KREDİ ALACAKLARININ TAHSİLİ İÇİN BANKANIN EDİNMEK VE 3 YIL İÇİNDE EL-
DE ÇIKARMAK ZORUNDA KALDIĞI GAYRİMENKULLERİN, AKTİFTE KALDIKLARI SÜRE
İÇİNDE AMORTİSMANA TABİ TUTULACAĞI HK.
Davacı bankanın 1987 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucuna gö-
re ikmalen ve re'sen kurumlar vergisi salınmış, kaçakçılık cezası ke-
silmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla, davacının Devlet tahvili ve Ha-
zine bonosu faizi gelirlerinden indirilmesi gereken ortalama giderin
yanlış hesaplanmasından doğan matrah farkı ile örtülü kazanç dağıtımı-
na ilişkin matrah farkı dava konusu yapılmadığından ihtilafsız olduğu,
bankaların alacaklarından dolayı edinmek zorunda bulundukları ve Ban-
kalar Kanunu gereğince üç yıl içinde elden çıkarmak zorunda oldukları
gayrımenkuller geçici olarak aktife alındıklarından amortismana tabi
tutularak ayrılan amortismanların gider olarak yazılamayacağı, gelir-
lerinin tamamını amaçlarına tahsis eden ve Bakanlar Kurulunca vergi
muafiyeti tanınan vakıflara ait istisna safi kurum kazancı yerine ban-
kanın ticari karı esas alınarnak hesaplanamayacağından bu nedenle bu-
lunan farkın yerinde olduğu, 1987 yılında mahkeme kararı ile hükmedi-
len tazminat tutarı tahakkuk esasına göre gider yazıldıktan sonra 1988
yılında sulh yoluyla ödenmesi kararlaştırılan miktarla bu tutar ara-
sındaki farkın 1988 yılı gelirini teşkil edeceğinden bu tutarın 1987
yılına ait matrah farkı olarak kabul edilemeyeceği, 87/11440 sayılı
Bakanlar Kurulu kararıyla gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen kredi-
ler için ayrılan karşılıkların kurumlar vergisi matrahından gider ola-
rak düşüleceği kabul edildiğinden bu nitelikte ayrılan karşılıkların
matrah farkı olarak kabulünde isabet bulunmadığı gerekçesiyle vergi
matrahı tadil edilmiş, matrah farklarının defter ve belgelerden çıka-
rıldığı gözönüne alındığında vergi kaçırma kastıyla davranılmadığı so-
nucuna varıldığından kaçakçılık cezası kusur cezasına çevrilmiştir.
Vergi Dairesi Müdürlüğü ve davacı mahkeme kararının bozulması istemek-
tedirler.
Vergi Dairesi Müdürlüğünün, 1987 yılında verilen mahkeme kararına göre
tahakkuk eden ve 1988 yılında sulh yoluyla anlaşılan tazminat miktarı
arasındaki farkın 1987 yılının gelirini teşkil ettiği, gayrimenkul
ipoteği karşılığı verilen krediler için ayrılan karşılıkların kurumlar
vergisi matrahından düşülemeyeceği yolundaki iddiaları ve kaçakçılık
cezasının kusura çevrilmesinde isabet bulunmadığı yolundaki iddiaları
vergi mahkemesi kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve
kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmamıştır.
Davacı Bankanın kredi alacaklarının tahsili için edinmek zorunda kal-
dığı ve Bankalar Kanununun 50.maddesinin beşinci fıkrası gereği en
fazla üç yıl içinde elden çıkarmak mecburiyetinde olduğu gayrimenkul-
lerin işletmenin aktifinde yer aldığı, bir yıldan fazla kullanıldığı,
yıpranma ve aşınmaya maruz bulunduğu anlaşılmaktadır. Vergi Usul Ka-
nununun 313.maddesinde işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıp-
ranmaya aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrımenkulle-
rin değerinin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yok edilmesinin amor-
tismanın mevzunun teşkil edeceği açıklanmıştır. Bu durumda Bankanın
alacaklarından dolayı edindiği gayrımenkullerin maddede öngörülen
şartlar gerçekleştiğine göre, belli süreler içinde elden çıkarılması
gerektiğinden söz edilerek amortisman mevzuu teşkil edemeyeceğinin
kabulünde isabet bulunmamaktadır.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8.maddesine 3332 sayılı Kanunla
eklenen 17.bend ile "kurumların safi kazancından, gelirlerinin tamamı-
nı amaçlarına tahsis eden ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanı-
nan vakıflara sermayeye iştirak nispetinde isabet eden kısmın % 30'nun
kurumlar vergisinden müstesna olduğu, bu istisnadan faydalanabilmek
için iştirak edilen kurumda yetkili organın, anılan kar hakkında en
geç kazancın beyan edildiği tarihe kadar kar dağıtım kararı almış bu-
lunmasının şart olduğu belirtilmiştir. Anılan 17.bendin yazılış tarzı-
na göre, kurumlar vergisine tabi olması gereken safi kurum kazancının,
dağıtılmasına karar verilen bölümünün istisnanın hesabına esas alınma-
sı gerekir. Beyanı gereken kurumun safi kazancı içinde dağıtılma ola-
nağı bulunmayan kısımların olması bendin düzenleniş biçimi itibariyle
hesap tarzının değiştirilmesini gerektirecek nitelikte değildir. Aynı
nedenle vakıf istisnasının içinde vergiye tabi olmayan gelirlerin de
yer aldığı ticari bilonçoya göre değil, mali bilançoya göre bulunacak
safi kurum kazancı üzerinden hesaplanması gerekmektedir. Safi kurum
kazancı ise Kurumlar Vergisi Kanununun 13, 14 ve 15.maddelerine göre
bir hesap dönemine ait bilonçonun net aktif tutarından bilançoda yer
alan borçların düşülmesi sonucu bulunan farka işletmeden çekilen de-
ğerlerin eklenmesi, işletmeye eklenmiş olan değerlerin düşülmesi, ka-
nunen kabul edilen ve edilmeyen indirimlerin dikkate alınması ve ver-
ğiden müstesna kazanç ve iratların düşülmesi sonucu ortaya çıkan ve
üzerinden kurumlar vergisinin hesaplanacağı miktardır. Bu miktardan
vakfın bankanın sermayesine iştiraki nispetinde hesaplanacak tutarın
% 30 nun vakıf istisnasından yararlanacağı düşünülerek kurum kazancın-
dan düşülmesi gerekirken, inceleme raporunda yapılan hesaplamaya göre
bulunan matrah farkının aynen kabulünde isabet görülmemiştir.
Bu nedenlerle, vergi dairesi temyiz isteminin reddine, davacı temyiz
isteminin kabulüyle İstanbul 9.Vergi Mahkemesinin 8.4.1992 günlü ve
1992/726 sayılı kararının Vakıf istisnasının hesabına ilişkin hüküm
fıkrası ile Banka aktifinde geçici olarak bulunan gayrımenkullerin
amortismanı yönünden bozulmasına amortismanlar konusunda oyçokluğuyla
diğer hususlarda oybirliğiyle karar verildi.
AZLIK OYU:
Bankalar Kanununa göre, Bankaların alacaklarından dolayı edinmek zo-
runda bulundukları ve üç yıl içinde elden çıkarmak zorunda oldukları
gayrımenkuller, işletmede devamlı olarak kullanılamayacağından ve iş-
letme için alım-satıma konu ticari varlık, döner kıymet niteliği taşı-
madığından amortismana tabi tutulmaması gerektiği görüşüyle kararın
bu kısmına katılmıyorum.
(DAN-DER; SAYI:88)
(MT/NÇ)
|