50 SERİ NOLU KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİNİN II/B-E BÖLÜMÜNDE YER A-
LAN; "İSTİSNA VE İNDİRİMLERDEN KAYNAKLANAN GEÇMİŞ YIL ZARARLARININ %
20 ORANLI KURUMLAR VERGİSİ MATRAHINA DAHİL EDİLMESİ GEREKTİĞİ" YOLUN-
DAKİ DÜZENLEMENİN KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNUN 25.MADDESİNE AYKIRI OLDU-
ĞUNDAN İPTALİ GEREKTİĞİ HK.
Dava; ... günlü ve ... sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 50 Seri No'lu
Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "Geçmiş yıl zararlarının % 20 oranlı
kurumlar vergisi karşısındaki durumu" başlıklı II/B-e bölümünde yer a-
lan "% 20 oranlı kurumlar vergisi matrahının tespitinde uygulanan is-
tisna ve indirimler nedeniyle meydana gelen geçmiş yıl zararlarının
matraha dahil edilmesine " ilişkin düzenlemenin iptali ve bu düzenleme
dolayısıyla 1994 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde istisna ve indi-
rimler nedeniyle geçmiş dönemlerde meydana gelen mali bilanço zararı
düşülmeden hesaplanan ve ihtirazi kayıtla beyan edilen matrah üzerin-
den ödenen vergilerin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açıl-
mıştır.
Davayı inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 20.3.1996 günlü ve
1996/1077 sayılı kararıyla; 50 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebli-
ğinin II/B-e bölümünün, istisna ve indirimlerden kaynaklanan geçmiş
yıl zararlarının % 20 oranlı kurumlar vergisi matrahının tesbitinde
dikkate alınmasına ilişkin hükümlerinin iptaline, ihtirazi kayda rağ-
men, tebliğ hükümleri uyarınca fazladan tahakkuk ettirilen vergi ve
fonların kaldırılmasına karar vermiş, faizin ancak, sözleşme ya da ka-
nun hükmüne dayanılarak talep edilebileceği, ne sebeple olursa olsun,
ödenmiş bir verginin açılan dava sonunda iadesine karar verilmesi ha-
linde, ilgilisine ayrıca faiz ödenmesini öngören bir kanun hükmü bu-
lunmadığından, davacının faize ilişkin istemini reddetmiştir.
Tarafların temyiz istemlerini inceleyen Kurulumuz, 21.3.1997
gününde verdiği 1997/165 sayılı kararında istemleri; Danıştay Dördüncü
Daire kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca reddet-
miştir.
Yükümlü, faiz istemlerinin reddi yolundaki hükmün düzeltilmesi-
ni istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde,
Danıştay tarafından verilen yargısal kararlar hakkında, bu maddede ya-
zılı sebeplerle kararın düzeltilmesinin istenebileceği belirtildiğin-
den ve dilekçe sahibinin ileri sürdüğü sebeplerin bunlardan hiçbirine
uymadığı anlaşıldığından, yerinde olmayan istemin reddine, karar ve-
rildi.
X - K A R Ş I O Y
Dosyada; 50 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin II/B-e
bölümünün istisna ve indirimlerden kaynaklanan geçmiş yıl zararının %
20 oranlı kurumlar vergisi matrahının tesbitinde dikkate alınmasına i-
lişkin hükümler ile ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine yapılan
tahakkukun anılan hükümlere dayanan kısmını iptal eden; ancak, davacı-
nın faize hükmolunmasına ilişkin istemini reddeden Danıştay Dördüncü
Dairesinin kararını onayan Genel Kurul Kararının, faiz istemine iliş-
kin hüküm fıkrasının düzeltilerek, temyize konu kararın aynı isteme i-
lişkin hüküm fıkrasının bozulması istenilmektedir.
Temyize konu kararın, kararın düzeltilmesi isteminde bulunan
tarafından temyize konu edilen hüküm fıkrası fazla tahsil edilen ver-
ginin kanuni faiziyle birlikte iadesini öngören bir yasa hükmünün
bulunmadığı gerekçesine dayanmaktadır.
Mevzuatımızda; Devletin vergi alacaklarının yasalarda belirti-
len süreler içerisinde ödenmemesi durumunda, mükellefleri tarafından
ödeme tarihine kadar hesaplanacak iki tür faizin asıl borca ek olarak
ödenmesi öngörülmüştür. Bu iki tür faizin ilki; Vergi Usul Kanununun
112 nci maddesinde düzenlenen gecikme faizi; diğeri de, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde
öngörülen gecikme zammıdır. Oranları aynı olan bu iki tür faizin nite-
lik ve amaçları da aynıdır. Bu amaç; 26 Aralık 1988 gün ve 20031 sayı-
lı Resmi Gazetede yayımlanan 27.8.1988 gün ve E:1988/7, K:1988/27 sa-
yılı Anayasa Mahkemesi kararında, vergisini ödemek yerine, bu parayı
kendi işlerinin finansmanında kullanan veya başkasına ödünç veren ya
da mevduat olarak bankaya yatıran yükümlünün, enflasyon oranı üzerinde
veya en azından bu orana eşit sağladığı yararın sahibi olan devlete
geri verilmesi olarak tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere; Anayasa Mahkemesi, gecikme faizini devletin
idare edilenlerden alacağı vergiyi zamanında alamaması sebebiyle mah-
rum kaldığı yarar olarak kabul etmektedir. Yine, aynı Anayasa Mahkeme-
si kararında yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, devletin mah-
rum kaldığı bu yarar; biri enflasyon sebebiyle paranın değerinde olu-
şacak azalmayı giderme olanağı; diğeri de, paranın neması olmak üzere
iki unsurdan oluşmaktadır. Gecikme faizinin oranının, her yıl, Bakan-
lar Kurulunca yeniden saptanmasının nedeni de budur.
Özet olarak söylemek gerekirse; vergi alacağını yükümlülerin
hukuka aykırı davranışları sebebiyle zamanında alamayan devlet, asıl
vergi alacağı dışında, biri değer kaybı; diğeri de paranın sağlayacağı
gelir olmak üzere iki tür zarara uğramaktadır. Yasalarda öngörülen ge-
cikme faizi ve gecikme zammı, devletin bu zararını gidermek amacına
yöneliktir.
Bu iki tür zarar, kendisinden hukuka aykırı biçimde vergi alı-
nan idare edilenler için de, aynen söz konusudur. Her ne kadar, idare
edilenlerin bu zararlarını karşılayacak, Vergi Usul Kanununun 112 nci,
6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesindeki düzenlemelere benzer bir yasa
hükmü mevcut değilse de, "İdari Rejimi" kabul eden hukuk sistemlerinde
idarenin hukuka aykırı davranışlarından dolayı idare edilenlerin uğra-
yacakları bu tür zararların tazminat yoluyla giderilmesi, Hukuk Devle-
ti İlkesinin zorunlu gereğidir. Bunun için ayrıca bir yasal düzenleme-
ye ihtiyaç yoktur. İdari Yargının varlık nedenlerinden biri, idare e-
dilenlerin idari işlem ve eylemlerden doğan zararlarını kendi iradele-
riyle gidermeyen idari birimler aleyhine açılacak tazminat davalarının
çözüme kavuşturulmasıdır. İdari Yargı, bu çözüm sırasında, kararını,
sorumluluk hukukunun kendi ilkeleri dışındaki bir kaynağa, örneğin,
bir yasa hükmüne dayandırmak zorunda değildir. Yasa hükmü, anılan za-
rarların yargı kararına gerek olmaksızın, kamu gücü kullanılarak gide-
rilmesi için gereklidir.
Bu açıklamalar karşısında; davada, hukuka aykırılığı yargı ka-
rarıyla sabit bulunan vergi tahsilatı dolayısıyla davacının uğradığı
zararın giderilmesi için bu konuda yürürlüğe konulmuş yasa hükmü ara-
yan ilk derece mahkemesi kararında, İdari Yargılama Usulü ilkelerine
uyarlık görme olanağı yoktur.
Bu nedenle, istemin kabulü ile Genel Kurul kararının faize i-
lişkin hüküm fıkrasının kaldırılmasından sonra Danıştay Dördüncü Dai-
resinin kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulması gerektiği o-
yu ile çoğunluk kararına karşıyım.
(MT/ES)
|