Dairesi
Verginin geç tahakkuk ettirilmesi yoluyla vergi ziyaına sebep olan fiilin VUK'nda vergi ziyaına bağlı cezalardan hangisinin kapsamına girdiğinin, vergi ziyaına kasten yol açılı? açılmadığı da gözönünde bulundurulmak suretiyle değerlendirilerek kesilen kaçakçılık cezası hakkında karar verilmesi gerek
Karar No
1995/100
Esas No
1994/125
Karar Tarihi
31-12-1995

Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu 

Verginin geç tahakkuk ettirilmesi yoluyla vergi ziyaına sebep olan fiilin VUK'nda vergi ziyaına bağlı cezalardan hangisinin kapsamına girdiğinin, vergi ziyaına kasten yol açılı? açılmadığı da gözönünde bulundurulmak suretiyle değerlendirilerek kesilen kaçakçılık cezası hakkında karar verilmesi gerekirken, kaçakçılık cezasının tamamen kaldırılmasında hukuka uyarlık görülmemiştir. Televizyon, video ve benzeri elektronik aletlerin imalatıyla uğraşan ve imal ettiği elektronik aletleri bir pazarlama şirketi olan ........ Anonim Şirketine satan yükümlü kurumun 1986 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi üzer ne düzenlenen inceleme raporunda; şirket yetkililerinin beyanlarına göre, imal edilen emtianın peşin fiyatla ....... Anonim Şirketine satılarak bu fiyat üzerinden fatura kesildiği, ödemelerin ise senetle, vadeli çekle ya da nakit olarak yapıldığı, nakit ödeme yapılmayan hallerde, senedin kuruma geldiği tarih île üzerinde yeralan vadesi arasındaki süre için ve cari hesap alacak bakiyesi için vade farkı hesaplandığının anlaşıldığı ancak, yükümlü şirketin ..,..., Anonim Şirketine yaptığı satışlar nedeniyle 1986 yılının Ocak ayı ve müteakip aylara ilişkin vade farkı faturalarım 31.7.1986 tarihinden itibaren düzenlendiği, bu uygulamayla vade farkı alacağının ait olduğu ayda fatura edilmeyip Aralık ayma doğru kaydırılarak vergi ziyaına yol açıldığı görüşüyle, aylar itibariyle kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarh edilmesi ancak, düzeltme yoluyla ret ve iadesi gereken vergiler tarhı gereken vergilerle aynı olduğundan rapor kesinleştikten sonra gerekli mahsup işleminin yapılması önerilmiştir. Bu öneri doğrultusunda Ekim 1986 dönemi için tarh edilen kaçakçılık cezalı katma değer vergisine karşı açılan davayı inceleyen ....... Vergi Mahkemesi 6.5.1991 günlü ve E:1990/779, K:1991/333 sayılı kararıyla; 306 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 24. maddesinde vade farklarının matraha dahil edileceği belirtilmiş ise de, teslimden sonra oluşan vade farklarının vergilendirme dönemine ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, genel hükümlere göre bu tarihin vade farklarının hesaplanabilme durumuna getirilebildiği tarih elması gerektiği, ara kararı ile getirilen 1986 yılı karar defteri ve diğer defter ve belgelerin incelenmesinden, ekonomik koşullar nedeniyle, 12.6.1986 tarihli yönetim kurulu kararıyla şirkete yapılan ödemeler için vade farkı tahakkuk ettirilmesine karar verildiğinin görüldüğü, yükümlü şirket tarafından, vade farkı tahakkuk ettirilmesine 1986 yılı içinde karar verilmesi ve bu işlemlerin bilgisayarla yürütülmesi için yapılan çalışmaların vade farklarının ait oldukları dönemlerde tahakkuk ettirilmesini engellediği ileri sürüldüğünden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda; bilgisayar sisteminin kuruluşu, bilgilerin yüklenmesi gibi işlemler nedeniyle sistemden iyi bir randıman 34 ayda alınabileceğinden Haziran 1986 dönemine kadar olan senetlerin vade farklarının Temmuz avı içinde hesaplanmasının olanaksız görüldüğü, Haziran Kasım dönemi içinde aynı nedenin geçerli olduğu belirtilerek, vade farklarının tahakkuk ettirildikleri ayda hesaplanmalarında bu durumları itibariyle bir gecikmenin bulunmadığının vurgulandığı, dolayısıyla, vade farklarının ilgili oldukları aylarda hesaplanmasının teknik olarak imkansız olması, hesaplanabilir hale geldikleri tarihte matraha katılabileceğinin kabul edilmesi karşısında, aksi düşünceden hareketle düzenlenen inceleme raporuna göre tesis edilen işlemin hukuka uygun bulunmadığı gerekçesiyle, kaçakçılık cezalı tarhiyatın terkinine karar vermiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi 14.4.1992 günlü ve E:1991/5147, K:1992/1072 sayılı kararıyla; uyuşmazlık konusu döneme ilişkin katma değer vergisini içeren vade farkı faturasının daha sonra düzenlenerek matraha dahil edilmesi ve tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin ödenmesi karşısında, salınan katma değer vergisinde yasaya uygunluk bulunmadığı ancak, katma değer vergisinin uyuşmazlık konusu dönemde tahakkuk ettirilip ödenmemesi sonucu vergi ziyaına yol açıldığından, olaya ceza uygulanması, bu nedenle de vergi kaçırma kastı bulunup bulunmadığı araştırılarak ceza hakkında karar verilmesi gerekirken, cezanın tamamen terkininde isabet bulunmadığı gerekçesiyle, temyiz istemini vergi aslı yönünden reddetmiş, ceza yönünden ise kısmen kabul ederek kararı bozmuştur. Bozma kararma uymayan .......... Vergi Mahkemesi 31.12.1993 günlü ve E: 1993/1501, K: 1993/1019 sayılı kararıyla, ilk kararındaki gerekçeyi tekrarlayarak, kararın cezaya ilişkin kısmında direnmiştir: Direnme kararı Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 20. maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde vergi matrahının, bu işlemlerin karşılığım oluşturan bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılanlardan alınan veya bunlarca borçlanılan değerler toplamım ifade ettiği belirtilmiş, Kanunun 24. maddesinde ise, vade farkı ve benzeri gelirlerin de vergi matrahına dahil olduğu açıklanmıştır. Bu nedenle, teslim veya hizmetin karşılığım oluşturan bedelin geç ödenmesi nedeniyle hesaplan vade farkı gelirleri katma değer vergisine tabi olup, vade farkının teslim anında belli elması veya sonradan ortaya çıkması vergiye tabi olma açısından farklı bir sonuca yol açmamaktadır. Katma Değer Vergisi Kanununda sonradan ortaya çıkan vade farklarının vergilendirme dönemine ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı ve Kanunun 1. maddesinde ticari faaliyet çerçevesinde yapılan teslimler vergiye tabi tutularak, ticari faaliyetin devamlılığı, kapsamı ve niteliği konusunda Gelir Vergisi Kanununa atıf yapıldığından, bu tür vade farklarının unsuru oldukları ticari kazancın vergilendirilmesine ilişkin genel kurallara tabi olması, bu nedenle de tahakkuk ettikleri, diğer bir ifadeyle alacak olarak doğdukları dönemde elde edilmiş sayılarak vergilendirilmeleri gerekmektedir. . Olayda, imal edilen emtianın peşin satış fiyatı üzerinden fatura edildiği ancak, bedelin nakden ödenmediği hallerde, ödemenin geciktiği süre için aylık vade farkı faturaları düzenlendiği, Ocak 1986 ve müteakip aylarda yapılan satışlardan kaynaklanan ve bu aylara ait vade farklarına ilişkin aylık faturaların, ait oldukları aylar yerine Temmuz 1986'dan itibaren düzenlendiği ve vade farklarının, faturanın düzenlendiği dönemin beyannamesine dahil edilerek vergilendirildiği anlaşılmakçadır. Ancak, vade farklarının ait oldukları aylarda alacak olarak doğdukları, bu nedenle de bu aylarda elde edildiklerinin kabulü zorunlu olduğundan, bu gelirlerin daha sonraki dönemlerde beyan edilerek vergilendirilmesi, verginin geç tahakkukuna neden olmuştur. Temyiz incelemesine konu kararda yükümlü şirketin vade farkı uygulamasına 12 6.1986 tarihinde karar verdiği, bu nedenle de, bu tarihten önce vade farkı hesaplanmasının sözkonusu olmayacağı belirtilmiş ise de, vade farkları fiilen Ocak 1986'dan başlayan dönemler için hesaplandığından, bu kararın vergilendirme dönemini etkilemesi mümkün değildir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 341. maddesinde verginin geç tahakkuk ettirilmesinin vergi ziyaına yol açacağı kurala bağlandığı ve bu gecikmenin haklı sebeplerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı üzerinde durulmadığından, senet sayısının fazlalığı ve vade farklarının hesaplanmasında bilgisayar kullanımına başlanması gibi sebepler verginin geç tahakkuk ettirilmesine haklılık kazandırmayacaktır. Bu durumda, verginin geç tahakkuk ettirilmesi yoluyla vergi ziyaına sebep olan fiilin Vergi Usul Kanununda vergi ziyaına bağlı cezalardan hangisinin kapsamına girdiğinin, vergi ziyaına kasten yol açılıp açılmadığı da göz önünde bulundurulmak suretiyle değerlendirilerek, kesilen kaçakçılık cezası hakkında karar verilmesi gerekirken, kaçakçılık cezasının tamamen kaldırılmasında hukuka uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz isteminin kabulüyle ............ Vergi Mahkemesi direnme kararının bozulmasına oyçokluğu ile Karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı