ÇEK KIRDIRMA FAALİYETİNİN İKRAZATÇILIK SAYILARAK BANKA VE SİGORTA MUA-
MELELERİ VERGİSİNE TABİ TUTULAMAYACAĞI HK.
1992 yılına ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanı-
larak davacı adına salınan kaçakçılık cezalı banka ve sigorta muamele-
leri vergisinin terkini istemiyle açılan davayı; 213 sayılı Yasanın
30'uncu maddesinden bahsedilerek, dosyanın incelenmesinden, davacının
tefecilik yaptığı yönünde yapılan ihbar üzerine, iş yerinde yapılan a-
ramada çek ve senetler ele geçirildiğinin, çek ve senetlerin büyük ço-
ğunluğunun üzerinde komisyon miktarı ve iskontoya tabi tutulduğu gün
sayısının belli olduğunun, çekleri kırdıran kişilerin, gerek vergi de-
netmenine, gerekse mali şube ekiplerine verdiği ifadelere göre, dava-
cının komisyon karşılığında çek kırma işi yaptığının ve davacı tara-
fından alınan komisyon miktarları üzerinden cezalı tarhiyat yapıldığı-
nın anlaşıldığı; bu durumda faiz geliri elde ettiği inceleme elemanın-
ca tespit edilen davacı adına cezalı tarhiyat yapılmasında yasal isa-
betsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden ... Vergi Mahkemesinin ...
gün ve ... sayılı kararının; tefecilik nedeniyle Asliye Ceza Mahkeme-
sinde açılan davada beraatine karar verildiği, kesinlikle tefecilik
yapılmadığı ve bu faaliyetle ilgili olarak herhangi bir gelir elde e-
dilmediği, ticari faaliyetiyle ilgili olarak yapılan cezalı tarhiyatın
mahkemece terkin edildiği ve bu kararın Danıştay Dördüncü Dairesince
onanmak suretiyle kesinleştiği ileri sürülerek bozulması istenilmekte-
dir.
Uyuşmazlık, 1992 yılında davacının ikrazatçılık faaliyetinde
bulunduğu hususunun vergi inceleme raporu ile saptandığından bahisle,
davacı adına kaçakçılık cezalı banka ve sigorta muameleleri vergisi
tarhiyatı yapılmasına ilişkin olup, tarhiyatın terkini istemiyle açı-
lan davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararının temyizen incele-
nerek bozulması istenilmektedir.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28'inci maddesinin üçüncü
fıkrasında; 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, i-
kinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini de-
vamlı olarak yapanların, bu kanunun uygulanmasında banker sayılacakla-
rı hükme bağlanmıştır.
Günün ekonomik şartları göz önünde tutulduğunda, aralarında ya-
kın akrabalık veya iş münasebeti bulunmayan kimseler arasında karşı-
lıksız borç para alınıp verilemeyeceği ve bir takvim yılında birkaç
kişiye veya bir kişiye birden çok yıllarda borç para verilmesinin ik-
razatçılık sayılacağı ve elde edilen faizin banka ve sigorta muamele-
leri vergisine tabi tutulması gerekeceği hususu, Dairemizin süregelen
içtihatlarındandır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik
3'üncü maddesinin B bendinde, "Vergilendirmede vergiyi doğuran olay
ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi do-
ğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin ha-
riç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran o-
layla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vası-
tası olarak kullanılamaz." hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, plastik ve inşaat malzemeleri ticare-
tiyle uğraşan davacının hakkındaki telefon ihbarı üzerine iş yerinde
yapılan aramada ele geçirilen belgelerde ismi yer alan kişilerin ifa-
desine göre, gazete ilanı ile davacıya ulaşan kişilerin ellerinde bu-
lunan vadesi gelmemiş çekleri %10-%15 iskonto ile bozdurdukları, kar-
şılığında para aldıkları ve çeki davacıya bıraktıkları hususlarının
tespit edildiği ve bu durum üzerine inceleme elemanınca iş yerinde bu-
lunan listelerde yer alan komisyon miktarları esas alınarak kaçakçılık
cezalı tarhiyat yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere, Gider Vergileri Kanununun 28'inci
maddesinin 3'üncü fıkrasında, 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle
uğraşanların, bu kanunun uygulamasında banker sayılacakları hükme bağ-
lanmıştır.
2279 sayılı Kanun, 6.10.1983 gün ve 18183 mükerrer sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 16'ncı maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Adı geçen kanun hükmünde kararnamenin 1'inci maddesinde, bu ka-
nun hükmünde kararnamenin amacının, faizden para kazanmak için ödünç
para verme işleriyle uğraşan gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetlerinin
düzenlenmesi ve denetlenmesi olduğu, 2'nci maddesinin 1'inci bendinde,
ikrazatçıların bu kanun hükmünde kararname hükümlerine tabi oldukları,
3'üncü maddesinin 1'inci bendinde, ikrazatçı deyiminin, faizden para
kazanmak amacıyla ödünç para verme işleriyle uğraşan ve kendilerine
izin belgesi verilen gerçek ve tüzel kişileri, 3'üncü bendinde, tefeci
deyiminin, bu kanun hükmünde kararnamenin 11'inci maddesinde sayılan
fiilleri işleyenleri ifade ettiği belirtilmiştir.
Kararnamenin 11'inci maddesinde ise, 1) Bu kanun hükmünde ka-
rarname uyarınca ikrazatçılık yapmak üzere izin belgesi alınmadan ö-
dünç para verme işleri ile uğraşılması, 2) Bu kanun hükmünde kararname
uyarınca alınan izin belgesi iptal edildiği veya iptal edilmiş sayıl-
dığı halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi, 3) Bu kanun hük-
münde kararnamenin diğer hükümlerinin ihlal edilmesinin, tefecilik sa-
yılacağı hükme bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere, gerek ikrazatçılığın, gerekse tefeciliğin ta-
nımında, faizden para kazanmak amacıyla ödünç para verme işleriyle uğ-
raşılması hususu üzerinde durulmuştur. Kısacası, faaliyetin ikrazatçı-
lık veya tefecilik olarak nitelendirilip, elde edilen faizin vergilen-
dirilebilmesi için, öncelikle faiz elde edebilmek amacıyla ödünç para
verilmiş olması gerekmektedir.
Oysa, olayda, arama sonucu ele geçen listelerden, çek kırmak
suretiyle faiz elde edildiğinin anlaşıldığından bahisle, tespit edilen
bu tutarlar vergilendirilmiştir.
Dolayısıyla, davacı şirketin çek kırma faaliyeti, yukarıda bah-
si geçen kararname hükümleri karşısında ikrazatçılık ya da tefecilik
olarak adlandırılamayacağından, elde edilen gelirin banka ve sigorta
muameleleri vergisine tabi olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir.
Bu itibarla, davacı adına salınan kaçakçılık cezalı banka ve
sigorta muameleleri vergisinin terkini istemiyle açılan davayı redde-
den mahkeme kararında yasal isabet bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kara-
rının bozulmasına karar verildi.
YÖ/ES
(DAN-DER; SAYI:103)
|