DANIŞTAY BOZMA KARARINA KARŞI MAHKEMECE VERİLEN İLK KARARDA DİRENİLME-
DİĞİ TAKDİRDE BOZMA KARARINDA BELİRTİLEN ESASLAR DIŞINA ÇIKARILARAK
KARAR VERİLEMEYECEĞİ HK.
Ortağı ve Kanuni temsilcisi bulunduğu limited şirketin vadesinde öden-
meyen vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme
emrini iptal eden Adana 1. Vergi Mahkemesi kararını bozan Danıştay On-
birinci Dairesinin 11.9.1995 gün ve 1995/1963 sayılı kararı üzerine bu
kez de; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 94. maddesinde, tebliğin mü-
kelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya
vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapılacak tebli-
ğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yapılacağının
hükme bağlandığı, dosyanın incelenmesinden 1987 yılına ait defter ve
belgelerin istenilmesine ilişkin yazının ... tarihinde limited şirket
ortaklığı ve kanuni temsilciliğinden ayrıldığı halde ... tarihinde,
davacının eşine tebliğ edildiği, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi
nedeniyle katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek re'sen ce-
zalı tarhiyat yapıldığı, ihbarnamelerin ve şirket adına düzenlenen ö-
deme emirlerinin aynı şekilde davacının eşine tebliğ edildiği, borcun
şirket malvarlığından tahsili olanağının bulunmadığının saptanması ü-
zerine de sorumlu sıfatıyla davacı adına ödeme emri tanzim ve tebliğ
edildiğinin anlaşıldığı, Vergi Usul Kanunun 10. maddesi gereğince ka-
nuni temsilcilerin şirket tüzel kişiliğinin borçlarından sorumlu tutu-
labilmesi için kanuni temsilcinin kasıt ve ihmali sonucu vergi borcu-
nun ödenmemiş olması nedeniyle vergi zıyaının doğması ve ziyaa uğratı-
lan verginin tüzel kişiliğin varlığından alınamaması gerektiği, bu du-
rumda, 1992 yılında faaliyetini sürdüren limited şirkete ait defter ve
belgelerin ortaklıktan ve kanuni temsilcilikten ayrılan davacının, i-
kamet adresinde eşine tebligat yapılarak istenilmesi ancak ibraz edil-
memesi üzerine yapılan cezalı tarhiyat, yasal şekilde kesinleştirilmiş
bir kamu alacağı niteliği kazanmadığından sözkonusu borcun sorumlu sı-
fatıyla davacıdan istenilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrini iptal e-
den Adana 1.Vergi Mahkemesinin 5.12.1995 gün ve ... 1995/1227 sayılı
kararının, limited şirkete ait kamu alacağının tahsili amacıyla sorum-
lu sıfatını taşıyan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isa-
betsizlik bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmekte-
dir.
Dosyanın incelenmesinden, limited şirket ortağı ve kanuni tem-
silcisi sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı ... tara-
fından ödeme emri içeriği kamu alacağının esas borçlusunun limited
şirket olduğu, limited şirket ortaklarının sorumluluğunun taahhüt et-
tikleri sermaye ile sınırlı olduğu, 213 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi
çerçevesinde sorumlu tutulabilmesi için kasıt ve ihmalinin saptanması
gerektiği, bütün bunların dışında şirketteki tüm hisselerini ... tari-
hinde devretmesi nedeniyle de ödeme emri içeriği olan borcun muhata-
bının şirket tüzel kişiliği ve şirketin yeni ortaklarının olacağı id-
dialarıyla açılan dava üzerine, 213 sayılı Yasanın 10.maddesi hükmü
karşısında, kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için, tüzel ki-
şilere ait vergi borcunun ödenmemesinde kasıt ve ihmali bulunması so-
nucu vergi alacağının tahsilinin imkansız hale gelmesi durumu arasında
nedensellik bağı bulunması ve kanuni temsilcilerin görevde bulundukla-
rı sırada tüzel kişi adına ödeme görevinin olması gerektiği, olayda i-
se, vergi borcunun tahakkuk ettirilerek ödenmemiş olmasında davacının
ihmali veya kastı olduğu yolunda herhangi bir tespit bulunmadığı gibi
davacının ... tarihinde şirketteki hissesini devrederek ortaklıktan ve
kanuni temsilcilik görevinden ayrılması karşısında şirketin anılan ta-
rihten sonraki dönemlere ait vergi borcunun davacıdan ödeme emri ile
istenemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrini iptal eden Adana 1. Vergi
Mahkemesi kararının, Danıştay Onbirinci Dairesinin 11.9.1995 gün ve
E:1995/2293, K:1995/1963 sayılı kararındaki; davacının kanuni temsil-
cisi ve ortağı bulunduğu limited şirketin kaçakçılık cezalı katma de-
ğer vergisi borcunun yasal süresi içinde ödenmediği ve şirket malvar-
lığının da kamu alacağını karşılamaması nedeniyle amme alacağının ver-
gi dairesince kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan cebren tahsili yolu-
na gidildiği, katma değer vergisinin yansımalı bir vergi olma özelliği
gözönünde tutulduğunda, şirketlere düşen ödeme yükümlülüğünün yerine
getirilmesi bakımından kanuni temsilcilerin görev ve sorumluluğunun
ayrı bir önem kazandığı, tahsil edilen amme alacağının süresinde vergi
dairesine ödenmemesi halinde doğrudan kanuni temsilciye yönetilmesi
gereken ihmal unsurunun varlığının kabulü gerektiği, dolayısıyla basi-
retli bir tacir gibi hareket etmeyerek kanuni temsilcisi bulunduğu
şirketin vergi borcunu zamanında vergi dairesine yatırmayan davacının
verginin ödenmesinde ihmali bulunduğu, ilgili dönemlerde davacının ka-
nuni temsilcilik sıfatının sona erip ermediği hususu yeterince araştı-
rılıp, irdelenmeden, mahkemece ödeme emrinin iptalinde isabet görülme-
diği gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Dairemizin bozma kararı üzerine vergi mahkemesi tarafından,
mahkemelerinin ... günlü ara kararına gelen yanıttan söz edilerek şir-
ket borcunun yasaya uygun olarak kesinleştirilmediği, şirketin faal
olmasına karşın şirket defter ve belgelerinin ortaklıktan ayrılmış
şahsın eşine yapılan tebligatlarla istenilmesi sonucu, yapılan tarhi-
yatın yasaya uygun olarak kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gerekçesi
ile ... adına düzenlenen uyuşmazlık konusu ödeme emri iptal edilmiş-
tir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin
3 üncü fıkrası, vergi mahkemesi kararının Danıştay tarafından maddede
belirlenen nedenlerden bozulması halinde, dosyanın Danıştay'ca kararı
veren mahkemeye gönderileceği, mahkemenin dosyayı diğer öncelikli iş-
lere nazaran daha öncelikle inceleye- ceği ve varsa gerekli tahkik iş-
lemlerini tamamlayarak yeniden karar vereceği, 4 üncü fıkrası ise mah-
kemenin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edilebileceği hükmünü
amir bulunmaktadır. Bu hükümler karşısında mahkeme kararının üst yargı
yerlerince bozulması halinde, mahkeme bozma kararına uyabileceği gibi
direnme kararıda verebilecektir.
Ancak, bozma kararı üzerine yapılacak araştırmaların ve verile-
cek kararın, dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar, yapılan soruş-
turmalar, ile elde edilen bilgi ve belgeler, ışığında ve bozma esasla-
rı çerçevesinde yapılması gerekmektedir.
Nitekim, 2577 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası-
nın "b" bendinde, dava dilekçelerinde, davanın konusu ve sebepleri ile
dayandığı delillerin belirtilmesinin öngörülmüş olması da, dava dilek-
çesinde belirtilen konunun, dilekçede ileri sürülen iddiaların nazara
alınması ve sunulan delillerin değerlendirilmesi suretiyle karar ve-
rilmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Olayda ise, vergi mahkemesi tarafından bozma esasları doğrul-
tusunda, dava konusu ödeme emri içeriği vergi borcunun ait olduğu dö-
nemde davacının limited şirketin ortaklığı ve kanuni temsilcilik sıfa-
tının tespit edilmesi gerektiği halde, davacı tarafından dava dilekçe-
si dahil hiçbir aşamada ileri sürülmeyen hususlar nazara alınmak sure-
tiyle, istenen kamu alacağının davacının şirket ortağı ve temsilci ol-
duğu 1987 yılının Nisan ve Mayıs dönemlerine ait olduğu hususu da göz-
ardı edilerek ödeme emrinin iptalinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Adana 1. Vergi
Mahkemesinin 5.12.1995 gün ve 1995/1227 sayılı kararının, yukarıda be-
lirtilen hususlar gözönünde alınarak bir karar verilmek üzere bozulma-
sına karar verildi.
(MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:95)
|