiye ait gecikme faizi ve zammından satıcı ile birlikte mü-
teselsilen sorumlu tutulmalarında yasaya aykırı bir yön görülmemekte-
dir. Ancak, beyan dışı kalan bu vergi nedeniyle doğan vergi kaybından
dolayı kesilmesi gereken ve kesilen cezadan da borsaların müteselsilen
sorumlu tutulmaları, cezaların şahsiliği ilkesine aykırı düşmektedir.
Öte yandan 164 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin yasal da-
yanağı olan Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında
sadece ticaret borsalarının müteselsilen sorumlu tutulmalarına olanak
tanınmışken, Tebliğin 4 üncü Bölümünde ticaret borsaları yanında borsa
yöneticilerinin de müteselsilen sorumlu tutulmaları yasaya uygun olma-
mıştır.
Borsada tescilin; çiftçiden yapılan tarım ürünü alışları sıra-
sında alıcılar tarafından vergi sorumlusu sıfatıyla yapılması gereken
vergi tevkifatının belgelenmesinden sonra gerçekleştirilmesi yükümlü-
lüğü getirerek, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen ticaret borsası ve
yöneticilerini asıl sorumlularla birlikte müteselsilen sorumlu tutan
dava konusu düzenlemeyi tümüyle iptal eden Danıştay Dördüncü Daire ka-
rarı hukuka uygun görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile 164 sayılı Gelir Ver-
gisi Genel Tebliğinin 4 üncü Bölümünü iptal eden Danıştay Dördüncü Da-
iresinin 25.12.1995 günlü ve 1995/5799 sayılı kararının bozulmasına,
karar verildi.
X - K A R Ş I O Y
Davada temyiz konusu yapılan 164 sayılı Gelir Vergisi Genel
Tebliğinin ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınan zirai
ürün bedellerinden yapılacak gelir vergisi tevkifatı ve müteselsil so-
rumluluk başlıklı dördüncü bölümü Danıştay Dördüncü Dairesi tarafından
iptal edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94 üncü maddesine göre,
çiftçilerden ticaret borsalarında tescil ettirilmek suretiyle satın a-
lınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden alıcının tevkifat yapa-
rak bunu vergi dairesine anılan Yasanın 96 ve 98 maddelerde yazılı u-
sul ve süresi içinde yatırmak zorunluluğu vardır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 11 inci maddesinin son fıkra-
sı, ticaret borsalarının ve yöneticilerinin hangi hallerde bu ödeme-
lerden sorumlu tutulacakları yani müteselsilen sorumlu olacakları yo-
lunda hükümleri getirmiş ve bu konuda Maliye Bakanlığına bir genel
tebliğ düzenleme yetkisi de vermiştir.
İşte bu uyuşmazlığın çözümü düzenlenen bu genel tebliğin 193
sayılı Yasanın 94, 96 ve 98 inci maddelerine uygun olup olmadığının
tesbitine bağlıdır.
Bu olayda konuya temel olan 193 sayılı Yasanın 94 üncü maddesi-
nin 11 inci fıkrasında yazılı şekilde Ticaret Borsalarında tescil et-
tirilerek çiftçilerden satın alınan zirai mahsul bedelinden yapılan
tevkifatların, Yasanın bu ve ilgili müteakip maddelerine uygun olması
gerekmektedir.
Dolayısıyla Maliye Bakanlığı, ticaret borsaları ve yöneticile-
rinin anılan 11 inci maddesi uyarınca tevkifat, vergideki müteselsil-
liğin koşullarını iyi tesbit etmek ve tebliğini düzenlerken tevkifatla
ilgili temel ve esasları düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu'nun 94 üncü
ve müteakip maddelerdeki sınırlar içinde kalmak zorundadır. Yani zirai
ürünlerin maddede yazılı şekilde ticaret borsalarında tescil ettiril-
mesi, mahsulün borsada ilk elden çiftçilerden alınmış olması ve tevki-
fatların satın alanlar tarafından tevkif edilerek vergi dairelerine
yatırılmış olması gibi kanunun temel unsurlarını tebliğine açık bir
şekilde yansıtmak durumundadır.
İşte olaya bu koşullar altında baktığımızda Maliye Bakanlığının
164 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 4 üncü bölümünün birin-
ci paragrafı, Yasanın anılan hükümlerine uygun olarak hazırlanmıştır
ve iptalini gerektirecek bir durumu yoktur.
Tebliğin aynı bölümünün ikinci paragrafına gelince, zirai ürün-
lerin ticaret borsalarında tescile dayalı olarak satın alınma koşuluna
yer verilmiş bile olsa düzenlemede bu koşulun yanında mahsülün borsa-
larda İLK ELDEN çiftçilerden satın alınmış olması koşuluna, yer veril-
memiş olması nedeniyle Gelir Vergisi Yasası'nın 94 üncü maddesine ay-
kırı düşmektedir.
Açıklanan nedenlerle, tebliğin tamamını iptal eden Danıştay
Dördüncü Dairesinin 25.12.1995 günlü ve E:1991/752, K:1995/5799 sayılı
kararının tebliğin birinci paragrafı nedeniyle kısmen bozulması gere-
kirken tümden bozulması yolundaki karara karşıyım.
(MT/ES)(DANDER;SY:95
|