YÜKÜMLÜLERİN, UZLAŞMANIN TEMİN EDİLEMEDİĞİ HALLERDE, (YÜKÜMLÜLERİN ÇAĞ
RIYA UYMAMASI, TUTANAĞI İMZALAMAMASI YADA İHTİRAZİ KAYITLA İMZALAMAK
İSTEMESİ GİBİ HALLER) ÖNCEDEN DAVA AÇMAMIŞLARSA, TUTANAĞIN TEBLİĞİNDEN
İTİBAREN 15 GÜN İÇİNDE DAVA YOLUNA BAŞVURMA HAKLARININ SAKLI OLDUĞU,
ÇEKLE YAPILAN ÖDEMELERE GÖRE PARANIN FAİZ KARŞILIĞI VERİLDİĞİNİ KABUL
ETMEK GEREKTİĞİ, BORÇLUNUN SOYUT İFADELERİNE DAYANILMAYIP İLGİLİNİN
BANKA HESAPLARI ÜZERİNDE İNCELEME YAPILMASI GEREKTİĞİ VE BANKER TASFİ-
YE KURULU KESİN ALACAKLI LİSTESİNDE YER ALAN ALACAK İÇİN FAİZ GELİRİ
ELDE EDİLEMEDİĞİ SONUCUNA VARILDIĞI HK.
Uyuşmazlık; faiz karşılığı borç para verdiği halde elde ettiği kazancı
beyan etmeyen yükümlü adına 1981 yılı için re'sen takdir yolu ile salı
nan gider (Banka ve sigorta muameleleri) vergisi ile kesilen kaçakçı-
lık cezasının terkini isteği ile açılan davanın kısmen kabulüne iliş-
kin Vergi Mahkemesi kararının bozulması isteminden ibarettir.
Uzlaşma müessesesi, vergi salan idare ile yükümlünün anlaşmasını sağla
mak suretiyle yargı yerlerinin gereksiz başvurularla karşı karşıya kal
malarını önlemek amacıyla getirilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 205 sayılı Yasanın 22.maddesiyle ekle-
nen "Uzlaşma" başlıklı bölümünde yer alan ek 7.maddesinin ikinci fıkra
sında, vergi ve ceza muhatabının uzlaşma isteminden önce vergi mahkeme
sine dava açılabileceği, bu takdirde uzlaşma isteminin sonuçlanmasın-
dan önce vergi mahkemelerinin davayı incelemeyecekleri öngörülmüş, uz-
laşma isteminin nasıl inceleneceğine ilişkin ek 5.maddesinde ise uzlaş
manın sağlanması ve uzlaşmanın temin edilmemesi gibi iki ayrı kavrama
yer verilmiştir. Tarafların anlaşmaya varmış olmaları uzlaşmanın sağ-
lanması, anlaşmamaları nedeniyle uzlaşmanın sağlanamaması, yükümlüle-
rin çağrıya uymaması, tutanağı imzalamaması ya da ihtirazi kayıtla im-
zalamak istemi gibi hallerde uzlaşmanın temin edilememesi olarak ifa-
de edilmiş, her iki durumda da uzlaşma tutanağının yükümlüye verilmesi
ya da üç gün içinde gönderilmesi suretiyle onun haberdar edilmesi ön-
görülmüştür.
Ek 7.maddenin ilk fıkrasında, vergi ve cezaya muhatap olan yükümlünün
ancak uzlaşmanın sağlanamaması halinde dava açılabileceğine değinilmiş
olmasının, uzlaşmanın temin edilemediği haller olarak kabul edilen du-
rumlarda dava açılmasını engelleyici bir yanı bulunmamaktadır.
Vergi Usul Kanununun 3.maddesinin ikinci fıkrasında vergi kanunlarının
lafzı ve ruhu ile hüküm ifade ettiği, lafzına açık olmadığı hallerde
vergi kanunları hükümlerinin konuluşundaki amaç, hükümlerin kanunun ya
pısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısının gözönünde tutula
rak yorumlanması gerektiği hükmü karşısında ve uzlaşmanın vergi daire-
si ile yükümlüyü uyuşmazlık çıkarmadan önce bir kez düşündürmek ve müm
kün olursa anlaşabilmelerini sağlamak amacıyla yasaya konulduğu gözö-
nünde tutulduğunda, yasa koyucunun uzlaşma çağrısına uyan ancak uzlaş-
mayan yükümlü ile toplantıya katılmayan veya tutanağı imzalamayan yü-
kümlü arasında dava yoluna başvurmak bakımından bir farklılık yaratmak
istediği düşünülemez. Çünkü uzlaşma ile ilgili hükümlerle amaçlanan so
nuç bu değildir. Bu durumda uzlaşma davetine uymayan yükümlülerin önce
den dava açmamışlarsa tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün
içinde bu yola başvurma hakları saklıdır. Olayda ise yükümlünün ek 15
günlük süre içinde dava açtığı çekişmesizdir.
Bu nedenlerle, Vergi Dairesi Müdürlüğünün usule ilişkin bu yöndeki id-
diası yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
Örneği dosyada mevcut vergi inceleme raporunun tetkikinden, yükümlünün
muhtelif tarihlerde ... isimli şahsa borç para verdiği, bu hususun yü-
kümlünün Yapı ve Kredi Bankası şubesindeki hesaplarından çekle yapılan
ödemelerle sabit olduğu, diğer taraftan borç alan kişinin bu paralar
karşılığında faiz ödediğini ve ödemelere ilişkin çek tarih ve numarala
rını ibraz ettiği anlaşıldığına göre, aralarında yakın akrabalık ve iş
ilişkisi bulunmayan bir kişiye bu kadar büyük bir meblağın herhangi
bir menfaat sağlamaksızın verilmeyeceği gerçeği karşısında da bu para-
nın faiz karşılığı verildiğini kabul etmek gerekir.
Ana para ve faiz ödemelerine ilişkin banka çeklerinin, borçluya ciro
edilmiş çekler de olabileceği hususu dikkate alınmadan, borçlu tarafın
dan bildirilen çeklerin bu kişinin banka hesabından ödenmediğinin anla
şıldığı yolundaki gerekçeye dayanılarak ... liranın matrahtan tenzilin
de isabet görülmemiştir.
Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından ileri sürülen diğer iddialar ise,
temyiz konusu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulun
mamktadır.
Açıklanan nedenlerle, Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından yapılan tem-
yiz talebinin kısmen kabulü ile temyiz konusu mahkeme kararının ...
isimli kişiye verilen borç paralar nedeniyle bulunan matrah kalemi ile
ilgili hüküm fıkrasının bozulmasına,
Yükümlünün temyiz istemine gelince;
Yükümlüden borç para aldığı iddia edilen ... isimli şahsın 6.1.1982 ve
24.2.1982 günlü ifadelerinin incelenmesinden, ana para ve faiz ödemele
rini bankalardaki hesabından yükümlüye çek vasıtası ile yaptığını be-
yan ettiği anlaşıldığından, bu beyanın anılan banka hesapları ile kar-
şılaştırılarak tevsik edilmesi gerekirken sadece soyut borçlu ifadesi-
ne dayanılarak tarhiyat yapılmasında isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, adı geçen şahsın ihtilaflı yıla ilişkin banka hesapları
üzerine yapılacak bir inceleme sonucuna göre yeniden bir karar veril-
mek üzere, mahkeme kararının bu matrah kalemine ilişkin hükmünün bozul
masına,
Diğer taraftan, Banker Tasfiye Kurulu Başkanlığının kararında, yükümlü
nün faiz karşılığı borç para verdiği iddia edilen ... isimli kişinin
bankerlik yaptığı, yükümlünün bu şahıstan olan alacağını tahsil edeme-
mesi üzerine icraya başvurduğu ve başvurunun ......İcra memurluğunun
dosyasından işlem görmekte iken banker tasfiye kuruluna intikal ettiği
ve yükümlünün alacağının tasfiye kurulunca ilan edilen kesin alacaklı
listesinde de yer aldığı anlaşıldığına göre, bu meblağ nedeniyle her-
hangi bir faiz geliri elde edilmediği sonucuna varıldığı gibi, ortada
senet, ipotek ve bunun gibi herhangi bir kanıtlayıcı belge olmaksızın,
yükümlü ile aralarında husumet bulunduğu anlaşılan borçlunun soyut ifa
desine dayanılarak yapılan tarhiyatta isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyize konu mahkeme kararının bu konu ile ilgili hüküm
fıkrasının da bozulmasına,
Yükümlü tarafından ileri sürülen diğer iddialar ise, temyiz konusu mah
keme kararında yazılı gerekçeleri çürütecek nitelikte görülmediğinden
bu hususlara ilişkin temyiz isteğinin reddine karar verildi.
AZLIK OYU:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 5.maddesinde, uzlaşma konusunda ya-
pılacak müzakereler sonunda uzlaşma vaki olduğu takdirde keyfiyetin
bir tutanakla tesbit edilerek komisyon başkan ve üyeleri ile mükellef
veya adına ceza kesilen tarafından imzalanacağı belirtilmiş, aynı mad-
denin sonraki fıkrasında ise,uzlaşmanın temin edilemediği takdirde (mü
kellefin veya adına ceza kesilenin uzlaşma komisyonunun davetine ica-
bet etmemesi, komisyona geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması
veya bu tutanağı ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi halinde de uzlaş-
ma temin edilmemiş sayılır) Komisyonca bu hususu belirtmek üzere tan-
zim olunacak tutanağın birer nüshasının on gün içinde vergi dairesine
ve ilgiliye tebliğ olunacağı, uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edi-
lememesi hallerinde, aynı vergi ve ceza için yeniden uzlaşma talebinde
bulunulamayacağı hükme bağlanmıştır.
Madde hükmünde ifade edildiği gibi "uzlaşmanın vaki olmaması" ile "uz-
laşmanın temin edilememesi" hallerine ilişkin hususlar yek diğerinden
ayrı bir biçimde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, uzlaşmanın vaki olmaması halinde bitmiş veya 15 günden az
kalmış olan itiraz müddetinin tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15
gün uzatılması yolunda Ek 7.maddenin dördüncü fıkrası hükmüyle getiri-
len düzenleme de, kanun koyucunun itiraz yönünden sadece "uzlaşmanım
vaki olmaması" haline münhasır olmak üzere bir ayrıma gitme amacı güt-
tüğünü ortaya koymaktadır.
Vergi Usul Kanununun konuya ilişkin açık hükümleri karşısında aynı ka-
nunun 3.maddesiyle öngörülen yorum ilkelerinin olaya uygulanma olanağı
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle yükümlü temyiz isteminin reddi gerektiği görüşü
ile kararın bu bu hususa ilişkin kısmına katılmıyoruz.
(DAN-DER, SAYI:60-61) BŞ/YÖ
|