ASIL BORÇLU LİMİTED ŞİRKETTEN TAHSİL OLANAĞI KALMADIĞI YOLUNDA BİR SAP
TAMA YAPILMADAN ŞİRKET ORTAĞINDAN AMME ALACAĞININ TAHSİLİ AMACIYLA DÜ-
ZENLENEN ÖDEME EMRİNİN YASAL OLMADIĞI HK.
Ltd.Şti.'nin 1985 yılı Temmuz, Ağustos ve Eylül dönemlerine ait kaçak-
çılık cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizinin şirketten tahsil
imkanı kalmadığından bahisle şirket ortağı olan davacı adına düzenle-
nen ödeme emrini Ltd. Şti. ihracat istisnası nedeniyle hak kazandığı
katma değer vergisi iadesi alacağını düzeltme fişiyle Tekstil Ürünleri
Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. ile Cevher Pazarlama Dış Ticaret Ltd. Şti.
nin borçlarına mahsup ettirdiği, daha sonra ihracatın gerçek dışı oldu
ğunun inceleme raporu ile saptanması üzerine borçlu şirket adına kaçak
çılık cezalı tarhiyat yapıldığı, bu tarhiyata karşı şirket eski ortağı
ve müdürünün İstanbul 3. Vergi Mahkemesinde açtığı davanın ehliyet yö-
nünden reddedildiği, vadesinde ödenmemesi nedeniyle keşinleşen amme
alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin adı geçen şirkete
adresinde bulunmamasından dolayı tebliğ edilememesi üzerine davacılara
tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usü
lü Hakkında Kanunun 35 inci maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu-
nun 10.maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 338.maddesi hü-
kümleri karşısında, olayda, inceleme raporuna istinaden salınan kaçak-
çılık cezalı katma değer vergisine karşı İstanbul 3.Vergi Mahkemesinde
açılan davanın ehliyetten reddedilmesi sonucu kesinleşmesi üzerine,
ödenmesi gereken çekişmeli kamu alacağının zamanında ödenmemiş olmasın
da, şirket ortakları ve yönetim kurulu üyelerinin iyi niyet gösterme-
dikleri sonucuna varıldığı, kaldı ki, davacının soy isminden ve dosya-
daki ticaret sicil gazetesinden anlaşılacağı gibi şirketin iki evlat
ile anne ve babanın ortaklığından oluşan bir aile şirketi olduğu ve da
vacıların da ortaklardan oldukları görüldüğünden, davacıların şirketin
fiilen temsilcisi ve yöneticileri olduğunun kabulü gerektiği, bu iti-
barla düzenlenen ödeme emrinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle
onayan İstanbul 6.Vergi Mahkemesinin 31.3.1992 gün ve 1992/595 sayılı
kararının; Türk Ticaret Kanununun 338.maddesinde bahisle, sanki ortada
bir ananim şirket varmış gibi yönetim kurulu üyesi olarak kabul edil-
mek suretiyle şirketin vergi borcunun tamamından sorumlu tutulduğu,
söz konusu borçların şirketin idareci ve temsilcisi olan Haluk Nazmi
Daga'dan istenilmesi gerektiği, kendilerinin sorumluluğunun şirkete
koydukları sermaye ile sınırlı olduğu, şirket tüzel kişiliği hakkında
tahakkuk etmiş bir amme alacağı da bulunmadığı ileri sürülerek bozulma
sı istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun olay tarihinde yürürlükte bulunan 10.
maddesinde, tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve
cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekkülerin mükellef veya vergi
sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcile-
ri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevle
ri kasıt ve ihmalleriyle yerine tamamen veya kısmen alınmayan vergi
alacaklarının, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından
alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre kanuni temsilcilerin sorum
lu tutulabilmesi için, vergi ödevlerinin temsilcinin kasıt ve ihmali
sonucu yerine getirilmemiş olması nedeniyle bir vergi ziyaı doğması ve
ziyaa uğratılan verginin tüzel kişinin varlığından alınamaması gerek-
tedir.
Diğer yandan, 6183 sayılı Amme Alacakları tahsil Usulü Hakkında Kanu-
nun 35.maddesinde, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bu
lunmayan amme borçlarından dolayı ortakların, vazettikleri veya vaz'
ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarından doğrudan doğruya mesul ve
bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacağı hükme bağlanmış-
tır.
Limited Şirketinin ortağı ve müdürü olan Haluk Nazmi Daga tarafından,
kendisi adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan İstan-
bul 5.Vergi Mahkemesinin 1991/374 esas sayısına kayıtlı davada, ara
kararına davalı idarece verilen cevapta, söz konusu borcun şirketten
tahsili için takibat yapıldığı halde, şirketin belirli bir adresi olma
dığından, mal varlığının tespit edilmediği bildirilmesine karşın, mah-
keme kararının bozulması istemiyle verdikleri temyiz dilekçesinde asıl
borçlu olan şirketin adresine gidildiği, iş yerinde bulunan 2.100.000
lira değerindeki büro eşyalarının haczedildiği, ancak haciz tutanağın-
da haczedilen malların o dönemde şirketin %1 hissesine sahip olan Yah-
ya Nazmi Daga'ya ait olduğu iddiasının yer alması nedeniyle teminatın
elde edilmediği belirtilmesine rağmen, şirketin mal varlığının bulunup
bulunmadığının tapu ve banka gibi yerlerden araştırılmadığı anlaşılmak
tadır.
Bu durumda, asıl borçlu olan limited şirketten amme alacağının tahsil
edilmesine olanak kalmadığı yolunda bir tespit yapılmadan, şirketin ac
ze düştüğü saptanmadan ve yükümlünün temsilci değil, sadece limited
şirket ortağı olduğu hususu nazara alınmadan, amme alacağının şirket
ortağı olan davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde yasaya uyarlık bulun
madığı cihetle mahkemece yazılı gerekçe ile verilen kararda isabet gö-
rülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bo-
zulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla
birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta
ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına karar verildi.
BŞ/ES
|