Dairesi
İNCELEME ELEMANINCA İZLENEN YÖNTEMİN HATALI OLDUĞU SOMUT OLARAK ORTAYA KONULMADAN, BAŞKA BİR YÖNTEM İZLENEREK YAPILAN BİLİRKİŞİ İNCELEMESİNDE VE BU İNCELEME SONUCUNA GÖRE DAVA HAKKINDA KARAR VERİLMESİNDE İSABET BULUNMADIĞI HK.
Karar No
1060
Esas No
4342
Karar Tarihi
19-04-2004
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
YEDİNCİ DAİRE
2004
1060
2002
4342
19/04/2004
 
KARAR METNİ

İNCELEME ELEMANINCA İZLENEN YÖNTEMİN HATALI OLDUĞU SOMUT OLARAK ORTAYA KONULMADAN, BAŞKA BİR YÖNTEM İZLENEREK YAPILAN BİLİRKİŞİ İNCELEMESİNDE VE BU İNCELEME SONUCUNA GÖRE DAVA HAKKINDA KARAR VERİLMESİNDE İSABET BULUNMADIĞI HK.

Temyiz İsteminde Bulunan: Düziçi Mal Müdürlüğü

Karşı Taraf : ...

İstemin Özeti : Davacı Şirketin, 1999 yılı işlemlerinin randıman yöntemi izlenmek suretiyle incelenmesi sonucunda, bir kısım hasılatını kayıtlarına intikal ettirmemek suretiyle vergi zıyaına neden olduğunun tespit edildiğinden bahisle, inceleme raporuna dayanılarak, 1999/Şubat dönemi için, re'sen salınan katma değer vergisine ve kesilen vergi zıyaı cezasına ilişkin işlemi; olayda, envanter çıkarılmaması nedeniyle re'sen takdir sebebi bulunduğu; ancak, varsayımdan hareket edilemeyeceği, randımanın pek çok faktöre göre değişmesi ve üretimde kullanılan elektrik enerjisinin miktarının, her zaman, doğru tespit edilememesi gerçeği karşısında, Mahkemelerince, bu yönteme itibar edilmediği; öte yandan, davacı Şirketin kiraladığı çırçır fabrikalarının kapasite raporlarına göre, satın aldığı kütlü pamuğun tamamını işlemediğinin varsayımdan ibaret olduğu; Mahkemelerince, satın alınan kütlü pamuğun tamamının işlendiğinin kabulü suretiyle yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapordaki tespitlerden, belgesiz preseli pamuk ve çiğit satıldığı tespitinin yerinde bulunduğu; buna göre, Mahkemelerince, davacı Şirketin 1999/Ocak ila Haziran dönemlerinde düzenlediği preseli pamuk ve çiğit faturalarından hareketle saptanan birim satış fiyatları esas alınarak yapılan hesaplama sonucu, ilgili dönemde kayıt ve beyan dışı bırakıldığı saptanan hasılata isabet eden vergiden fazlasında isabet bulunmadığı; kesilen cezaya gelince, davacı Şirketin muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı fatura kullanmadığı sonucuna ulaşıldığından, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344'üncü maddesinin ikinci fıkrasında öngörülenden fazlasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle tarh ve ceza kesme işlemlerinin kısmen iptali, kısmen de davanın reddi yolundaki Adana İkinci Vergi Mahkemesinin 28.6.2002 gün ve E:2001/873; K:2002/749 sayılı kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının; inceleme raporu uyarınca tesis edilen işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakim Abidin İldeş'in Düşüncesi: İnceleme elemanının ve bilirkişinin tespit ettiği preseli ve çiğit satış miktarları arasındaki çelişki de giderillmek suretiyle inceleme elemanınca izlenen yönteme göre yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere, mahkeme kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddeye yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin
reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dosyanın incelenmesinden; 1998 yılında dönem sonu envanterini cins ve miktar olarak değil, değer olarak belirten; kütlü pamuk işleyip elde ettiği preseli pamuğun ve çiğidin satışını yapan ve 1998 dönem başı ve 1999 dönem sonu mal mevcudu olmayan davacı Şirketin dönem sonu mal mevcutlarının cins ve miktar olarak tespiti amacıyla, davacı Şirket yetkilisinin beyan ettiği ve Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin bildirdiği, bir kilogram kütlü pamuğun işlenmesi için tüketilmesi gereken elektrik miktarı esas alınarak, 1998 yılında harcanan elektrikten hareketle, işlenen kütlü pamuk miktarının tespit edildiği; bu miktara, davacı Şirket yetkilisinin beyan ettiği preseli pamuk ve çiğidin randıman oranlarının uygulanmasıyla saptanan miktarlar üzerinden, 1998 yılı için, kütlü, preseli pamuk ve çiğit cinslerinin yapılan kaydi envanteri sonucu bulunan 1998 dönem sonu ve 1999 dönem başı mevcutlarına ulaşıldığı; aynı yöntemle, 1999/Ocak ila Haziran dönemleri işlemleri incelenen davacı Şirketin, 1999 yılında belgesiz olarak kütlü pamuk sattığının saptandığından bahisle tesis edilen işlemin; Mahkemece, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle kısmen iptal edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) fıkrasında, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin, ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu belirtilmiştir.

Yukarıda anılan yasa hükümlerine göre; kural olarak delil serbestisi ilkesi kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre, vergi idaresi, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetini her türlü delille ispatlama olanağına sahiptir. Defter ve belgeleri usulüne uygun olan mükellefler de ilk görünüş karinesinden yararlanırlar. Bu karineye göre kayıt ve belge düzenine uygun bulunan defter kayıtları ile vesikaların ilgili bulunduğu muamelelerin, aksi kanıtlanmadıkça, gerçek durumu yansıttıkları kabul edilir. Ancak mükelleflerin vergiyi doğuran olayla ilgili muamelelerinin, iktisadi, ticari ve teknik icaplara veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olana uygun bulunmaması halinde kanıt yükü tersine döner. Yani; bu durumda, muamelelerin gerçek durumu yansıttığının mükellef tarafından kanıtlanması gerekir.

Randıman veya verimlilik esası adı verilen yöntem, üretime sevk edilen belli miktar ve nitelikteki ham maddeden, belli üretim tekniğiyle, belli miktarda mamul üretilebileceği gerçeğine dayanır. Üretim ise, mamul üretmek amacıyla teknoloji kullanılarak, üretim araçlarıyla yapılan bir faaliyettir. Enerji, üretim faaliyetinin olmazsa olmaz ögesidir.

Başka anlatımla; enerji kullanılmadan üretim yapılması düşünülemez. Akılcı işletmecilik, bir birim mamulün en az enerji ile üretilmesini amaçlar. Bunun anlamı, enerjinin, üretimin gerektirdiği asgari ölçülerde bu işleme katılması, fazlasının israf edilmemesidir. Soruna bu açıdan bakıldığında; akılcı (rasyonel) olması gereken işletmenin, belli zaman diliminde, üretimde kullandığı enerjinin, bu zaman diliminde yapmış olduğu üretim için kendi teknolojisinin gerektirdiği enerji miktarına eşit olması işin doğası gereğidir.

Olayda; üretime sevk edilen kütlü pamuk miktarı ile bu miktar pamuğun işlenmesi için gerekli enerji miktarının uyuşması gerekeceğinden hareketle, davacı Şirketin 1998 ve 1999 yıllarına ait kayıtlarında yer alan tüketilen enerji miktarı, bir kilogram kütlü pamuğun işlenmesi için gerekli enerji miktarına oranlanarak, işlenen kütlü pamuk miktarı hesaplanmıştır. Oysa; Mahkemece, tümünün üretime sevk edildiği ihtilaflı olan kayıtlı kütlü pamuğun tamamının işlendiğinin kabulü suretiyle, preseli pamuk ile çiğidin randıman oranları esas alınarak bilirkişi incelenmesi yaptırılmıştır. Diğer bir deyişle, Mahkemece, olay, vergi inceleme elemanınca izlenen yöntemden başka bir yönteme göre irdelenmiş olup, vergi incelemesinde izlenen, elektrik tüketiminden, imalata sevk edilen ham maddenin bulunması yönteminin uygulanabilirliği, doğru sonuç verebilecek nitelikte olup olmadığı ve söz konusu yöntem uygulandığında, inceleme elemanınca ulaşılan sonuca ulaşılıp ulaşılamayacağı, yukarıda sözü edilen teknik gereklilikler çerçevesinde ve olayın özelliğine göre araştırılıp incelenmemiştir. Dolayısıyla, inceleme elemanınca izlenen yöntemin hatalı olduğu somut olarak ortaya konulmadan, başka bir yöntem izlenerek yapılan bilirkişi incelemesinde ve bu inceleme sonucuna göre dava hakkında karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 19.4.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

YÖ/ŞGK
 
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı