1- ANONİM ŞİRKETE AİT VERGİ BORÇLARININ TAHSİLİ AMACIYLA ŞİRKET TÜZEL
KİŞİLİĞİ ADINA DÜZENLENEREK YÖNETİM KURULU BAŞKANINA TEBLİĞ EDİLEN Ö-
DEME EMRİNE KARŞI YÖNETİCİNİN, ŞİRKET ADINA DEĞİL KENDİ ADINA DAVA AÇ-
MA EHLİYETİ BULUNMADIĞI,
2- YÖNETİCİ TARAFINDAN KENDİ ADINA AÇILAN BÖYLE BİR DAVADA, ŞİRKET A-
DINA DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNİN İPTALİNE KARAR VERİLMESİNİN HUKUKA UYGUN
DÜŞMEDİĞİ HK.
... Levha Pazarlama ve Ticaret Anonim Şirketinin vadesinde ödenmeyen
1987, 1988, 1989 ve 1990 dönemlerine ilişkin kurumlar vergisi ve katma
değer vergisi borçlarının tahsili amacıyla şirket adına düzenlenen ö-
deme emri, yönetim kurulu başkanı olan davacıya tebliğ edilmiştir.
Ödeme emrine karşı açılan davayı inceleyen Ankara 3.Vergi Mah-
kemesi ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay
Dördüncü Dairesi 1995/2765 sayılı kararıyla; anonim şirketin vergi
borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin söz konusu şir-
ketin ortağı ve kanuni temsilcisi olan davacıya tebliğ edildiği ve bu
ödeme emrine karşı açılan davada vergi mahkemesince ödeme emrinin şir-
ket adına düzenlenmiş olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiği,
borçlu şirket adına düzenlenip kanuni temsilciye tebliğ edilen ödeme
emrinin şirketi borç altına sokmakla birlikte davacıyı borca muhatap
etmeyeceği, bu durumda davacı yönünden hiçbir hukuki sonuç doğurmaya-
cak olan ödeme emrine karşı açılan davanın ehliyet yönünden reddi ge-
rekirken ödeme emrinin davacı adına düzenlenmediğinden bahisle iptali-
ne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle vergi mahkemesi
kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan Ankara 3.Vergi Mahkemesi 24.10.1995 gün-
lü ve 1995/1101 sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emri, şirket tüzel
kişiliği adına düzenlenmiş ve kanuni temsilci sıfatıyla davacıya teb-
liğ edilmiş olmakla beraber bu işlemin, tüzel kişiliğe ait mal varlı-
ğının bulunmaması ve 213 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi uyarınca kanu-
ni temsilcinin şahsi mal varlığına müracaat edilmesi amacıyla düzen-
lendiğinin anlaşıldığı, şirket tüzel kişiliği adına daha önce tarh e-
dilen verginin tahsili amacıyla aynı işlemler yapılmış olmasına rağmen
tüzel kişiliğin mal varlığı bulunmaması nedeniyle, Vergi Usul Kanunu-
nun 10 uncu maddesi uygulanmadan, yapılan işlemlerin sonuçsuz kalması
üzerine Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca kanuni temsilci-
nin şahsi mal varlığına müracaat amacıyla düzenlenen ödeme emrine kar-
şı kanuni temsilci olduğu tartışmasız olan davacının ehliyetsiz oldu-
ğundan söz edilemeyeceği, çünkü böyle bir davanın ancak kanuni temsil-
ci tarafından açılabileceği, öte yandan, bozma kararında bu ödeme em-
rinin şirketi borç altına sokmakla beraber davacıyı borca muhatap et-
meyeceğinin belirtildiği, oysa, borç altında olan şirketin mal varlığı
bulunmadığından tesis edilen işlemin bir bakıma acz içinde olan şirke-
ti bir yana bırakıp kanuni temsilciyi borca muhatap tutmak amacını ta-
şıdığı, ödeme emrine karşı kanuni temsilci tarafından açılan davanın
ehliyet yönünden reddinin kanuni temsilcinin mal varlığına haciz ko-
nulması sonucunu doğuracağı, bu durumun dahi bu işlemin davacı yönün-
den hukuki sonuç doğuracağının açık göstergesi olduğu, kaldı ki, katma
değer vergisi yönünden şirket tüzel kişiliği adına düzenlenen ödeme
emrine karşı kanuni temsilci tarafından açılan davada mahkemece veri-
len ödeme emrinin iptali yönündeki kararın Danıştay Onbirinci Dairesi-
nin 16.10.1995 gün ve 1995/2558 sayılı kararıyla onandığı gerekçesiyle
ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edil-
miştir.
... Levha Pazarlama ve Ticaret Anonim Şirketinin 1987, 1988,
1989 ve 1990 takvim yıllarına ilişkin kurumlar vergisi borçlarıyla ay-
nı yılların tüm dönemlerine ilişkin katma değer vergisi borçlarının
tahsili amacıyla şirket tüzel kişiliği adına düzenlenerek, yönetim ku-
rulu başkanı da olan davacıya tebliğ edilen ödeme emrinin iptali yo-
lunda verilen vergi mahkemesi direnme kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde mükellef ve
sorumlu tanımlanmış, 94 üncü maddesinde ise tebligatın mükelleflere,
bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası
kesilenlere; tüzel kişilere yapılacak tebliğin bunların başkan, müdür
veya kanuni temsilcilerine yapılması kurala bağlanmış, 6183 sayılı Ya-
sanın ödeme emrine itirazı düzenleyen 58 inci maddesinin ilk fıkrasın-
da, itirazın şekli yönünden Vergi Usul Kanunu hükümlerine uyulması ön-
görülerek kendisine ödeme emri tebliğ edilenlerin, borcun bulunmadığı,
kısmen veya tamamen ödendiği ya da zamanaşımına uğradığı iddialarıyla
itiraz edebilecekleri kabul edilmiştir. Bu nedenle, ödeme emrine karşı
açılacak davalarda da Vergi Usul Kanununun 377 nci maddesi gereğince
dava açma yetkisinin, mükellefler ve cezaya muhatap olanlara tanındı-
ğında kuşku bulunmamaktadır.
Davaya konu yapılan ödeme emrinin ... gününde düzenlendiği ve
... takip sayısını taşıdığı, üzerinde ... adresinin yazılı olduğu ve
davacı adına Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesine ve yöneticinin so-
rumluluğuna dayanılarak düzenlendiğini gösteren herhangi bir yazı bu-
lunmadığı görülmektedir.
Davanın açılmasından sonra Ankara 3.Vergi Mahkemesinin 7.7.1993
gününde verdiği ... sayılı ara kararı ile davacıya tebliğ edilen şir-
ket borçlarının şirketin mal varlığından tahsili için yapılan işlemle-
rin sorulması üzerine ... Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından gönderi-
len yazıların incelenmesinden; ... Levha Pazarlama ve Ticaret Anonim
Şirketinin kanuni iş merkezinde bulunamadığı, 26.6.1990 günlü olağan-
üstü genel kurul kararı ile şirket merkezinin, fabrikanın bulunduğu
...'ye nakledildiği, ... günlü ve ... yazılarına karşılık olan Terme
Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... günlü ve ... sayılı yazılarında malvar-
lığı bulunmadığının bildirildiği yazılmış ise de bu yazıya eklenerek
gönderilen Terme Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... günlü yazısında; dava-
ya konu yapılan ödeme emrinin tebliği istenen anılan şirketin temsil-
cilerinin ve bu arada davacının da ... ve ...'de ikamet ettiklerini
saptayarak bildirdiği görülmektedir.
Bu araştırma ve işlemlerin tümünün davaya konu olan ödeme emri-
nin düzenlendiği ... gününden sonraki tarihlerde yapıldığı da gözönüne
alındığında, söz konusu ödeme emrinin şirkete ait borçların şirket tü-
zel kişiliğinden tahsili amacıyla düzenlenerek davacıya tebliğ edildi-
ği sonucuna varılmaktadır. Bu durumda, söz konusu ödeme emrinin şirke-
tin yasal temsilcisi olan davacıya tebliğinde hukuka aykırılık bulun-
madığı gibi şirket tüzel kişiliği adına düzenlenen ödeme emrine karşı
tüzel kişiliği temsile yetkili olanlar tarafından ve şirketi temsilen
açılan bir davaya konu edilebileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davaya konu yapılan ödeme emrine kar-
şı davanın şirket adına değil, davacı adına açıldığı ve dilekçede da-
vacıyı ilgilendiren iddialar ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.
Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan yöneticinin
sorumluluğuna dayanılarak değil, şirketin takibi aşamasında şirket tü-
zel kişiliği adına düzenlenmiş olan ödeme emrinin, yönetim kurulu baş-
kanı olan davacıyı şahsi mameleki bakımından bir borç altına sokması
söz konusu değildir. Esasen Vergi idaresince bu ödeme emrinde yazılı
sürenin geçmesi üzerine Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesindeki sü-
reç izlenmeden, alacağın kanuni temsilcinin mal varlığına haciz konul-
ması suretiyle takibi de mümkün değildir. Bu nedenle, şirket tüzel ki-
şiliği adına düzenlenen ve bu aşamada davacının menfaatini ihlal etti-
ği de düşünülemeyecek olan ödeme emrine karşı davacının kendi adına
dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.
Bu durumda, kendisini hiçbir şekilde ilzam etmeyen ödeme emrine
karşı davacı tarafından açılan dava incelenerek, şirket tüzel kişiliği
adına düzenlenen ödeme emrinin iptali yolunda verilen ısrar kararında
hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenlerle, Ankara 3.Vergi Mahkemesinin 24.10.1995 günlü ve
1995/1101 sayılı direnme kararının bozulmasına, yeniden verilecek ka-
rarda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına
gerek bulunmadığına, karar verildi.
(MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:95)
|