KANUNİ TEMSİLCİNİN VARLIĞINDAN TAHSİL EDİLEBİLECEK VERGİ ALACAĞININ
SOMUT BİR BİÇİMDE ORTAYA KONULMASI GEREKTİĞİ HK.
Yönetim kurulu üyeliğinde bulunduğu anonim şirketin 1994 yılının Şubat
dönemine ilişkin damga vergisi borcunun tahsili amacıyla 213 sayılı
Kanunun 10'uncu maddesi uyarınca davacı adına tanzim ve tebliğ edilen
ödeme emrini; 213 sayılı Kanunun 10'uncu maddesi ile 6183 sayılı Kanu-
nun mükerrer 35'inci, 54'üncü, 55'inci ve 58'inci maddelerinden bahis-
le, ödenmeyen vergi borçlarının kanuni temsilcilerden tahsili yoluna
gidilebilmesi için, amme alacağının, iflas ve tasfiye dahil 6183 sayı-
lı Kanunda öngörülen cebri takiplere rağmen mükellef veya vergi sorum-
lusundan kısmen veya tamamen tahsil olanağının kalmaması gerektiği; o-
layda, asıl borçlu şirket hakkında iflas ve tasfiye dahil tüm takiple-
rin tamamlanmadığının anlaşılması karşısında, yapılan işlemde kanuna
uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden ... Vergi Mahkemesinin ...
gün ve 1996/1280 sayılı kararının; yapılan işlemin yasal olduğu ileri
sürülerek bozulması istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesinde, tüzel kişi-
lerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel ki-
şiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları
halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği
olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri ta-
rafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri
yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının
varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni
ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, temsilciler
veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için a-
sıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkın-
da Kanunun 81'inci maddesinde de; haczedilen mallara, haczi yapan me-
mur veya borçlunun müracatı üzerine ya da tahsil dairesince lüzum gö-
rülmesi halinde bilirkişi tarafından değer biçileceği öngürülmüştür.
Açıklanan bu yasal düzenlemelere göre; tüzel kişilerle küçükle-
rin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan
kuruluşların vergi ve vergiye bağlı borçlarının bunların mal varlıkla-
rından alınamaması sebebiyle kanuni temsilcilerin mal varlıklarına mü-
racaat edilebilmesi için, öncelikle asıl borçlu olan temsil edilenin
takip edilmesi, varsa menkul ve gayrimenkul mallarına haczedilerek pa-
raya çevrilmesi ve buna rağmen kamu alacağının kısmen veya tamamen
tahsil edilememesi durumunda, kanuni temsilcilerin takip edilmesi ge-
rekmekte ise de; asıl borçlunun haczedilen menkul ve gayrimenkulleri-
nin, 6183 sayılı Kanunun sözü edilen 81'inci maddesine göre değerlen-
dirilmeleri sonucu kamu alacağının tamamını karşılamayacaklarının an-
laşılması halinde, alacağın toplam miktarı ile değerleme sonucu tespit
edilen miktar arasındaki fark için haczedilen menkul ve gayrimenkul
malların satışının beklenilmesine gerek olmaksızın, kanuni temsilcile-
rin mal varlıklarına müracaat edilebileceğinde kuşku yoktur.
Dosyanın incelenmesinden, davalı vergi dairesince, asıl borçlu
şirketin vergi borcuna karşılık haczedilen menkul ve gayrimenkul mal-
larının, satılmaları halinde dahi, kamu alacağının tamamına karşılama-
sının mümkün bulunmadığı ileri sürülmesine karşın, özellikle hacizli
gayrimenkuller yönünden değerleme yapılmadığı, bu suretle de kanuni
temsilcinin varlığından tahsili istenilebilecek toplam alacak miktarı-
nın somut bir biçimde ortaya konulamadığı anlaşılmakla, ileri sürülen
iddia yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine; mahkeme kararının
onanmasına, karar verildi.
(MT/ES)
|