KAÇAKÇILIK CEZALI TARHİYATIN UZLAŞMA MEVZUU DIŞINDA KALDIĞI GÖRÜŞÜYLE UZLAŞMA TALEBİ REDDEDİLEN YÜKÜMLÜNÜN TARHİYATA KARŞI AÇTIĞI DAVANIN SÜRE AŞIMI NEDENİYLE REDDİNDE HUKUKA UYGUNLUK GÖRÜLMEDİĞİ HK.
Temyiz Eden : ...
Karşı Taraf : Malmüdürlüğü
İstemin Özeti : Davacının 1995 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu, içeriği itibarıyla yanıltıcı belge düzenlediğinden bahisle adına kaçakçılık cezalı gelir vergisi salınmış, özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen ... Vergi Mahkemesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla; davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 28.12.1999 günlü ve E:1998/4374, K:1999/5208 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 1, Ek 2, Ek 5 ve Ek 7 nci maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, özel usulsüzlük cezalarının uzlaşma kapsamında yer almadığı konusunda kesin bir hüküm bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı, uzlaşma müessesesinin amacının, vergi idaresi ile yükümlülerin anlaşmalarını sağlamak suretiyle yargı yerlerinin gereksiz başvurularla karşı karşıya kalmalarını önlemek olduğu, uzlaşmanın gerçekleşmemesi halinde ise, olayın yargıya intikal edeceği, davacı şirketin kaçakçılık cezalı tarhiyat için süresi içinde uzlaşma komisyonuna başvurduğu, uzlaşma komisyonunca yükümlünün talebinin uzlaşma kapsamında bulunup bulunmadığının öncelikle incelenerek bu konuda bir karar verilmesi gerekirken tarhiyata karşı dava açma süresi geçtikten sonra ikmalen ve resen tarh edilen vergilere kaçakçılık suçu cezası kesilmesi halinde vergi vecezanın uzlaşma mevzuu yapılamayacağı görüşüyle uzlaşma talebinin reddedildiği, kaçakçılık cezası kesilen tarhiyat hakkında uzlaşma talebinin reddi halinde dava açılmasını engelleyici bir yön bulunmadığının kabulü gerektiği, uzlaşmanın amacı dikkate alındığında, Kanun koyucunun, uzlaşma talebinin reddedilmesi nedeniyle uzlaşma sağlanamaması halinde dava yoluna başvurma bakımından bir farklılık yaratmak istediğinin söylenemeyeceği, bu durumda Ek 7 nci maddede öngörülen 15 günlük dava açma süresinin özel durumu itibarıyla bu dava için de geçerli olduğunun kabulü gerektiği, dolayısıyla, ihbarnamenin tebliğ tarihindenitibaren dava açma süresinin başladığını kabul ederek davayı süre aşımı nedeniyle reddeden mahkeme kararında isabet görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla; 213 sayılı Yasanın Ek 1 inci maddesinde belirtilen vergi cezalarının, vergi ziyaına sebebiyet verilmesi durumunda uygulanacak cezalar olduğu, özel usulsüzlük cezalarının ise uzlaşmanın konusuna giren vergi cezaları kapsamında olmadığı, Yasanın Ek 7 nci maddesine göre, vergi mahkemesinde açılacak davalarda öngörülen sürenin ancak uzlaşma mevzuu yapılabilecek konularda süresinde uzlaşma komisyonuna yapılan başvurular sonucu uzlaşmanın vaki olmaması halinde 15 gün uzayacağı, ihbarnamelerin 9.1.1998 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 6.2.1998 tarihinde uzlaşma başvurusunda bulunduğu, uzlaşma komisyonunca, kaçakçılık cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza ile özel usulsüzlük cezasının 213 sayılı Yasanın Ek 1 inci maddesi kapsamı dışında bulunduğunun bildirildiği, bu hususun vergi dairesince yükümlüye 6.3.1998 tarihinde tebliği üzerine 19.3.1998 tarihinde tarhiyata karşı açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle kararında direnmiştir.
Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve uzlaşma talebinin reddi nedeniyle uzlaşmanın sağlanamaması durumunda da dava açma yoluna başvurulabileceği, nitekim bu yolun izlendiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Ali ALPAN'ın Düşüncesi : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek madde 1'de 4008 sayılı Yasayla yapılan ve 1.1.1995 tarihinden itibaren yürürlüğe giren değişiklikle kaçakçılık cezalı tarhiyatların uzlaşmanın konusunu oluşturmayacağı kuralı getirilmiştir. Yasanın gerekçesinde de bu durum belirtilmiş, yine 268 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde de konu açıklığakavuşturularak kaçakçılı cezalı tarhiyatların uzlaşmanın mevzuuna girmeyeceği belirtilmiştir.
Öte yandan Ek madde 7 de öngörülen 15 günlük sürenin uzlaşmanın vaki olmaması halinde uygulanması söz konusu olup, olayda da böyle bir durum söz konusu değildir. Tarhiyatın uzlaşma mevzuuna girmediği yolundaki işlem ancak idari davaya konu edilebilir.
213 sayılı Yasanın uzlaşma ile ilgili kurallarında, özel usulsüzlük cezası ile ilgili bir düzenleme yer almamaktadır. Bu durumda söz konusu ceza uzlaşma mevzuuna girmektedir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kısmen kabulü ile, özel usulsüzlük cezasının esasının incelenmesi kısmen reddi ile, cezalı vergi aslına yönelik istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Anıl GENÇ'in Düşüncesi : Davacı adına 1995 takvim yılı için resen salınane gelir vergisi, kaçakçılık ve özel usulsüzlük cezasına karşı yapılan uzlaşma başvurusunun, kaçakçılık suçu cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezanın uzlaşma mevzuu yapılamıyacağı ve özel usulsüzlük cezasınında uzlaşma kapsamı dışında olduğu belirtilerek reddedilmesi üzerine 15 günlük ek süre içinde açılan davayı süre aşımı nedeniyle reddeden Vergi Mahkemesi kararının, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun Ek. 7. maddesinde öngörülen 15 günlük dava açma süresinin özel drum itibariyle bu dava içinde geçerli olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine ilk kararında ısrar eden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmektedir.
Danıştay Dördüncü Dairesinin 28.12.1999 gün ve 1998/4374, K:1999/5208 sayılı kararında belirtilen gerekçelerle yükümlü temyiz istemi kabul edilerek Vergi Mahkemesince verilen ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davacının 1995 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı üzerinden adına resen salınan kaçakçılık cezalı gelir vergisine karşı açılan davanın süre aşımı yönünden reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununa 205 sayılı Yasanın 22 nci maddesiyle eklenen bölümle vergi hukukumuza giren uzlaşma müessesesinin amacı vergi idaresi ile vergi yükümlüleri veya adlarına ceza kesilenler arasında doğan uyuşmazlıkların tarafların karşılıklı görüşmeleri yolu ile ödenecek olan vergi ve ceza miktarı üzerinde uzlaşmaya varılarak ortadan kaldırılması, yargısal yol ve usullerin uygulanmasına gerek kalmaksızın çözüme kavuşturulmasıdır.
Yasanın olay tarihinde yürürlükte bulunan Ek 1 inci maddesinde, kaçakçılık suçu cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezanın uzlaşma mevzuu yapılamayacağı, Ek 5 inci maddesinde uzlaşma komisyonlarının uzlaşma müzakeresine başlamadan önce talebin Ek 4 üncü maddeye uygun şekilde ve müddeti içinde yapılıp yapılmadığını veya uzlaşmanın komisyonun yetkisi içinde bulunup bulunmadığını inceleyerek talebin usulüne uygun şekilde yapılmadığını veya uzlaşmanın yetkisi dışında bulunduğunu tespit ederse esasa geçmeden talebi reddeceği kurala bağlanmış, Ek 7 inci maddenin 4 üncü fıkrasında da uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabının; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açılabileceği, bu takdirde dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddetin tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olarak uzayacağı öngörülmüştür.
Olayda kaçakçılık cezalı gelir vergisi ve özel usulsüzlük cezası için süresi içinde uzlaşma komisyonuna başvurulduğu anlaşılmış olup, uzlaşma komisyonunca yükümlünün talebinin uzlaşma kapsamında bulunup bulunmadığının öncelikle incelenerek bu konuda bir karar verilmesi gerekirken bu zorunluluğa uyulmaksızın, tarhiyata karşı dava açma süresi geçtikten sonra; ikmalen ve resen tarh edilen vergilere kaçakçılık suçu cezası kesilmesi halinde vergi ve cezanın uzlaşma mevzuu yapılamayacağından bahisle uzlaşma istemi reddedilmiştir.
Uzlaşma müessesesinin, uzlaşma için başvurdukları halde uzlaşmanın gerçekleşmemesi halinde ilgililerin yargıya başvurma haklarını kısıtlamak veya ortadan kaldırmak gibi bir amacı olduğu düşünülemeyeceğinden, uzlaşma talebinin reddi üzerine Ek 7 inci maddede öngörülen 15 günlük süre içinde açılan davanın esası incelenerek sonuca varılması gerekirken davanın süre aşımından reddi yolunda verilen ısrar kararı hukuka uygun bulunmamıştır.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulüne ... Vergi Mahkemesinin ... günlü ... sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 9.2.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
X - K A R Ş I O Y
Olayda; resen salınan gelir vergisi ve kesilen kaçakçılık ve özel usulsüzlük cezaları dolayısıyla tarhiyat sonrası uzlaşma isteminde bulunan davacının bu başvurusunun, Vergi Usul Kanununun Ek 1 inci maddesinin kapsamına girmediğinden bahisle vergi idaresince uzlaşma komisyonuna iletilmeden reddi üzerine tarh ve ceza kesme işlemlerinin iptali istemiyle açılan davanın, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 7 inci maddesinde öngörülen 15 günlük ek sürenin bu halde işlemeyeceği, ihbarnamelerin tebliği tarihine nazaran idari dava açma süresinin geçirilmesindensonra açılan davanın bu nedenle incelenmesinin olanaklı olmadığı gerekçesiyle reddeden Vergi Mahkemesi kararının, söz konusu Ek 7 nci maddeye göre ek 15 günlük süre içerisinde açılan davanın esasının incelenmesinin gerektiği gerekçesiyle Danıştay Dördüncü Dairesince bozulmasından sonra, aynı Mahkemece verilen direnme kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
Vergi Usul Kanununun yukarıda değinilen Ek 7 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında; uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabının tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açılabileceği; bu takdirde, dava açma müddetinin bitmiş veya 15 günden az kalmış olması durumunda, bu müddetin tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzayacağı açıklanmıştır. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 23.20.1986 gün ve E:1986/2, K:1986/2 sayılı kararı ile de, uzlaşmanın vaki olmaması hali, olay tarihinde yürürlükte bulunan Ek 5 inci maddenin 4 üncü fıkrasında öngörülen uzlaşmanın temin edilmemesi hallerini de kapsayacak biçimde yorumlanmıştır.
Buna göre; anılan Ek 7 nci maddenin 4 üncü fıkrasında öngörülen 15 günlük ek dava açma süresinin uzlaşmanın ancak vaki olmaması ve temin edilememesi hallerinde uygulanma olanağı mevcuttur.
Oysa, uzlaşma talebinin vergi idaresince, Ek 4 üncü maddede öngörülen şekil, yetki ve süre koşulları yönünden incelenmesi sonucu, incelenmeksizin reddi yolunda verilen karar, uzlaşma talebinin usule uygun yapıldığının ve komisyonun yetkisinde olduğunun tespiti üzerine aynı maddenin 3 üncü fıkrası uyarınca uzlaşma ile ilgili olarak yapılacak görüşmelere katılması için mükellefe veya ceza muhatabına görüşmenin tarihi, yeri ve saati bildirilerek yapılacak çağrıdan (davetten) sonra, mükellefin davete icabet etmemesi, komisyona gelmesine karşın uzlaşma tutanağını imzalamaması veya ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi sebebiyle oluşan "uzlaşmanın temin edilememesi" hali olmadığı gibi, uzlaşma görüşmesine katılan mükellefin vergi idaresiyle pazarlıkta uyuşamaması sonucu oluşan "uzlaşmanın vaki olmaması" hali de değildir. Uzlaşma komisyonuna Kanunun Ek 5 inci maddesinin ilk fıkrasında verilen inceleme yetkisinin kullanılmasıyla vergi idaresince alınan ve uzlaşma görüşmeleri için yasal prosedürün işlemesini engelleyen bu kararın, başka bir idari makamca onaylanmasına da gerek yoktur. Ayrıca; karar, vergi idaresinin tek yanlı iradesinin ürünüdür.
İdare Hukuku'nda, idarenin bu nitelikteki işlemleri, kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemler olarak tanımlanmaktadır. Bu nitelikteki idarenin tek yanlı iradesiyle oluşan kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlere karşı idari yargı yolunun açık olduğu ise, izahtan varestedir.
Bu açıklamalar, uzlaşmanın temin edilememesi veya vaki olmaması hali sayılmayan, uzlaşma isteminin incelenmeksizin reddine ilişkin kararın tebliği üzerine, Ek 7 nci maddede öngörülen onbeş günlük ek dava açma süresinin işletilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Olayda, dava tarihi itibarıyla, ihbarnamelerin tebliğini izleyen günden başlayarak işleyen idari dava açma süresi dolmuş bulunduğundan; idari dava hakkının canlandırılması ancak uzlaşma görüşmelerine başlanması ile olanaklıdır. Bunun için de, görüşmelerin başlamasını engelleyen anılan kararının hukuk düzeninden kaldırılması; başka anlatımla, iptali gerekmektedir. Bunu sağlayacak bir idari dava ise, davacı tarafından açılmış değildir.
Bu nedenle, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, direnme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.
BŞ/ÖEK
|