KAÇAKÇILIK CEZASININ KUSURA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ NEDENİYLE DAHİ İHBARNAMENİN
İPTALİ MÜMKÜN OLMAYIP BU İHBARNAMEYE BAĞLI CEZANIN DEĞİŞTİRİLMESİNİN
YARGI ORGANLARINCA YAPILABİLECEĞİ HK.
Mahkeme kararının yükümlü kurum adına kusur cezası kesilmesi gerekir-
ken kaçakçılık cezası kesildiğinin anlaşılması nedeniyle, bu cezanın
istendiği ihbarnamenin iptali yolundaki hüküm fıkrası, Vergi Dairesi
Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz başvurusunun karara bağlanması, tarh işlemi üzerine yükümlüler
tarafından vergi mahkemelerine açılan davaların, hangi tür idari dava
olduklarının tesbitine bağlı bulunmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesinde, idari dava
türleri kısaca iptal davaları, tam yargı davaları ve idari sözleşme-
lerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar
olarak belirtilmiştir. Aynı maddede iptal davalarının, idari işlemler
hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hu-
kuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edi-
lenler tarafından açılan davalar olduğu, tam yargı davalarının ise
idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından
açılan davalar olduğu, tanımına yer verilmiştir.
Bu iki tanımın ayrıcı özelliğinin menfaat ihlali ve bir hakkın muhtel
bulunması olduğu, açıkca görülmektedir. Bir tarh işlemi, yükümlülerin
menfaatlerini ihlal etmekle kalmayıp onları tarh muamelesinin konusunu
oluşturan belli bir miktar para borcunun, borçlusu durumuna da getir-
mektedir. Adına salınan bir vergi veya kesilen cezaya karşı dava açan
yükümlüler, bu dava ile tarh işleminin kısmen veya tamamen yasaların
koruduğu menfaat şeklinde tanımlanabilen herhangi bir haklarını orta-
dan kaldırdığı ileri sürmek durumunda kalırlar.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 20.maddesinde "Tarh" vergi alacağının
kanunlarda gösterilen matrah ve nisbetler üzerinden vergi dairesi ta-
rafından hesaplanarak bu alacağı, miktar itibariyle tesbit eden idari
muamele olarak tanımlanmıştır. Vergi tarhının bir idari işlem olması,
bu işlemle hakkı muhtel olanın açacağı davanın, tam yargı davası olma-
sını engellemez. Nitekim, 2577 sayılı Yasanın 2/1-b maddesinde de, tam
yargı davalarının, idari işlemlerden zarar görenler tarafından da açı-
labileceği öngörülmüştür.
213 sayılı Yasanın 34.maddesinde ikmalen ve re'sen tarh edilen vergi-
lerin ve ihbarnamesiyle, 366.maddesinde ise kesilen vergi cezalarının
ceza ihbarnamesiyle ilgililerine duyrulacağı hükme bağlanmış, 377.mad-
desinde, mükellefler ile kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh
edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemelerinde dava
açabileceklerine değinilmiştir.
Bu hükümler, gerek vergi ve gerekse ceza ihbarnamesinin, vergi salma
veya ceza kesme işleminin ilgilisine duyurulmasına yarayan araç oldu-
ğunu göstermektedir.
Bir an için herhangi bir vergi veya ceza ihbarnamesinin 213 sayılı Ya-
sa hükümlerine göre içermesi gereken bilgileri kapsamamasının, onun
iptalinin istenmesini olanaklı kılacağı düşünülebilirse de, yine 213
sayılı Vergi Usul Kanununun 108.maddesinde; tebliğ olunan vesikaların,
esasa müessir olmayan şekil hatalarından dolayı hukuki kıymetlerini
kaybetmeyecekleri, yalnız, vergi ihbarı ile ilgili vesikalarda, mükel-
leflerin adının verginin nevi ve miktarının, vergi mahkemesinde dava
açma süresinin hiç yazılmamış olması veyahut bu vesikaların görevli
bir makam tarafından tazmin edilmemiş bulunmasının vesikayı hükümsüz
kılacağının hükme bağlanmış olması karşısında, bu yolun izlenemeyece-
ği, daha açık bir anlatımla hukuki kıymet kaybettirmeyen içerik eksik-
likleri ve yanlışlıkları için iptal istemi ileri sürülemeyecek hüküm-
süzlük hallerinin varlığında ise mahkeme, iptal kararı vermeyecek, sa-
dece hükümsüzlüğü tesbitle yetinecektir.
Adına salınan bir vergi veya kesilen cezayı, kendisine tebliğ olunan
ihbarnamelerle öğrenen yükümlülerin, bu vergi ve cezanın yasal dayana-
ğının bulunmadığı ya da idarenin, vergi salma ve ceza kesme işlemine
esas aldığı dayanağın, yasal düzenlemelerle korunan haklarını ihlal
ettiği iddialarıyla açacakları davalar, İdari Yargılama Usulü Kanunu-
nun 2/1-b maddesinde öngörülen tam yargı davalarından olduğundan, ver-
gi mahkemesince çözüme ulaşılırken vergi idaresinin gerçekte yapması
gereken işlemin ne olduğunun gösterilmesi yeterli olmayıp, işlemde bir
haksızlığın varlığının saptanması halinde bunun giderilmesi için gere-
ken şeyede hükmedilmesi gerekmektedir. Bu cümleden olarak mahkeme, da-
vacı adına salınması gereken bir vergi veya cezanın türü ve miktarını
da hüküm altına almak durumundadır.
Böyle bir kararla mahkeme, davacının isteğini aşarak başlangıçta ida-
renin yapması gerekip de yapmadığı bir işlemin yapılmasını hüküm altı-
na alamayacağından bu uygulamanın, mahkemenin idarenin yerine geçerek
onun adına işlem yapması gibi bir sonuç doğuracağı da düşünülemez.
Olayda ise, yükümlü kurumun vergi kaybına yol açtığı olayda kasıtlı
davranılmadığının anlaşıldığı ve adına salınan vergilere kusur cezası
uygulanması gerektiğini saptayan mahkemenin, Vergi Dairesi Müdürlüğün-
ce kesilen kaçakçılık cezasını, kusur cezasına çevirme gerekirken, da-
vacı adına kesilen kaçakçılık cezasına ilişkin ihbarnamenin iptaline
karar vermesi yasaya uygun görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Vergi Mahkemesi kararının ceza ihbarnamesinin
iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:54-55)
(MT/YÖ)
|