RANDIMAN YÖNTEMİ; ÜRETİME SEVK EDİLEN BELLİ MİKTAR VE NİTELİKTEKİ HAM MADDEDEN, BELLİ ÜRETİM TEKNİĞİYLE, BELLİ MİKTARDA MAMUL ÜRETİLEBİLECEĞİ GERÇEĞİNE DAYANDIĞINDAN, BU GERÇEĞİN, VERGİ İLE İLGİLİ MUAMELELERİN GERÇEK MAHİYETLERİNİN ORTAYA ÇIKARILMASINDA KANIT OLARAK KULLANILMAYA ELVERİŞLE BİR TEKNİK İCAP OLDUĞU VE RANDIMAN İNCELEMESİ SONUNDA MÜKELLEFİN BEYANINA GÖRE FARK BULUNMASI HALİNDE, BUNUN RE'SEN TAKDİR NEDENİ OLDUĞU HK.
Temyiz İsteminde Bulunan: ... Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : ...
İstemin Özeti: Hızarcılık faaliyetiyle iştigal eden davacının 1996 yılı işlemlerinin randıman yönünden incelenmesi sonucu, bir kısım hasılatın kayıt dışı bırakıldığının saptandığından bahisle, inceleme raporuna dayanılarak, Eylül /1996 dönemi için re'sen katma değer vergisi salınmasına ve kusur cezası kesilmesine ilişkin işlemi; salt randıman esasına göre matrah farkı saptanarak re'sen tarhiyat yapılamayacağı gerekçesiyle iptal eden ... Vergi Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı kararının; inceleme raporuna dayalı olarak tesis edilen işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Kadir Özkaya'nın Düşüncesi: Usulüne uygun olarak yapılan bir randıman hesaplaması sonucu matrah farkı saptandığında, re'sen vergileme sebebinin varlığının kabulü gerekeceğinden, olayda, vergi mahkemesince inceleme elemanınca yapılan hesaplamanın yerinde olup olmadığı incelenmeksizin, re'sen tarh sebebi bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak verilen kararın bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Mukaddes Aras'ın Düşüncesi: Temyiz başvurusu, 1996 yılına ilişkin işlemleri imalat randımanı yönünden incelenen davacı adına 1996 yılının Eylül dönemi için salınan katma değer vergisi ile kesilen ağır kusur cezasını kaldıran mahkme kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinde resen vergi tarhı; vergi matrahının tamamen veya kısmen defter kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir edilen veya inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmış, maddenin 2 nci fıkrasının 4 üncü bendinde, defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmaması resen takdir nedeni kabul edilmiştir.
İmalatçı işletmeler yönünden randıman esası, üretime sevk edilen hammadde, yarı mamul ve yardımcı madde miktarından yola çıkarak, üretilmesi gereken mamul miktarının saptanmasını ifade etmektedir. İşletmenin dönem başı ve sonu stokları, yıl içi hammadde, yarı mamul ve yardımcı madde alışları ile üretim teknolojisi ve diğer üretim araçları gözönüne alınarak hasılatın bir kısmının kayıt ve beyan dışı bırakıldığı sonucuna ulaşılması, aynı zamanda defter kayıtları ve belgelerin, vergi matrahının doğru olarak saptanmasını elverişsiz kılacak ölçüde karışık olduğunun kabulünü de gerektirecektir. Bu durum, Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca vergi matrahının resen takdirini gerektiren bir nedendir.
Bu durumda, mahkemece,işin esasının incelenip randıman yöntemiyle bulunan matrah farkının yerinde olup olmadığı hususu araştırılarak bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yola gidilmeden randıman incelemesi yoluyla üretim farkı hesaplanmasının, defter ve belgelerin ihticaca salih olmadığını göstermeyeceğinden, olayda re'sen takdir nedeni bulunmadığı gerekçesiyle tarhiyatı kaldıran mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle; mahkeme kararının bozulmasınına uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) fıkrasında, vergilendirimede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin, ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu belirtilmiştir.
Aynı yasanın 30'uncu maddesinin ikinci fıkrasının 6'ncı bendinde ise, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması re'sen takdir nedeni olarak sayılmıştır.
Yukarıda anılan yasa hükümlerine göre; kural olarak delil serbestisi ilkesi kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre, vergi idaresi, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetini her türlü delille ispatlama olanağına sahiptir. Defter ve belgeleri usulüne uygun olan mükellefler de ilk görünüş karinesinden yararlanırlar. Bu karineye göre kayıt ve belge düzenine uygun bulunan defter kayıtları ile vesikaların ilgili bulunuğu muamelelerin, kanıtlanmadıkça, gerçek durumu yansıttıkları kabul edilir. Ancak, mükelleflerin vergiyi doğuran olayla ilgili muamelelerinin, iktisadi, ticari ve teknik icaplara veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olana uygun bulunmaması halinde, kanıt yükü tersine döner. Yani; bu durumda, muamelerlerin gerçek durumu yansıttığının mükellef tarafından kanıtlanması gerekir.
Randıman veya verimlilik esası adı verilen yöntem; üretime sevk edilen belli miktar ve nitelikteki ham maddeden, belli üretim tekniğiyle, belli miktarda mamul üretilebileceği gerçeğine dayanır. Bu gerçek ise, vergi ile ilgili muamelelerin gerçek mahiyetlerinin ortaya çıkarılmasında kanıt olarak kullanılmaya elverişli bir teknik icaptır.
Dolayısıyla; randıman incelemesi sonucunda, mükellefin beyanına göre fark bulunması, defter ve beyanların gerçeği yansıtmadığını gösterir ve aksi ispatlanmadıkça, re'sen takdiri gerektiren bir nedendir.
Bu bakımdan, Mahkemece, inceleme elemanınca randıman yöntemiyle saptanan matrah farkının yerinde olup olmadığının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, dava konusu işlemin, olayda re'sen tarh sebebinin bulunmadığından bahisle iptalinde hukuki isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 24.2,2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
BŞ/ŞGK
|