KANUNİ DEFTERLERİN İBRAZ EDİLMEMESİ HALİNDE KANUNİ TEMSİLCİNİN KASIT
VE İHMALİ SÖZ KONUSU OLACAĞINDAN AMME ALACAĞININ ŞİRKET TÜZEL KİŞİLİĞİ
Nİ MAL VARLIĞINDAN ALINAMAMASI HALİNDE, ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYELERİ-
NİN HER BİRİNDEN AYRI AYRI İSTENMESİNİN YASA GEREĞİ OLDUĞU HK.
Davacının ve babasının müşterek işyerinde yapılan denetimde davacının
ortağı olduğu limited şirkete ait 5 adet özel el defterinin ele geçi-
rilmesi ve şirket defter ve belgelerinin vergi dairesine ibraz edilme-
mesi nedenleriyle, davacı adına 1986-1987 ve 1988 yıllarına ilişkin uy
gulanan ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati hacizi; 6183 sayılı Amme Alacak-
larının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 13.maddesinde ihtiyati haciz
sebeplerinin sayıldığı, olayda 6.9.1988 tarihinde yoklama memurlarınca
yapılan denetimde, davacı ve babasına ait işyerinde ele geçirilen 5
adet özel el defterinin incelenmesi sonucu, 13.9.1988 tarihinde şirke-
te tebliğ edilen yazı ile şirket defter ve belgeleri istendiği halde
ibraz edilmediği, kuruluş adresi olarak gösterilen yerin 1988/Haziran
ayında belediyece istimlak edildiği, özel el defterindeki ilk hesapla-
malara göre, 6183 sayılı Yasa'nın 9 ve 13.maddeleri uyarınca davacı
hakkında ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz uygulandığının anlaşıldı-
ğı, olayda 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 134.maddesinde öngörülen
esaslar çerçevesinde bir incelemenin yapılmadığı, miktarların somut
delillerle saptanıp takdire gidilmediği, işlemin sadece yoklama memur-
larınca bulunan özel el defterlerine dayandırıldığı, bu itibarla 6183
sayılı Kanunun 9.,13. ve 17.maddeleri hükümlerine uyarlık görülmediği,
ihtiyati tahakkuk işleminden itibaren 7 gün içinde dava açıldığına gö-
re, 6183 sayılı Kanunun 20.maddesi uyarınca davanın ihtiyati tahakkuka
karşı da açılmış olduğunun kabulü gerekeceği, sözkonusu defterlerde
mevcut miktarların ise ihtiyati tahakkuka mesnet teşkil edip etmeyece-
ği hususunda verilmiş bir takdir kararının bulunmadığı, inceleme elema
nınca inceleme sonucu yazılan yazıda belli edilen miktarların da tak-
dir edilmiş sayılamayacağı, 6183 sayılı Kanun hükümleri karşısında ih-
tiyati tahakkuk sebeplerinin bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Tekir
dağ Vergi Mahkemesinin 13.1.1987 gün ve 1989/7 sayılı kararının; 6183
sayılı Yasa'nın 9.,13. ve 17.maddelerine göre uygulanan ihtiyati haciz
işleminin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Davacının ortağı bulunduğu limited şirkete ait el defterlerini şahsi
işyerinde bulundurduğu sabit bulunduğuna göre, şirketin yöneticisi ve
işlemlerinin sorumlusu olduğunun kabulü gerekir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.maddesinde, tüzel kişilerle küçükle
rin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan
teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara
düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülle
ri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine geti
rileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri kasıt ve ihmalleriyle
yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin vergi veya sorumlularının
varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni
ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiş
tir. Bu maddeye göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için,
vergi ödevlerinin temsilcinin kasıt ve ihmali sonucu yerine getirlme-
miş olması nedeniyle bir vegi ziyaı doğması ve ziyaa uğratılan vergi-
nin yine temsilcinin kısıt ve ihmali sonucu tüzel kişinin varlığından
alınmaması gerekir.
Olayda, vergi dairesine gönderilmesi istenen 1986-1987 ve 1988 yılına
ait defterlerin tamamı 15 günlük süre içerisinde ve sonradan ibraz
edilmediğine göre, bunda kanuni temsilcinin kasıt ve ihmalinin bulunma
dığını söylemek mümkün değildir. Bu durumda ammme alacağının şirket tü
zel kişiliğinin mal varlığından alınamaması halinde, alacağın şirktet
tüzel kişiliğinin mal varlığından alınamaması halinde, alacağın şirket
yönetim kurulu üyelerinin her birinden ayrı ayrı istemesi yasa gereği-
dir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 3.
maddesinde bu Kanundaki "amme borçlusu" ve "borçlu" teriminin "Amme
alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bun-
ların kanuni temsilci ve mirasçılarını" da ifade edeceği belirtildiğin
den ve Kanundaki "ihtiyati haciz" ve "ihtiyati tahakkuk" la ilgili
amme alacaklarının korunması ile ilgili hükümlerin amme borçluları hak
kında uygulanması doğaldır.
Buna rağmen, kanuni temsilci hakkında uygulnan ihtiyati haciz ve ihti-
yati tahakkuk işleminin, kararda yazılı gerekçe ile iptaline karar ve-
rilmesinde isabet görülmemiştir.
Bu nedenle Tekirdağ Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına karar ve-
rildi.
|