HAYAT STANDARDI GİBİ GÜVENLİK MÜESSESELERİ DAHİLİNDE, BELLİ ÖLÇÜLERİN
UYGULANMASI SURETİYLE MÜKELLEFLER HAKKINDA YAPILAN TARHİYATA KAÇAKÇI-
LIK, AĞIR KUSUR VE KUSUR CEZASININ KESİLEMEYECEĞİ HK.
1992 takvim yılı faaliyetlerinin incelenmesi neticesinde yükümlünün
muhtelif kişilere ait binaların karkas inşaatlarının yapımından gelir
elde ettiği halde mükellefiyet tesis ettirmediğinin ve gelirini beyan
etmediğinin belirlendiği iddiasıyla inceleme elemanınca re'sen takdir
olunan matrahın hayat standardı esasına göre düşük görülmesi üzerine
hayat standardı temel göstergeleri dikkate alınarak bulunan matrah üze
rinden adına salınan gelir vergisi ve kesilen kaçakçılık cezası ile te
sis edilen mükellefiyete karşı açılan davayı; 213 sayılı Vergi Usul Ka
nununun 3/B maddesinde; vergilendirmede vergiyi doğuran olayın ve bu
olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi do-
ğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin
hariç her türlü delille ispatlanabileceği, "Vergiyi Doğuran Olay" baş-
lıklı 19.maddesinde, vergi alacağının vergi kanunlarının vergiyi bağla
dıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı, 134.
maddesinde, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin
doğruluğunu araştırmak, tesbit etmek ve sağlamak olduğu, 193 sayılı Ge
lir Vergisi Kanununun 37.maddesinde, gayrimenkullerin alımı ve satımı
ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden doğan ka-
zançlarının ticari kazanç sayılacağı, mükerrer 116.maddesinde ise, ger
çek usulde gelir vergisine tabi ticari kazanç sahiplerinin beyan ettik
leri gelirin hayat standardı esasına göre bulunacak tutardan düşük ol-
duğu takdirde, bu şekilde tesbit olunan tutardan 31.maddedeki indirim-
len yapıldıktan sonra kalan miktarın vergi tarhına esas alınacağının
hükme bağlandığı, olayda ise gerek yükümlünün, nezdinde düzenlenen yok
lama tutanağındaki ifadesi gerekse, karkas inşaatlarını pazarlık usu-
lüyle yükümlüye yaptırdıklarını belirten A.Suphi Bıçakçıoğlu ve Niyazi
Çakmak adlı şahısların ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde, yüküm-
lünün anılan kişilere ait binaların karkas inşaatlarını yaptığı, bu
yoldan gelir elde ettiği ve bunu kayıt ve beyan dışı bıraktığının kabu
lü gerektiği, hal böyle olunca da davacı adına mükellefiyet tesisinde
ve gelir vergisi salınmasında yasaya aykırılık bulunmadığı, diğer ta-
raftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 341.maddesinde; vergi ziyaı-
nın, mükellefin ve sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zama
nında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin
zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahukkuk ettirilmesi şek-
linde tanımlandığı, hayat standardı esasına göre vergi idaresinin mü-
kelleflerden istediği ek gelir vergisinin, mükellefin vergi ile ilgili
ödevlerini yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesinden değil,
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tesbit edilen kanuni ölçülerin uygu
lanması nedenine dayandığı, her hal ve takdirde mükellefin ödevlerini
yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi nedeniyle tarhiyat ya-
pılması ile hayat standardı gibi güvenlik müesseseleri dahilinde, bel-
li ölçülerin uygulanması suretiyle mükellef hakkında tarhiyat yapılma-
sının farklı durumlar olduğu, birincisinde verginin zamanında tahakkuk
ettirilmemesinde mükellefin kasdı veya ihmali bulunmamasının kesin ol-
duğu, ikincisinde ise yapılan tarhiyat mükellefin kanunla tesbit edi-
len ölçüler içindeki bir karı sağlayamamış olduğu gerekçesine dayandı-
ğından kasıt ve ihmalinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla 213 sayılı
Kanunun 341.maddesinde tanımı yapılan vergi ziyaı doğmadığından kaçak-
çılık, ağır kusur ve kusur cezasının kesilmemesi gerektiği, ancak olay
da yükümlünün vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmemesi suretiy-
le, başka bir ifadeyle kasıt ve ihmali nedeniyle kayıt ve beyan dışı
bıraktığı gelir 3.728.000.-lira olduğundan bu gelir üzerinden kaçakçı-
lık cezası kesilmesi gerekirken hayat standardı temel göstergeleri dik
kate alınarak belirlenen matrah üzerinden kaçakçılık cezası kesilmesin
de yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle kısmen kabul ederek salınan
gelir vergisi matraha isabet eden kısmını tasdik eden, fazla kısmını
kaldıran Trabzon Vergi Mahkemesinin 30.11.1993 gün ve 1993/450 sayılı
kararının; Vergi Usul Kanununun 344/7.maddesi hükmüne göre kaçakçılık
cezasının aynen onanması gerektiği ileri sürülerek bozulması istemi-
dir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan
Trabzon Vergi Mahkemesinin 30.11.1993 gün ve 1993/450 sayılı kararı,
aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz is
temine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bo-
zulmasını sağlayacak durumdu bulunmadığından temyiz isteminin reddine
ve kararın onanmasına karar verildi.
AYRIŞIK OY:
Özel inşaatların betonarme karkas işini pazarlık usulüyle üstlenen yü-
kümlünün Gelir Vergisi Kanununun 37.maddesinin 4.fıkrası kapsamındaki
bu ticari faaliyetinden dolayı beyanname vermediği, tutulması gereken
defterleri tutmadığı tesbit edilerek Vergi Usul Kanununun 30.maddesi-
nin 4.fıkrası uyarınca ve hayat standardı esasına göre belirlenen te-
mel gösterge ölçü alınmak suretiyle re'sen takdir olunan matrah üzerin
den kaçakçılık cezalı gelir vergisi salındığı anlaşılmaktadır.
Vergi cezaları devletin kanunlarla koyduğu maddi ve biçimsel yükümlü-
lükleri yerine getirmeksizin devleti vergi ziyaına uğratan veya kamu
düzenini bozan fiiller nedeniyle faile uygulanması gereken yaptırım-
lar. Vergi Usul Kanununun 331.maddesinde bu yaptırımlar (kaçakçılık,
ağır kusur, kusur ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalar olarak sa-
yılmıştır. Aynı kanunun 345. 349.mükerrer 349 ve 350.maddeleri incelen
diğinde; ..... kaçırdıkları verginin üç katı tutarında vergi cezası ke
silir veya .... ziyaa uğrattıkları verginin bir katı tutarında veya
% 50 veya % 20'si tutarında vergi cezası kesilir denilmek suretiyle ce
za ölçüsünün kaçırılan veya ziyaa uğratılan vergi miktarına bağlanmış
bulunduğu anlaşılmaktadır. Cezanın matrahını vergi teşkil ettiğine gö-
re yükümlü adına belli bir dönem için tarh ve tahakkuk ettirilen vergi
nin tamamı üzerinden kesilecek cezanın hesaplanması gerekmektedir.
Olayda vergi mahemesince, hem tarhiyatın, mükellefin kanunla tesbit
edilen ölçüler içindeki bir karı sağlayamamış olduğu gerekçesine dayan
ması nedeniyle kasıt ve ihmalden söz edilemeyeceği gerekçesine yer ve-
rilmiş, hem de kasıt ve ihmali nedeniyle kayıt ve beyan dışı bırakılan
gelirin karkas inşaat yapımından elde edilen 3.728.000.-lira olduğun-
dan bahisle kasdın kısmen varlığı kabul edilerek kaçakçılık cezasının
bu miktar üzerinden tadilen onanmasına karar verilmiştir. Yukarıda
açıklanan yasal durum karşısında matrahın bölünmesi suretiyle ceza he-
saplanmasında isabet görülmemiştir. Ancak Vergi Usul Kanununun 341.mad
desinde vergi ziyaı yükümlü veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili
ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yü
zünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmesini ifade ettiği belirtil
miştir. Yıllık gelir vergisi beyannamesini vermiyen yükümlü hakkında
hayat standardı esasına istinaden re'sen takdir edilen matrah üzerin-
dan salınan vergiye kaçakçılık veya ağır kusur cezası değil kusur ceza
sı uygulanması gerekeceği görüşüyle kararın cezaya ilişkin hüküm fıkra
sına katılmıyoruz.
(DAN-DER; SAYI:91) ŞT/ES
|