Dairesi
TAŞINMAZ MAL ALIM SATIMI, TAPUDA TESCİL VEYA NOTERDE DÜZENLENEN GAYRİMENKUL SATIŞ SÖZLEŞMESİYLE; OTO ALIM SATIMI İSE, TRAFİK TESCİL İLE NOTERDE DÜZENLENEN SATIŞ SÖZLEŞMESİYLE YAPILMASI; SATIŞ İŞLEMİNİN HUKUKİ GEÇERLİLİK KAZANABİLMESİ İÇİN ZORUNLU OLDUĞU; BU ŞEKİLLER DIŞINDA YAPILAN DEVİRLER HUKUK TE
Karar No
2280
Esas No
2956
Karar Tarihi
22-09-2004
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
YEDİNCİ DAİRE
2004
2280
2001
2956
22/09/2004
 
KARAR METNİ

TAŞINMAZ MAL ALIM SATIMI, TAPUDA TESCİL VEYA NOTERDE DÜZENLENEN GAYRİMENKUL SATIŞ SÖZLEŞMESİYLE; OTO ALIM SATIMI İSE, TRAFİK TESCİL İLE NOTERDE DÜZENLENEN SATIŞ SÖZLEŞMESİYLE YAPILMASI; SATIŞ İŞLEMİNİN HUKUKİ GEÇERLİLİK KAZANABİLMESİ İÇİN ZORUNLU OLDUĞU; BU ŞEKİLLER DIŞINDA YAPILAN DEVİRLER HUKUK TEKNİĞİ İLE NORMAL VE MUTAD OLANA AYKIRI OLDUĞUNDAN, YUKARIDA SAYILAN MUAMELELER HARİCİNDEKİ YOLLARLA SATILDIĞI İDDİA EDİLEN GAYRİMENKUL VE OTOMOBİL NEDENİYLE DAVACI TARAFINDAN YAPILAN ÖDEMELERİN, ÖDEME YAPILAN KİŞİLERİN İFADELERİ DE DİKKATE ALINDIĞINDA, FAİZ KARŞILIĞI ALINAN BORÇ PARA NİTELİĞİNDE OLDUĞUNUN KABULÜ GEREKTİĞİ HK.

Temyiz İsteminde Bulunan: Bigadiç Vergi Dairesi Müdürlüğü Bigadiç/BALIKESİR

Karşı Taraf : ...

İstemin Özeti : İkrazatçılık yaptığından bahisle, davacı adına, 1998/Aralık dönemi çin banka ve sigorta muameleleri vergisi ile fon payı salınmasına ve ağır kusur cezası kesilmesine ilişkin işlemi; ... ile oğlu ... , inceleme elemanına, davacıdan, 1998 yılında, faiz karşılığı toplam 35.000.-Alman markı alıp, iki adet açık senet verdiklerini, bu senetlerin toplam 37 milyar olarak davacının oğlu adına düzenlenip takibe konulduğunu ifade etmiş iseler de; davacının, bu kişilerle, ... Bigadiç Şubesinin hizmet binasının satın alınması için anlaştığının, yapmış olduğu ödeme karşılığında senet aldığının, gayrimenkulün adı geçen banka adına ipotekli olduğunun anlaşılması üzerine senetlerin takibe konulduğunun, faiz karşılığı para vermenin söz konusu olmadığına dair ... ile aralarında yapılan 9.12.1998 tarihli protokol ile ...'ın alacaklarının davacıya temlik edildiğine ilişkin İcra Müdürlüğünün 1998/854 ve 855 sayılı dosyalarına ilişkin bilgi ile ... ile davacı arasında yapılan 3.8.1999 tarihli gayrimenkul satışına ilişkin protokol sunulduğunun; sonuçta, gayrimenkullerin 4.8.1999 tarihinde davacının oğlu adına tescil edildiklerinin, her ne kadar inceleme elemanınca, adı geçen kişilerin ifadeleri alındıktan sonra düzenlenen protokole dayanılarak, alacağın gayrimenkul karşılığı alındığının ispatının olanaklı olmadığı kabul edilmiş ise de, ifadeler dışında, ortada, davacının ibraz ettiği bilgi ve belgelerin aksini kanıtlayacak bilgi ve belge bulunmadığı; ... 'ın inceleme elemanına, dört adet açık senet vererek ... isimli kişiden, faiz karşılığı toplam 11.000.- Alman markı aldığı, ... 'un ise kendisine, parayı davacıdan alarak verdiğini söylediği, senetlerin ... adına düzenlenerek icraya konulduğu hususlarını belirttiği; oysa, davacının ... 'a araç sattığına ilişkin kendi aralarında düzenledikleri 15.10.1998 tarihli satış mukavelesi bulunduğu, araca en son malik olan kişinin noterde verdiği ifadeden de, aracın, davacı tarafından bu kişiye satıldığının anlaşıldığı; ... 'a faiz karşılığı para verildiğine ilişkin, borçlu kişinin ifadesi dışında, davacının ibraz ettiği belgelerin aksine kanıt bulunmadığı; yine, davacıdan faiz aldıklarını ileri süren ... ve ... ile ilgili olarak davacının ifadesinin alınmadığı; adli yargıda açılan dava dolayısıyla davacı ile ... arasında husumet bulunduğu; bu haliyle, eksik inceleme ve yoruma dayalı tarhiyatta yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Balıkesir Vergi Mahkemesinin 9.2.2001 günlü ve E:2000/226; K:2001/33 sayılı kararının; inceleme raporu uyarınca tesis edilen işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi Abidin İldeş'in Düşüncesi: Gayrimenkul ve araçların mülkiyetinin nasıl kazanılacağı ilgili yasal düzenlemelerinde öngörülmüştür. Söz konusu düzenlemelere göre, gayrimenkullerin satış ve devir işlemleri, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılması halinde noterler, diğer durumlarda tapu kuruluşları; araçların satış ve devir işlemleri ise noterler ve tescil kuruluşları tarafından yapılabilecektir. Yani, gayrimenkul ve araç mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Sözü edilen işlemler gerçekleştirilmeden, satış ve devire ilişkin olarak yapılan ödemeler, normal ve mutad olana aykırıdır.

Olayda, davacı tarafından, gayrimenkul ve araç satışına ilişkin olduğu belirtilen belgeler ibraz edilmiş ise de;
yukarıda anlatılan şekilde düzenlenmeyen ve her zaman düzenlenebilir belgelere itibar edilmesine hukuken olanak bulunmadığından; birden fazla kişiye faiz karşılığı borç vererek faiz geliri elde ettiği hususu, davacı ile husumeti bulunmayan birbirbirini tanımayan ... ve ... ile ... 'ın, ayrı yer ve zamanda verdikleri açık ifadelerine dayalı olarak tespit edildiğinden; ikrazatçılık faaliyetini mutat meslek haline getirdiği ve bu faaliyetini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakarak kasten vergi zıyaına neden olduğu açıktır.

Ancak, elde edilen faizin tutarının günün koşullarına göre yüksek olması karşısında, ilgili yılda serbest piyasada geçerli faiz oranları göz önünde tutularak yapılacak inceleme sonucu karar verilmesi gerekli bulunmaktadır.
Bu nedenle, mahkeme kararının, işlemin, ... ve ... ile ... 'dan alınan tutarlara isabet eden kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin kabulü ile sözü geçen hüküm fıkrasının bozulması; diğer kişilere ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: İhtilaf mükellefe tarh ve tebliğ edilen ağır kusur cezalı banka ve sigorta muamele vergisi aleyhine açılan dava üzerine, tarhiyatı terkin eden Balıkesir Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması talebine ilişkindir.

6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 3297 sayılı Kanunla ve 2447 sayılı Kanunla değişik 28'inci maddesinin 2'nci fıkrası "Bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar (kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymet alıp satmayı alım-satıma tavassut etmeyi veya alıp sattıkları menkul kıymet karşılığı borçları ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline getirenlerin bu faaliyetleri dolayısıyla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek veya sair adlarla faiz ve benzeri menfaatler sağlamak üzere devamlı olarak para toplama işiyle uğraşanların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar dahil) banka muameleri vergisine tabidir.

2279 sayılı Kanuna göre, ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanlar bu Kanunun uygulanmasında banker sayılır, hükmünü amir bulunmaktadır.
Davacı mükellef hakkında vaki faizcilik yaptığı yolundaki şikayetler üzerine yapılan vergi incelemeleri sonunda tanzim edilen vergi inceleme raporu ve vergi tekniği raporları ile davacı mükellefin 1998 yılında ismen tespit edilen 5 kişiye faiz ile borç para vermek suretiyle faiz geliri elde ettiği halde bu geliri üzerinden vergi ödemediğinin tespit edilmesi sebebiyle tespit edilen bu matrah üzerinden tarh ve tebliğ edilen ağır kusur cezalı banka ve sigorta muamele vergisi aleyhine açılan dava üzerine; dava konusu ağır kusur cezalı banka ve sigorta muamele vergisi tarhiyatını terkin eden Balıkesir Vergi Mahkemesi kararı; mükellefin ismen tespit edilen kişilere faiz karşılığı kaçar lira borç para verdiği tespit edilmesine ve faizle verilen bu borçları garanti altına almak için borç verilen kişilerden alınan ev ve otomobil ipotek ve satış vaadi sözleşmelerinin ibraz edilmesine ve faizle verilen bu borç para alan şahısların da bu durumu ikrar etmelerine ve bu alınan borç paraya ait senetlerin ibraz edilmesine rağmen ağır kusur cezalı banka ve sigorta muamele vergisi tarhiyatının terkin edilmesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 3'üncü maddesi B bendi amir hükmü ile 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 2447 sayılı Kanunla değişik 28'inci maddesi 2'nci fıkrası amir hükmüne ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344'üncü maddesi hükmüne aykırı bulunduğundan temyiz talebinin kabulü ile Balıkesir Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının, tarh ve ceza kesme işleminin, ... ile ...'un ifadelerinde belirttikleri tutarlara isabet eden kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkralarının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmamıştır.

Temyiz isteminin, mahkeme kararının, işlemin, ... ve ... ile ... 'ın ifadelerinde belirttikleri tutarlara isabet eden kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkralarına gelince:

Dosyanın incelenmesinden; hakkında yapılan vergi incelemesi sonucunda, ilgili yılda birden fazla kişiye faiz karşılığı borç vererek faiz geliri elde ettiği tespit edilen davacı adına, ifadelerde ve senetlerde yer alan tutarlar üzerinden tesis edilen işlemin; Mahkemece, davacı tarafından ibraz edilen belgelere kanıt değeri tanınarak, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçe ile iptal edildiği anlaşılmıştır.

6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28'inci maddesinin üçüncü fıkrasında; 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu Kanunun uygulanmasında banker sayılacakları hükme bağlanmış; 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte yürürlükten kaldıran 30.9.1983 gün ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesinde de, devamlı ve mutat meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişilerin ikrazatçı sayılacakları açıklanmıştır.

Her iki düzenlemenin birlikte değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere, 6802 sayılı Kanunun uygulaması bakımından bir kişinin banker sayılabilmesi için aranan koşul, ivaz karşılığı ödünç para verme işinin, devamlı ve mutat meslek halinde yapılmasıdır. Dairemizin süre gelen içtihadına göre ise, aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, ikraz işiyle devamlı ve mutat meslek halinde uğraşıldığını göstermektedir.

Öte yandan; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) fıkrasında da; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu açıklanmış bulunmaktadır. Bunun anlamı; vergilendirme işlemlerinde vergiyi doğuran olayın dış dünyada görünümünü sağlayan biçimsel işlemlerin değil, bu işlemlerle tevsik edilmeye çalışılan olay ya da ilişkinin gerçek hukuksal niteliğinin esas olmasıdır. Eğer, bir olayın görünüşteki biçimi ile gerçek mahiyeti arasında bir uyumsuzluk mevcut ise, vergilendirmede, biçimsel görünüşün gerisindeki gerçek mahiyetin öne çıkarılması ve buna göre işlem yapılması, anılan yasal düzenlemenin gereğidir.
Yukarıda sözü edilen fıkranın son paragrafında ise, vergiyi doğuran olayın mahiyetinin ispatında, delil serbestisi esası getirilmiş ve iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan ve olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia edilmesi halinde, ispat külfetinin buna iddia edene ait olması öngörülmüştür.

Bu düzenlemeye göre; vergiyi doğuran olayların ve bu olaylara ilişkin muamelelerin, günün ekonomik ve ticari koşullarıyla, olay ya da muamelenin tekemmülü ve hukuksal varlık kazanabilmesi için öngörülen teknik gerekliliklere aykırı olmaması ve hayatın doğal akışının anlatımı olan normal ve mutad duruma uygun bulunması zorunludur.

Dava konusu olayda; davacı tarafından bazı kişilere yapılan ve borçluları tarafından faiz karşılığı olduğu ileri sürülen ödemenin dayanağı olarak taşınmaz ve oto satışı gösterilmiş bulunduğuna göre; anılan muamelelerin, açıklanan gerekliliklerle normal ve mutad duruma uygunluğunun araştırılması, uyuşmazlığın çözümü için önem kazanmaktadır.
Taşınmaz mal alım satımında, satışın, tapuda tescil suretiyle veya noterde düzenlenen gayrimenkul satış sözleşmesiyle; oto alım satımında ise, trafikte tescil veya noterde düzenlenen satış sözleşmesiyle yapılması, satış işleminin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için zorunlu bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu şekiller dışında taşınmaz mal ve oto alım satımı yapılması, muamelelerin hukuki tekniği ile normal ve mutad duruma uygun değildir. Öte yandan; bir yıldan fazla zaman sonra mülkiyeti devredilecek taşınmazlar için peşin ödeme yapılmasının da, günün ekonomik ve ticari koşullarıyla bağdaştırılmasına olanak bulunmamaktadır. Ayrıca; davada, açıklanan gerekliliklerle normal ve mutad duruma uygun olmayan söz konusu işlemlerin gerçekliğini kanıtlayacak herhangi bir belge de, davacı tarafından, getirilmiş değildir.

Bu bakımlardan; davacı hakkındaki vergilendirme işlemlerinde, söz konusu ödemelerin taşınmaz mal ve oto alımı dolayısıyla olduğu kabul edilemeyeceğinden; mahkeme kararının aksi yolda verilen bu hüküm fıkralarında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüne, mahkeme kararının yukarıda hukuka aykırılığı açıklanan hüküm fıkralarının, günün ekonomik koşullarına uygun faiz oranı araştırılarak, sonucuna göre yeniden verilmek üzere bozulmasına oyçokluğu ile; temyiz isteminin diğer hüküm fıkralarına yönelik kısmının ise reddine ve bu hüküm fıkralarının onanmasına oybirliği ile, 22.9.2004 tarihinde karar verildi.

AZLIK OYU

Mahkeme kararının, işlemin, ... ile ... 'den alınan tutarlara isabet eden kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin reddi ile sözü edilen hüküm fıkrasının onanması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum.

AZLIK OYU

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının, işlemin, ... ve ... ile ... 'dan alınan tutarlara isabet eden kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkralarına yönelik temyiz isteminin reddi ile sözü geçen hüküm fıkralarının da onanması gerektiği görüşüyle, aksi yönde verilen karara katılmıyorum.

BŞ/ÖEK
 
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı