IMF, Türkiye ile 4'üncü madde gözden geçirmelerini tamamladı.
İcra Direktörleri Kurulu, Türkiye'yi, küresel kriz sırasındaki becerikli ekonomi
yönetiminden dolayı kutladı.
WASHINGTON - Uluslararası Para Fonu (IMF), Türk ekonomisinin 2011'in ilk
yarısında güçlü büyüme göstermeye devam ettiğini, ancak büyüme oranının, zayıf
sermaye girişleri nedeniyle 2012'de hızla yüzde 2'ye düşmesinin beklendiğini
bildirdi.
IMF'den kamu bilgi notu başlığı altında yapılan açıklamada, IMF İcra
Kurulu'nun, Türkiye ile 4'üncü madde gözden geçirmelerini 30 Kasım'da
tamamladığı belirtildi.
Açıklamanın "arka plan" başlıklı bölümünde, Türk ekonomisinin, bir önceki 10
yılda uygulanan yapısal reformlar ve yenilenmiş politika çerçevelerinin
semeresini görerek, 2011'in ilk yarısı boyunca güçlü büyüme göstermeye devam
ettiği belirtildi.
Bununla birlikte, büyümenin giderek daha fazla şekilde iç talep ve ithalattan
desteklendiği, bunun güçlü kredi büyümesiyle desteklendiği, düşük faiz oranları
ve kısa vadeli sermaye akışlarındaki artışla beraber para biriminin değer
kazanmasını yansıttığına dikkat çekildi.
Açıklamada, cari işlemler açığının gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH)
yaklaşık yüzde 10'una denk gelecek şekilde hızla arttığı kaydedildi.
Enflasyon, tahminin iki katına yakın
Enflasyonun hızla yükseldiği ve 2011 yılının sonunda yüzde 9,5'a ulaşmasının
tahmin edildiği, bu seviyenin yüzde 5,5'lik hedefin epeyce yukarısında olduğuna
işaret edildi.
Açıklamada, dıştan finanse edilen talep patlamasının Türkiye'nin bazı
alanlardaki direncini zayıflattığı da kaydedildi.
Sermaye girişlerinin, potansiyel olarak dalgalı finansman tarafından
bastırıldığı ve kısa vadeli dış borcun keskin biçimde hızla yükseldiğine dikkat
çekilen açıklamada, bankaların bu akışların çoğunu emmesiyle, dış fonlama
açığının krediyi yavaşlatacağı belirtildi.
Mali olmayan şirketlerin net döviz borçlarının önemli oranda arttığına işaret
edildi.
Açıklamada, mali denge iyileşmeye devam ederken ve kamu borcunun GSYH'ye
oranı düşerken, mali performansın hem içeride hem dışardaki tehlike arzetmeyen
ekonomik koşullar tarafından desteklendiği kaydedildi.
Tedbirler bazen gecikiyor
Politika karşılıklarının büyük cari işlemler açığı oluşumu ve yüksek
enflasyon oluşmasını engellemede yetersiz kaldığı belirtilen açıklamada, para
politikasının, rezerv gereksinimleri, faiz oranı koridoru ve politika faizinin
alışılmadık karışımına doğru yön değiştirdiği ve bunun fiyat ya da finansal
istikrarı sağlayabileceğini göstermediği ifade edildi.
Açıklamada, kredi büyümesinin yavaşlaması ve tamponların oluşturulmasını
amaçlayan çok sayıda ihtiyati tedbirin yürürlüğe sokulduğu, ancak makro ihtiyati
perspektiften bakıldığında, bunların bazen geciktirildiği belirtildi.
Mali olmayan kamu sektörünün faiz dışı bütçe dengesinin iyileşmeye devam
ettiği, bunun üretim ve ithalattaki patlamadan ötürü canlı ancak geçici vergi
gelirini yansıttığı bildirildi.
Büyüme yüzde 2'ye düşer
Türkiye'deki büyüme oranının, zayıf sermaye girişleri nedeniyle 2012'de hızla
yüzde 2'ye düşmesinin beklendiği bildirilen açıklamada, bunun kısmen
Türkiye'deki büyük cari işlemler açığına dair kaygıları yansıttığı kaydedildi.
Açıklamada, daha sınırlı dış finansmanın, cari işlemler açığını GSYH'nin
yüzde 8'ine indirebileceği ve ithalatı bastırabileceği, enflasyonun hala yüksek
bir oran olan yüzde 6,5'a düşmesinin beklendiği de ifade edildi.
Açıklamada ortaya konan tabloda, 2012 yılı tahminlerine ilişkin, Türkiye'deki
reel GSYH büyümesi yüzde 2, cari işlemler dengesi de -7,8 olarak gösterildi.
Ekonomide 'becerikli' yönetime övgü
Açıklamanın "IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun Değerlendirmesi" başlıklı
bölümünde, IMF İcra Kurulu Direktörlerinin Türkiye'yi, küresel kriz sırasındaki
becerikli ekonomi yönetiminden dolayı kutladığı ve bunun, daha önceden girişilen
yapısal reformlarla birlikte hızlı bir toparlanmaya katkı sağladığı belirtildi.
Direktörlerin önümüzdeki dönemde Türk yetkilileri, dalgalı sermaye akışları,
artan cari işlemler açığı ve dıştan finanse edilen kredi patlamasını gözönünde
tutarak, yumuşak bir inişi sağlamak için para ve maliye politikaları bileşimini
yeniden dengelemeye çağırdığı kaydedildi.
Sistemik riski önlemek için yapısal mali pozisyonun sıkılaştırılması ve makro
ihtiyati politikaların düzenlenmesinin, para politikasının fiyat istikrarına
odaklanmasına olanak sağlayacağı, bunun enflasyon hedefi çerçevesinin
güvenilirliğinin korunmasına katkı sağlayacağı ve Türkiye'nin küresel likidite
koşullarındaki değişimlere karşı direncini güçlendireceği ifade edilen
açıklamada, bunun ayrıca, cari işlemlerin düzeltilmesinin kolaylaştırılması,
aşınan rekabet edilebilirliğin tersine çevrilmesi ve iş ortamının düzeltilmesi
için yapısal reformların hızlandırılmasında önemli olacağı kaydedildi.
Mali hedefler ortaya konulmalı
Direktörlerin, Türkiye'de kamu borcu ve bütçe açığındaki düşüşten memnuniyet
duydukları ifade edilen açıklamada, direktörlerin, iç talebin daraltılması ve
yüksek enflasyon oranının düşürülmesinin desteklenmesi, aynı zamanda da sermaye
akışlarının tersine dönmesi durumunda mali tampon sağlanması amacıyla,
yetkililere, mali politikaları sıkılaştırma çağrısı yaptığı ifade edildi.
Açıklamada, direktörlerin, mümkün olan en uygulanabilir şekilde ayarlamalara
ilişkin ön değerlendirmelerin yapılması ve yapısal şartlarda mali hedeflerin
ortaya konulmasını tavsiye ettikleri, özellikle de mevcut harcamaların kontrol
altına alınması, sürdürülebilir gelirleri teminen vergi tabanını genişletme ve
kamu-özel ortaklıklarının idaresini güçlendirme ihtiyacını vurguladıkları
belirtildi.
Direktörler, para politikasının yürütüldüğü ortamın zorluğunu kabul
ettikleri, daha sıkı bir mali tutum ve uygun makro ihtiyati politikalarla
birlikte, ekonomik büyüme ve sermaye akışları üzerindeki muhtemel etkisini
hesaba katarak politika faiz oranında ihtiyatlı yükselme imkanı gördüler.
Direktörlerin, enflasyon beklentilerini yeniden tutturmak ve aracılarından
kaçışın aşırı hızlı olmasını engellemek için daha şeffaf ve istikrarlı para
politikası çerçevesi izlenmesini tavsiye ettikleri kaydedilen açıklamada,
enflasyon bandının daraltılması ve enflasyon hedefinin kademeli olarak
azaltılmasının, gelecekteki sermaye akış döngülerinin etkisinin yumuşatılmasına
katkı sağlayacağı belirtildi.
Bankacılık sektörünün güçlü performansı
Direktörlerin, Türkiye'de bankacılık sektörünün güçlü performansını not
ettikleri, özellikle dış finansman şoklarına ve bölgedeki bankaların olası borç
azaltmaya karşı kırılganlığı başta olmak üzere, finansal sektördeki zayıf
yönlerin üzerine eğilmesi için daha fazla çaba gösterilmesi çağrısında bulunduğu
ifade edildi.
Açıklamada, direktörlerin, kredide keskin düşüşten kaçınmak için bankaların
direncini güçlendirme yolunda kısa vadeli önlemlerin uygulanmasında temkinli
olunması çağrısı da yaptığı kaydedildi.
Gelecekte görünen sistemik riskin zamanında belirlenmesi ve karşılık
verilmesinin yanı sıra finansal sektörün yönetimi ve düzenlemesinin daha da
güçlendirilmesinin kritik önem taşıdığı vurgulanan açıklamada, direktörlerin, bu
bağlamda yeni kurulan Finansal İstikrar Komitesi'ne önemli bir rol biçtiği
belirtildi.
Direktörlerin, Türkiye'nin Kara Para Aklama ve Terörün Finansmanıyla Mücadele
yasasının uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesinin öneminin altını
çizdiği de kaydedildi.
Direktörlerin, rekabet edebilirliğin ve sosyal eşitliğin iyileştirilmesi için
iş gücü ve ürün piyasası reformlarını uygun bulduğu da ifade edilen açıklamada,
direktörlerin iş piyasası esnekliğini iyileştirmek, işverenlerin beceri
ihtiyaçlarına göre eğitilmesi ve bölgesel asgari ücret dahil istihdam
maliyetlerinin daha iyi ayarlanması önlemlerini tavsiye ettiği belirtildi.
Enerji fiyatlarındaki düzenlemenin zamanında ayarlanmasının Türkiye'nin
enerjideki dış ticaret açığının düşmesine yardımcı olacağına dikkat çekildi.
Kaynak: Dünya Gazetesi