1-) DAVAYI BOZMA KARARI ÜZERİNE İNCELEYEN MAHKEMELERİN KARARLARINDA YE
Nİ GEREKÇELERE YER VERMELERİNİN HÜKMÜN ISRAR KARARI OLMA NİTELİĞİNİ OR
TADAN KALDIRMAYACAĞI;
2-) EMTİA TİCARETİ YERİNE FATURA TİCARETİ YAPTIĞI SAPTANAN KİŞİLERDEN
ALINAN MALIN, GERÇEKTE ÜRETİCİDEN SATIN ALINDIĞI KESİN KANITLARLA SAP-
TANAMADIĞI TAKDİRDE, İŞLETMENİN EMTİA DENGESİ, HAREKETİ, ÜRETİMİ VE
ÖDEME BELGELERİNİN İDARENİN SAVINI DOĞRULAYIP DOĞRULAMADIĞI YÖNLERİN-
DEN İNCELEME YAPILDIKTAN SONRA DAVANIN ÇÖZÜME BAĞLANMASI GEREKECEĞİ
HK.
Uyuşmazlık; kurumun, defter kayıtları ve belgelerine dayanarak Şubat
1986 ayında indirim konusu yaptığı Katma Değer Vergisi ve bunun üzerin
den kesilen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı reddeden Vergi Mah
kemesi kararına yönelik temyiz başvurusunu inceleyerek; mahkeme kararı
nı bozan Danıştay Yedinci Dairesinin kararına uymayarak davanın reddi
yolundaki ilk kararında direnen Vergi Mahkemesinin kararının bozulması
isteminden ibarettir.
Temyiz dilekçesinde kararın, ısrar niteliği taşımadığı ileri sürüldü-
ğünden ve 2577 sayılı Kanun 38.maddesinin (1) işaretli fıkrasında Ge-
nel Kurulumuzu, vergi mahkemelerinden verilen ısrar kararlarını incele
mekle görevli kabul ettiğinden temyiz olunan kararın ısrar kararı nite
liği taşıyıp taşımadığının öncelikle incelenmesi gerekmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 24.maddesinin (a) bendinde,
kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hükmün, kararda gös
terilmesini öngörmüştür. Bilindiği gibi hukuki sebepler ve gerekçe; da
vada saptanan maddi olaylar ile hüküm fıkrası arasında bağ kuran ve
hükmün dayandığı hukuksal nedenleri açıklayan bölümdür. Hüküm ise; ta-
rafların karşılıklı olarak yargı yerine sundukları istemlere, yargı ye
rinin verdiği yanıttır.
Israr kararından söz edebilmek için yerel mahkemenin temyiz merciince
bozulan ilk kararında hükmü benimsemiş olması ve bu hükme taraflardan
yeni iddia ve savunmalarda bulunmaları istenmeksizin verilmiş olması
arasında bağ kuran hukuksal nedenler ile gerekçenin ilk karardaki hük-
mü desteklemek üzere genişletilmesi veya kısmen değiştirilmesi, kara-
rın ısrar kararı olma niteliğini etkilemeyecektir. Bu nedenle, hüküm
fıkrasında davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edildiği de açık-
lanan ve yer yer bozma kararına gönderme yapılan temyiz olunan kararın
ısrar kararı niteliğini taşıdığı ve istemin Kurulumuzca incelenmesi ge
rektiğine oyçokluğu ile karar verildikten sonra Kurumun temyiz başvuru
su incelendi:
Vergi Mahkemesinde açtığı dava reddolunan Kurum adına, gerçek olmayan
alış faturaları üzerinden yersiz Katma Değer Vergisi indirimi uygulan-
dığından bahisle kaçakçılık cezalı Katma Değer Vergisi uygulanmıştır.
Tarhiyat, dosyada örneği bulunan 14.8.1986 günlü ve 1986/P/60 sayılı
inceleme raporuna dayandırılmıştır. Bu raporda; davacı Kurumun, kütlü
ve preseli pamuğun bir kısmını satan bir diğer kişiden para karşılığın
da fatura satın aldığının, söz konusu faturaları düzenleyenin emniyet-
teki ifadelerinden anlaşıldığı, dolayısıyla Kurumun defterlerinde ka-
yıtlı alış faturalarıyla kütlü ve preseli pamuk satın almadığı ve ger-
çekte üreticiden aldığı pamuklar nedeniyle gelir (stopaj) vergisi kes-
memek ve yersiz Katma Değer Vergisi mahsubu yapmak suretiyle vergi kay
bına yol açtığı sonucuna varılmıştır.
İnceleme raporunun sonuç bölümünde, kütlü ve preseli pamuk satmış görü
nen M.Ali Sırtlan'ın, aracılığını yaptığı kişileri stopaj ve Katma De-
ğer Vergisi açısından kurtarmak için kendi malını satmış gibi faturaya
bağladığı, Vergi Usul Kanununun 11.maddesinde öngörülen müteselsil so-
rumluluğa ilişkin kural uyarınca raporda önerilen Katma Değer Vergile-
ri ve uygulanması gereken cezaların hem Kurum ve hem de faturayı düzen
leyen adına uygulanması, bu kişiden tahsili halinde Kurum adına uygula
nan tarhiyatın terkini ve reddi önerilmiştir.
Vergi Usul Kanununun vergi kesenlerin sorumluluğunu düzenleyen 11.mad-
desinin birinci fıkrasında; yaptıkları veya yapacakları ödemelerden
vergi kesmek zorunda olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesin-
den sorumlu oldukları kurala bağlanmış, maddeye 3239 sayılı Kanunun 2.
maddesiyle eklenen üçüncü fıkrada ise, mal alımı ve satımı dolayısıyla
vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların,
bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesin-
den, alım-satıma taraf olanlar ve aralarında zımnen dahi olsa bağlantı
bulunduğu saptananların müteselsilen sorumlu oldukları belirtilmiştir.
Maddeye aynı Yasanın 2.maddesiyle eklenen beşinci fıkrada müteselsilen
sorumluluğun koşulları, sınırları ve konuya ilişkin usul ve esasların
Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenmesi kabul edilmiştir. Dolayısıy
la koşulları, sınırları, usul ve esasları anılan Bakanlık tarafından
belirlenmedikçe, müteselsil sorumlulukla ilgili üçüncü fıkra hükmünün
uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Nitekim, gelir vergisi kesinti-
sinden doğan zincirleme sorumlulukla ilgili söz konusu usul ve esas-
lar, Mayıs ve Ağustos 1988 aylarında yürürlüğe konulan 151 ve 152 Seri
sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğleri ile belirlenmiştir. Vergi incele
me raporunun düzenlendiği ve tarhiyatın uygulandığı tarihte bu konuda
ve Katma Değer Vergisinde müteselsil sorumlulukla ilgili herhangi bir
belirleme yapılmamış olduğundan, davacı tarfından ileri sürmesine kar-
şın M.Ali Sırtlan tarafından beyan edilen ve Vergi Dairesi Müdürlüğün-
ce tahakkuk ettirildiğinden anlaşılan Katma Değer Vergilerinin ödenme-
diği savıyla uygulanan tarhiyatın, bu yönü incelenmeden ve davacı Ku-
rum yönünden Katma Değer Vergisi Kanununun vergi sorumluluğunu düzenle
yen 9.maddesinde yazılı koşulun gerçekleştiği saptanmadan verilen ka-
rarda yasaya uygunluk görülmemiştir.
Sahte fatura alarak kullandığı kabul edilen ve 1984 yılında zahire ko-
misyonculuğundan dolayı vergi mükellefiyeti tesis ettiren M.Ali Sırt-
lan'ın Kuruma, 483.305.660 liralık kısmı Mayıs 1986 ayında satılan pre
seli pamuk olmak üzere Şubat, Mart ve Mayıs 1986 aylarında toplam 817.
423.078 liralık kütlü ve preseli pamuk sattığı tartışmasızdır. Vergi
inceleme raporunda davacı Kurumun bu alımının ne kadarının para karşı-
lığı fatura sattığını ifade eden Misbah Lebe tarafından satılmış görü-
nen kütlü ve preseli pamuktan karşılandığı konusunda herhangi bir tes-
bit yapılmamıştır.
Vergilendirmenin, Kurumun M.Ali Sırtlan'dan satın aldığı tüm kütlü ve
preseli pamuğun yazılı ederi üzerinden uygulanan Katma Değer Vergisi
indirimi esas alınarak yapıldığı tartışmasızdır.
Katma Değer Vergisi Kanununun 29.maddesinin 1-a fıkrasında mükellefle-
rin, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak
düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen Katma Değer Vergi-
sini, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan Katma De-
ğer Vergisinden indirebilecekleri kurala bağlanmış ve eleştiri konusu
yapılan indirim bu kurala göre uygulanmıştır.
Bu indirimin yasaya aykırı olduğunun kabulü için Kurumun M.Ali Sırtlan
dan yaptığı tüm alışların üreticiden satın alınan pamuklara ait olduğu
nun kanıtlanması gerekir. Öte yandan inceleme elemanı tarafından M.Ali
Sırtlan'ın Kuruma yaptığı tüm satışların matraha alınmasının doğrulu-
ğu, M.Ali Sırtlan'ın, Misbah Lebe dışındaki kişiler nezdinde yapılan
incelemeler sonucunda bu alımların da gerçek olmadığının saptanmasına
bağlıdır. Dosyada bu konuda yapılmış bir incelemenin sonucunu belgele-
yen herhangi bir kanıta rastlanmadığı gibi zahire komisyoncusu olan M.
Ali Sırtlan'ın üreticiden pamuk satın alırken gelir vergisi kesintisi
yapmadığı, bunu gizlemek üzere Misbah Lebe'den sahte fatura temin ede-
rek kullandığı görüşüyle adına uygulanan gelir (stopaj) vergisinden do
ğan uyuşmazlık dosyasının Danıştay Dördüncü Dairesinde E:1988/4480 sa-
yı ile işlem gördüğü saptanmıştır. M.Ali Sırtlan'ın Kuruma sattığı pa-
mukları gerçekte üreticiden satın aldığı kabul edildiği takdirde, Kuru
mun üreticiden alıp gelir vergisi kesintisi yapmadığı pamuklar için M.
Ali Sırtlan'dan fatura temin ettiği savının dayanağı kalmayacağından
bu şahsa ait ihtilafın sonucuyla o dosyadaki belgelerin birlikte değer
lendirilmesi gerekir.
İnceleme elemanı tarafından Kurumun defter ve belgeleri üzerinde ince-
leme yapılmadığı gibi M.Ali Sırtlan,ın Kuruma gerçekte kütlü ve prese-
li pamuk satmayıp, ihtiyacı nedeniyle fatura keserek verdiği yolunda
imzasıyla onaylanmış ifadesi de bulunmamaktadır. Tersine, Kurum ile M.
Ali Sırtlan arasında, Kurumun ihtilaflı ayları kapsayan 1986 yılında
gereksinme duyacağı kütlü ve preseli pamuğu piyasadan sağlamasını öngö
ren anca;, uygulamaya konulmasına gerek duyulmadığı belirtilen bir pro
tokol yapıldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan Kuruma, M.Ali Sırtlan tara
fından satılan kütlü ve preseli pamuk bedellerinin bir kısmının nama
yazılı çek ve bakiyesinin tediye fişi karşılığında nakit olarak ödendi
ği ihtilafsızdır. Yapılan ödeme miktarı, protokola göre ödenmesi gere-
kenden çok yüksek ve emtia bedelini ifade edecek miktara ulaştığından
anılanprotokolün uygulanmadığı açıktır. Dosyada, Kurum ile Misbah Lebe
arasında doğrudan bir ilişkinin bulunduğunu gösteren herhangi bir sap-
tama da bulunmamaktadır.
Tüm bu hususlar gözönüne alındığında Kurumun M.Ali Sırtlan'dan gerçek-
te pamuk alıp almadığının, Kuruma ait emtia giriş kayıt ve belgeleri,
emtia dengesini gösteren kayıtları ve ödeme belgeleri ile üretimi konu
sunda inceleme yapılarak saptanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Bu yolda bir inceleme yapılmadığı anlaşılan dosyada uyuşmazlığa yol
açan tarhiyata karşı açılan davanın, M.Ali Sırtlan tarafından Kuruma
satılan 817.423.078 liralık kütlü ve preseli pamuğun hangi kaynaktan
sağlandığı, buna ilişkin belgelerin doğruluk derecesi ve Kurumun bu hu
sustaki kayıtları tartışılmaksızın sonuçlandırılmasına olanak bulunma-
maktadır.
Kütlü pamuğu preseledikten sonra iplik fabrikalarına satan Kurumun, M.
Ali Sırtlan'dan preseli pamuk satın alma eyleminin, basiretli bir tüc-
cardan beklenmeyeceği, M.Ali Sırtlan'ın yaşı, sermayesi ve iş kapasi-
tesi ve yönde fatura ticaretine tüccardan gelen ilgi davanın reddine
dayanak oluşturmayacağı gibi ticari yaşamda kimi taahhütlerin yerine
getirilmesi, uğraşı konusuna giren üretim dalı çıktısının piyasadan
sağlanmasını zorunlu kıldığından, bu yolda bir araştırma yapılmaksızın
Kurumun preseli pamuk alımının, eleştiriyi doğrulayan bir eylem olarak
karara gerekçe yapılmasında da isabet görülmemiştir.
Bu nedenlerle, Kurum adına indirim konusu yapılan Katma Değer Vergisi
üzerinden uygulanan tarhiyata karşı açılan davanın, yukarıdaki açıkla-
malar doğrultusunda yeniden incelenerek çözüme bağlanması gerektiği so
nucuna varıldığından, Vergi Mahkemesi Israr kararının bozulmasına usul
yönünden oyçokluğu, esasta oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY:
Direnme (ısrar) kararları, Danıştay'ın ilgili Dairesinin bozma kararı
üzerine mahkemenin hiçbir inceleme yapmadan bozmaya uymadığını belirte
rek eski kararının aynı olan kararı vermesidir.
Olayda ise Mahkeme Kararı, eski kararda bulunmayan yeni delillere daya
nılarak verilen bir karardır.
Bu karar, ısrar niteliğinde olmayıp yeni bir karar olduğundan, temyiz
isteminin;Danıştay'ın görevli Dava Dairesinde incelenmesi gerektiği gö
rüşüyle Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunda incelenmesine karşıyım.
(DAN-DER; SAYI:76-77)
BŞ/YÖ
|