Okunma Sayısı : 3459
   
Mehmet MAÇ - VADELİ ÇEKLER VERGİSEL AÇIDAN DA REESKONT EDİLEBİLMELİDİR
Yayımlanma Tarihi: 1.04.2004
 
Mehmet MAÇ   
Yeminli Mali Müşavir    
 
DENET YMM A.Ş.
 
 
 
VADELİ ÇEKLER VERGİSEL AÇIDAN DA
REESKONT EDİLEBİLMELİDİR
 
 
1.    ALACAK ve BORÇ SENETLERİ REESKONTU HAKKINDA GENEL AÇIKLAMA :
 
       Dönemsellik ilkesinin kendini gösterdiği önemli alanlardan biri de alacak senetleri, borç senetleri ve SPK ya tabi şirketlerce yapılması gereken vadeli çek reeskontlarıdır. Bu reeskontlar dönemsellik ilkesine uygun olarak, o döneme ait olmayan hâsılat veya maliyet unsurlarının, belli şartlarla ve hesaben bulunup ilgili olduğu döneme mal edilmesi amacını taşır.
 
       Örnek vermek gerekirse bir firma vadeli fiyatla mal satıp senet aldığında,vadeli bedelin tamamını hâsılat yazmak durumundadır. Senedin vadesi müteakip yıla rastlıyor ise, bu hasılat kısmen gelecek yıla ait olan ve finansman hizmeti bedeli niteliği taşıyan gelir unsurunu da içerir. Senet üzerinde yazılı meblağ ile, senedin reeskont yoluyla bulunan dönem sonundaki değeri arasındaki farkın bu dönemde gider, bir sonraki dönemde gelir yazılması, söz konusu dönem kaymasını telafi edecektir. Vergi Usul Kanunu’nun 281 inci maddesi ile, alacak senetleri için tanınan bu imkandan faydalanıldığı takdirde, borç senetlerinin de aynı yöntemle reeskont edilmesi gerekir (VUK 285)
 
       Maliye Bakanlığı’nın görüşü doğrultusunda reeskont hesabının nasıl yapılacağı, aşağıda bir örnek üzerinde izah edilmiştir. 2000 yılı sonu itibariyle reeskont oranı %70 olup (RG 30.12.1999 – 23922) örneğimizde bu oran kullanılmıştır.
 
       Tek senede ilişkin örnek hesaplama :
 
       Veriler :
 
       -   Senetli alacak tutarı (nominal)     : 250 Milyar
       -   Reeskont faiz oranı                    : % 70 (70)
       -   Vâde                                         : 20.06.2001
       -   Değerleme günü                        : 31.12.2000
       -   Gün sayısı                                : 172 (31.12.2000-20.06.2000)
 
       Buna göre;
 
             250 x 70 x 172              3.010.000          3.010.000                 
       Reeskont Tutarı : ----------------------------- = -------------------- = --------------------- = 62.656.119.900 TL.
             36.000 + (70 x 172)   36.000 + 12.040     48.040                               
 
 
       olarak bulunur.
 
       Yevmiye Maddesi :
 
                 31.12.2000
657
REESKONT FAİZ GİDERLERİ
62.656.119.900
 
 
 
 
 
122
ALACAK SENETLERİ REESKONTU
 
62.656.119.900
 
       Müteakip yıl başında bu tutar, 122 no.lu hesaba borç, 647 - "REESKONT FAİZ GELİRLERİ" hesabına alacak kaydı suretiyle muhasebeleştirilecek, yani bu yılın matrahını azaltan reeskont, izliyen yılda matrah artırıcı etki yapacak­tır. Değerleme günündeki değer öyle bir değer olmalıdır ki, bu değer üzerin­den rees­kont oranına göre hesaplanacak faiz, değerleme günündeki bu değere ilâve edildiğinde senedin nominal değeri bulunabilsin. Diğer bir ifade ile bir senet için gider ya da gelir yazılacak reeskont tutarını bulabilmek için, iç iskonto esasına göre hesaplama yapılması gerekir.                       
      
       Nitekim örneğimizde de, 31.12.2000 tarihindeki senet değeri olan (250.000.000.000 – 62.656.119.900 =) 187.343.880.100 TL. na %70 faiz oranı üzerinden hesaplanacak 172 günlük faiz tutarının (ki bu aynı zamanda reeskont tutarıdır) ilâvesiyle 250.000.000.000 TL. lık nominal değere ulaşılabilmektedir.
 
       187.343.880.100 x 0,70 : 360 x 172 = 62.656.119.900
       187.343.880.100 +62.656.119.900              = 250.000.000.000
 
2.    SPK AÇISINDAN VADELİ ÇEK REESKONTU:
 
       TTK nun 707 nci maddesinde yeralan “ Çek, görüldüğünde ödenir.... “ hükmü nedeniyle (hukuken) çek, alacak veya borç belgesi değildir. Hukuk sistemimizde "vadeli çek" şeklinde bir kavrama hiçbir şekilde yer verilmemiştir. Çek hamili tahsilatı yapamazsa icraî takibata başlayabileceği gibi, keşidecinin karşılıksız çek düzenleme suçuyla kovuşturulmasını da sağlayabilir. Bu yönüyle çek, hukukî plânda vade taşımaz ve dolayısıyle reeskonta konu olmaz.
 
       Ancak uygulamada, çeklere ileri tarih konmakta ve çeki alan taraf, çekteki tarihe kadar beklemekte yani çekler çoğu zaman senet gibi kullanılmaktadır.
 
       Vadeli çek kullanımının yaygın olması, 3167 Sayılı “ Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun “ ile getirilen düzenlemeler doğrultusunda çekin tahsilatındaki riskin diğer ödeme araçlarına kıyasla daha düşük olarak ortaya çıkmasının bir sonucudur. Ayrıca borçlu yönünden de damga vergisi gerektirmediği için, alacak senedi niteliği kazandırılan vadeli çek düzenlemenin cazibesi daha da artmaktadır.
 
       SPK, çeklerin vade konmak suretiyle alacak senedi yerine kullanılmakta olduğu gerçeğinden hareketle, bunların da reeskonta konu edilebileceğini tamim etmiş (Seri XI 1 no.lu SPK Tebliğinin I/A-3 bölümü), daha sonra aynı Teb­liğin 14 üncü maddesine istinaden, bunu bir mecburiyet haline getirmiştir. Bu durumda SPK'na tabi işletmeler vadeli çek reeskontu yapacaklar, fakat bu reeskont VUK hükümlerine uymadığı için, vergi hesaplamasında reeskont tutarını vergi matrahı ile ilgilendirmiyeceklerdir. (Alınan vadeli çeklerin SPK na tabi şirketlerce reeskonta tabi tutulmasından kaynaklanan gider, kanunen kabul edilmeyen giderdir.)
 
       SPK bir yazısında;
 
         "Alacak ve borç senetleri ile birlikte ele alınması gereken vadeli çeklerin, senetler gibi Seri:XI No:1 sayılı Tebliğ Md. 26 uyarınca reeskonta tabi tutulması gereği ortaya çıkmaktadır."
 
demek suretiyle, hem alınan ve hem de verilen vadeli çeklerin reeskonta tabi tutulmasını istemiştir.
 
       Buna göre SPK na tabi şirketler, verdikleri vadeli çekler için de reeskont yapacaklar, buradan kaynaklanan geliri ise, KV beyannamesini hazırlarken vergiye tabi olmayan gelir olarak dikkate alacaklardır.
 
       Vadeli çek reeskontları, bir sonraki yıl, ters kayıtla kapatılınca, aksi yönlerde gelir ve gider oluşacak, bunlar da ilgili yıl vergi hesabında, diğer indirim veya kanunen kabul edilmeyen gider olarak yer alacaktır.
 
       SPK na tabi olmayan kurumlarda vadeli çek reeskontu yapılması mecburiyeti ve gereği yoktur. Mükellef kendi isteği ile bu reeskontu yaparsa, reeskonttan kaynaklanan gelir ve gider, aynen SPK'ya tabi Şirketlerde olduğu gibi, vergi hesabını etkilemez.
 
3.    TEK DÜZEN HESAP PLANI AÇISINDAN VADELİ ÇEKLER :
 
       Çek kavramının hukukî niteliğine ters düşmekle birlikte, vadeli çeklerin alacak (veya borç) senedi olarak değerlendirilmesi, 4 Seri no.lu “ Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği “ nde özün önceliği ilkesi gereğince öngörülmüştür. Bu kavram, (Seri XI 1 no.lu SPK Tebliğinin 14 üncü maddesinde açıklandığı üzere) işlemlerin muhasebeye yansıtılmasında ve onlara ilişkin değerlendirmelerin yapılmasında hukukî biçimlerinden çok özlerinin esas alınması gereğini ifade eder. İşlemlerin biçimleri ile özleri arasında farklılıklar ortaya çıktığı takdirde, özün önceliği esastır.
 
 
 
4.    VERGİSEL AÇIDAN VADELİ ÇEK REESKONTU :
 
       Ne vergi kanunlarında, ne de diğer kanunlarda, “vadeli çek” veya “vadeli çek reeskontu” kavramlarına rastlamak mümkün değildir.
      
       Ancak alacak ve borç senetlerinde reeskont yapılabildiğine göre, uygulamada veren açısından borç senedi, alan açısından alacak senedi niteliği taşıyan vadeli çeklerin, niteliği itibarıyle alacak veya borç senedi sayılmak suretiyle vergisel açıdan da reeskont edilebilmesi gerektiği, öteden beri tartışılmakta olan bir konudur.
 
       Bu konudaki Maliye İdaresi’nin ve Danıştay’ın tutumu ile bizim görüşümüz aşağıda açıklanmıştır :
 
4.1.   Maliye İdaresinin Görüşü :
 
Maliye İdaresi, genel olarak vadeli çeklerin reeskonta konu olmayacağı görüşündedir. (Fakat İdare, bir vergi davasında, verilen vadeli çeklerin borç senedi niteliğinde olduğunu alacak senetlerini reeskont eden mükellefin, verdiği vadeli çekleri de reeskont etmesi gerektiğini savunarak çelişkiye düşmüştür.)
 
4.2.   Danıştay’ın Görüşü :
 
Danıştay 4 üncü Dairesi’nin 11.3.1998 tarih ve E.1997/972, K.1998/850 sayılı kararı vadeli çek reeskontu açısından çok ilginçtir.
 
Davaya konu olayda inceleme elemanı, alacak senetlerini reeskont eden bir mükellefin, verdiği vadeli çekleri de borç senedi sayarak ve reeskonta tabi tutması gerektiğini ileri sürerek tarhiyat yapmıştır.
 
Maliye İdaresi bu tarhiyatı (kendi genel tutumuna aykırı bir davranışla) savunmuş, vadeli çek reeskontu, hem vergi mahkemesince hem de Danıştay’ca benimsenmiştir.
 
Karar metni şöyledir :
 
“ ...... 1991 yılı işlemleri alacak ve borç senetleri ile çekler yönünden incelenen davacı adına borçlar hesabında görülen çeklerin, borç senedi gibi kabul edilerek reeskonta tabi tutulması gerektiği ileri sürülerek saptanan matrah farkı üzerinden ikmalen kurumlar vergisi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. ........ Vergi Mahkemesi’nin 25.10.1996 gün ve E: 1996/575. K:1996/1264 sayılı kararıyla yapılan inceleme sonucu, davacı şirketin 1991 yılı sonu itibariyle portföyünde bulunan alacak senetleri ve borç senetlerini reeskonta tabi tuttuğu ancak borçlar hesabında görülen vadeli çekleri reeskonta tabi tutmadığının tespiti üzerine borç senedi gibi kabul edilen çeklere Merkez Bankası’nca belirlenen % 48 iskonto faiz haddi üzerinden hesaplanan reeskont tutarının beyan edilen ticari kazanca ilavesi suretiyle saptanan matrah üzerinden tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı davacı dava dilekçesinde hernekadar çek ve senedin kanunlarda farklı müeyyide ve hükümlere bağlandığını ve bunların aynı şekilde uygulamaya tabi tutulmasının Danıştay içtihatlarına aykırı düştüğünü, çekler için yasada herhangibir uygulama öngörülmediğini iddia etmekte ise de, 31.12.1991 tarihi itibariyle davacı şirketin ... Anonim Şirketi’ne verdiği çeklerin vade tarihlerini ve tutarlarını belirten listenin incelenmesinden, verilen bazı çeklerin vade tarihlerinin 1992 yılı Temmuz ayının ortalarına uzadığı ve vadeli olarak verildiği, vade tarihinden önce de tahsil edilmediği, yani fiilen vadeli olarak kullanıldığının anlaşılması ve şirket yetkilisinin de, vadeli çeklerin fonksiyon ve amaç olarak borç senetlerinden bir farkı kalmadığının ifade edilmesi karşısında tespit edilen matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyatın yerinde olduğu, ayrıca alınan veya verilen ileri tarihli çekler muhasebe sisteminde “özün önceliği kuralı” gereğince alacak ve borç senedi olarak kabul edilerek reeskonta tabi tutulduğu, davacının faaliyetinin vergi dairesi’nin bilgisi dahilinde bulunması ve matrah farkının defter ve belgeler üzerinden saptanması ve olayın özelliği itibariyle vergi kaçırma kastı bulunmaması nedeniyle olaya kaçakçılık cezası uygulanmayacağı gerekçesiyle vergi aslı yönünden davanın reddine, kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesine karar verilmiştir. Davacı, olayın niteliği itibarıyla bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, iddialarının 3167 sayılı Kanun ve Türk Ticaret kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesini, uygulamanın 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 285 inci madde hükmüne aykırı olduğunu, davalı idare ise kesilen kaçakçılık cezasının yerinde olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
 
                                           TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü :
 
Taraflarca temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerine ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
 
Bu nedenle tarafların temyiz isteminin reddine 11.3.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
 
·        Danıştay 4’ncü Dairesi daha sonra, VADELİ ÇEKLERİN REESKONTA TABİ TUTULAMAYACAĞI yönünde bir karar vermiştir. (19.12.2000 tarih ve E:2000/662 – K:2000/5353 Sayılı Karar)
 
·        Hernekadar Danıştay 3’ncü Dairesi’nin vadeli çeklerin reeskont edilebileceği yönünde bir kararı var ise de (04.06.1998 tarih ve E:1997/671 – K:1998/2125 Sayılı Karar) vergi mahkemesinin ısrar kararı üzerine ihtilaf Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu’na intikal etmiş ve Genel Kurul, VADELİ ÇEKLERİN REESKONT EDİLEMEYECEĞİNE hükmetmiştir. (07.04.2000 tarih ve E:1999/448 – K:2000/145 Sayılı Karar)
 
Görüldüğü gibi bu iki davada Danıştay kararları vadeli çeklerde reeskont uygulanamayacağı yönünde tezahür etmiştir
 
4.3. Bizim Görüşümüz :
 
Biz vadeli çeklerin reeskonta tabi tutulması gerektiği görüşündeyiz.
 
Birçok konuda fiilî durumu, hukuki yapının önünde tutan Maliye İdaresinin, vadeli çek reeskontu konusunda olumsuz yaklaşım göstermesine anlam veremiyoruz.
 
Fakat bize göre yapılması gereken asıl düzenlemeler şunlardır :
 
-      Senetlerde damga vergisi alınmaması (*) (Tercihen Damga Vergisi Kanunu’nun tümüyle
      kaldırılması)
 
-      Senet ödememe olaylarında, en az çek ödememeye paralel cezalar uygulanması suretiyle,
            senetlere de çeklere eşdeğer işlerlik kazandırılması. (Çek imzalayıp ödemeyenler ile senet imzalayıp ödemeyenler arasında bir fark göremiyor, her iki durumda da aynı hükümlerin uygulanması gerektiğine inanıyoruz.) (*)
 
 
 
 
 
         (*) Not :
 
       Damga Vergisi Kanunu’na ekli I sayılı tablonun III/ 1-a bölümünde kambiyo senetleri ve kambiyo senetlerine benzeyen senetler, binde 7,5 oranında damga vergisine tabi tutulmuş ve bu bölümde “(Çekler hariç)” ibaresine yer verilmiştir. Bu durum, uygulamada senet niyetine vadeli çek düzenlenmesi eğiliminin nedenlerinden biridir. Çeklerin ödenmemesi halinde uygulanan müeyyidelerin, senet ödememe fiillerine uygulanan müeyyidelerden daha ağır oluşu çeklerin vadeli olarak (senet gibi) düzenlenmesine yol açan ikinci nedendir.
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı