DAVACININ KANUNİ TEMSİLCİ OLARAK ÖDEVLERİNİ YERİNE GETİREBİLMESİ KURU-
MUN NAKİT VARLIĞININ BULUNMASINA BAĞLI OLUP UYUŞMAZLIK KONUSU AMME ALA
CAĞININ TAHUKKUK DÖNEMİNDE, ŞİRKETİN MAL VARLIĞI HACİZLE SATILDIĞINA
GÖRE, ŞİRKETE AİT SÖZ KONUSU VERGİ BORÇLARININ ÖDENMEMESİNİN DAVACININ
TUTUM VE DAVRANIŞINDAN KAYNAKLANMADIĞI HK.
Standart Beton Mamülleri A.Ş.nin beyanı üzerine tahakkuk edip vadesin-
de ödenmiyen vergi borçlarının tahsili amacıyla yönetim kurulu üyesi
olan davacı adına ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmiştir. Vergi Mahke
mesi kararıyla; dosyada yer alan belgelerden müflis Standart Beton Ma-
mülleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait mal varlığı bulunmadı-
ğından tasfiyenin tatiline karar verildiği, İcra İflas Kanunu'nun 217.
maddesi gereğince tasfiyenin tatiline dair ilanın Türkiye Gazetesinde
ilan edildiği ve müflis şirket vekillerinin sorgulanmasının yapılması
çin aranmakta olduğu hususunda bilgi verildiğinin anlaşıldığı, davacı
vergi borcunun zamanında ödenmemesinde hiçbir kusur ve ihmali bulunma-
dığını iddia etmiş ise de, ödeme emri içeriği vergilerin, sorumlu sıfa
tıyla şirketin üçüncü kişilerden gerek satış, gerekse ücret ödemelerin
den tevkif ettikler vergiler olup, bu tür vergileri beyan ederek öde-
mek şirket yöneticilerinin görev ve sorumluluğunda bulunduğu, olayda
şirketçe yapılan beyan üzerine tarh ve tahakkuk ettirilen ve vadesinde
ödenmiyen vergilerden sorumlu olmayacağı hususunda davacının ileri sür
müş olduğu iddialar bu konudaki ihmalini bertaraf edebilecek haklı bir
neden olarak düşünülemiyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar ver-
miştir. Davacı, şirkete ait vergi borçlarının ödenmemesinde kasıt ve
ihmali bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Uyuşmazlık davacının ortağı ve yönetim kurulu üyesi bulunduğu şirketin
ödenmeyen vergi borçlarının şirketten tahsil olanağı kalmadığından ba-
hisle davacı adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan
davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulma
si istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihinde uygulanan ve kanuni
temsilcilerinin ödevi başlığını taşıyan 10.maddesinde, "Tüzel kişiler-
le küçüklerin ve kısıtlıların Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği
olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde
bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmıyan teşek
külleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine
getirilir. Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri
yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen
veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar kanuni ödevleri
yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır." hükmü yer almıştır.
Bu hükme göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi şirket tüzel-
kişiliğinden vergi alacağının tahsili olanağının kalmamış olması ve
temsilcilerin ödevlerini yerine getirmemeleri koşuluna bağlıdır.
Dosyada yeralan belgelerden, davacının temsilcisi olduğu şirketin 1988
ve 1989 yıllarında kurum kazancı bulunmadığı gibi, vergi borçlarından
dolayı vergi dairesince uygulanan haciz sonucu beton boru üretim fabri
kasının icra yoluyla satıldığı daha sonradan Sosyal Sigortalar Kurumu
Genel Müdürlüğü alacağından dolayı şirketin iflasını istemesi üzerine
Asliye Ticaret Mahkemesinin kararıyla şirketin iflasına karar verilmek
suretiyle kurumun faaliyetinin son bulduğu anlaşılmıştır.
Davacı kanuni temsilci olarak ödevlerini yerine getirebilmesi kurumun
nakit varlığının bulunmasına bağlıdır. Uyuşmazlık konusu amme alacağı-
nın tahakkuk döneminde şirketin mal varlığının hacizle satıldığı gibi,
sonradan da iflasına karar verilmiş olmakla faaliyeti tamamen durdurul
muş olup, bu şartlar altında kanuni temsilcinin sorumluluğundan sözet-
mek olanaksızdır. Şirketin ödeme gücü olduğu halde vergilerini ödeme-
mek gibi ödevlerini yerine getirmediği yolunda yapılmış bir tespiti de
bulunmamaktadır. Şirkete ait söz konusu vergi borçlarının ödenmemesi-
nin davacının tutum ve davranışından kaynaklandığından söz edilerek da
vanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Bu nedenle İstanbul 8.Vergi Mahkemesinin 19.4.1993 günlü ve 1993/674
sayılı kararının bozulmasına karar verildi.
ŞT/ES
|