VERDİĞİ BORÇ PARA KARŞILIĞINDA ALDIĞI ÇEKLERİN TEMİNAT OLDUĞUNU İDDİA EDEN DAVACININ BU İDDİASINI TEMİNAT SÖZLEŞMESİ VEYA PROTOKOL İLE KANITLAMASI GEREKTIĞI HK.
Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar :
1) ...
2) ... Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : İkrazatçılık faaliyetinde bulunan davacı adına, 1998 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu, verdiği borç para karşılığında aldığı senetler ve çekler dolayısıyla elde ettiği faiz gelirini kayıt ve beyan dışı bırakarak vergi zıyaına neden olduğundan bahisle, inceleme raporuna dayanılarak, Kasım 1998 dönemi için, re'sen salınan banka ve sigorta muameleleri vergisine ve kesilen ağır kusur cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dosyanın incelenmesinden, davacının ... isimli kişiye 4.000.000.000.- TL borç vererek karşılığında 8.533.000.000.- TL tutarında 15.2.1999 ve 23.2.1999 vadeli senetler ile teminat olarak aynı vadeli toplam 15.767.000.000.- TL tutarında iki adet çek aldığının; borcun ödenmemesi üzerine icraya verdiğinin; ticari kazancın elde edilmesinde geçerli olan tahakkuk esası uyarınca senetlere göre hesaplanan faiz ile iki adet çekin tutarlarının toplamı olan 20.300.000.000.- TL üzerinden tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı; buna göre, 1998 yılında verdiği borç para karşılığında düzenlenen senetler üzerinden hesaplanan faiz geliri dolayısıyla 4.533.000.000.-TL matrah farkı üzerinden yapılan tarh ve ceza kesme işlemlerinde isabetsizlik bulunmadığı; teminat olarak alınan çeklerde yer alan tutarlar 1999 yılı kazancı olarak tahakkuk edeceğinden, aynı yıl için bu çek tutarları esas alınarak hesaplanan 15.767.000.000.-TL matrah farkının ise yerinde görülmediği gerekçesiyle, tarh ve ceza kesme işlemlerinin kısmen iptali, kısmen de davanın reddi yolunda verilen Antalya Vergi Mahkemesinin 14.6.2000 gün ve E:1999/808; K:2000/424 sayılı kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının; vergi inceleme raporu uyarınca yapılan tarhiyatın yerinde olduğu öne sürülerek Vergi Dairesi Müdürlüğünce; redde ilişkin hüküm fıkrasının ise, tahsili için icraya başvurulan alacağın şüpheli hale geldiği, tahsil edilemeyen gelirden vergi alınamayacağı ileri sürülerek davacı tarafından bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Davacı tarafından vergi dairesi temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, Vergi Dairesi Müdürlüğünce savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Abidin İldeş'in Düşüncesi: Temyiz başvuruları, davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınmasına ve ağır kusur cezası kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada tarh ve ceza kesme işleminin kısmen iptali, kısmen de davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi kararının bozulması istemlerine ilişkindir.
Davacının temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar mahkeme kararının davanın reddine dair hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, davacı temyiz talebinin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Davalı idarenin temyiz istemine gelince:
Dosyanın incelenmesinden; ikrazatçılık yapmak üzere mükellefiyet tesis ettiren davacının, inceleme elemanına verdiği ifadesinde, 1998 yılının Kasım döneminde verdiği borç para karşılığında 15.2.1999 ve 29.2.1999 vadeli toplam 8.533.000.000.- lira tutarında senetler ile bu senetlerde yer alan alacağını güvenceye bağlamak için de herhangi bir belge ibraz etmeksizin teminat olarak aynı vade tarihlerini taşıyan toplam 15.767.000.000.- lira tutarında iki adet çek aldığını belirttiği anlaşılmıştır.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28'inci maddesinin 1'inci fıkrasında, yükümlülerin yapmış oldukları işlemler dolayısıyla kendi lehlerine her ne ad altında olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisine konu olduğu belirtilmiş; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 707'nci maddesinde, çek'in görüldüğünde ödeneceği, keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çekin, ibraz günü ödeneceği öngörülmüş; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 219'uncu maddesinde ise muamelelerin defterlere en geç on gün içerisinde; günlük kasa, günlük perakende, satış ve hasılat defteri ile serbest meslek kazanç defterine ise muamelelerin günü gününe kaydedileceği kurala bağlanmıştır.
Bu hükümlere göre, keşide tarihi olarak ileri bir tarih yazılsa da görüldüğünde ödenmesi söz konusu olan çek; hukuki yapısı gereği havale; ekonmik anlamda ise ödeme aracı olduğundan çekin düzenlenmesi ve lehine keşide edilene teslimiyle birlikte, bu kişiler için hesaben tahsil olayı gerçekleşmekte; mükellefler içen çekin yasal defterlere kayıt ödevi doğmaktadır.
Yine, Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca, asıl borç ilişkisinden yani temelinde yer alan hukuki ilişkiden bağımsız düzenlenen çeke karşı yapılan savunmalar ile iddiaların ancak yazılı olması gerekmektedir.
OIayda, davacı tarafından senetlerde yer alan tutarları güvenceye bağlamak amacıyla teminat olarak alındıkları ileri sürülmüş ise de, söz konusu çeklerin senetlerdeki tutarların teminatı olduğu yolunda herhangi bir kanıt sunulmamış olup, bu konuda kanıt yükü üzerine düşen davacı ileri sürdüğü asıl borç ilişkisini yazılı belge ile kanıtlayamadığından, bu çeklerde yer alan tutarların, borç verme olayın gerçekleştiği ve çeklerin davacıya teslim edildiği 1998 yılının Kasım döneminde hesaben tahsil edildiklerinin, yani vergiyi doğuran olayın bu tarihte gerçekleştiğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
Bu haliyle, ikrazatçılık faaliyetini yürüten davacı lehine düzenlenip teslim edilen çeklerde yer alan tutarların hesaben tahsil edildiklerinin kabulü suretiyle tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, aksi yolda verilen mahkeme kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Emel Cengiz'in Düşüncesi: Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle taraflar temyiz istemlerinin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvuruları; verdiği borç para karşılığında elde ettiği faiz gelirini beyan dışı bıraktığından bahisle, davacı adına, re'sen salınan banka ve sigorta muameleleri vergisi ile kesilen ağır kusur cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, tarh ve ceza kesme işlemlerinin kısmen iptali, kısmen de davanın reddi yolunda verilen vergi mahkemesi kararının bozulması istemlerine ilişkindir.
Davacının temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının, davanın 15.2.1999 ve 23.2.1999 vadeli senetler üzerinden hesaplanan matrah farkına isabet eden vergi ve ağır kusur cezasına ilişkin kısmının reddine dair hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davalı idarenin temyiz istemine gelince:
Dosyanın incelenmesinden; ... isimli kişinin inceleme elemanına verdiği ifadede, ikrazatçılık faaliyetinden dolayı mükellefiyeti bulunan davacıdan aldığı 1.320.000.000.TL tutarındaki borç karşılığında %20 faiz ödediğini, ayrıca verdiği çeklerin ve senetlerin zorla imzalatıldığını, bunun için yargı yoluna başvurduğunu belirttiği; davacının ise, 15.2.1999 ve 29.2.1999 vadeli toplam 8.533.000.000.-TL tutarında senetler ile bu senetlerde yer alan alacağını güvenceye almak için teminat olarak aynı vade tarihlerini taşıyan toplam 15.767.000.000.-TL tutarında iki adet çek aldığını, ödenmemesi üzerine de alacakların tahsili için yargı yoluna başvurduğu açıklamasında bulunduğu; tarh işleminin, senetlerle çeklerde yazılı tutarlardan ana para düşülerek hesaplanan matrah esas alınarak tesis edildiği anlaşılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) fıkrasında; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu açıklanmıştır. Bunun anlamı; vergilendirme işlemlerinde vergiyi doğuran olayın dış dünyada görünümünü sağlayan biçimsel işlemlerin değil, bu işlemlerle tevsik edilmeye çalışılan olay ya da ilişkinin gerçek hukuksal niteliğinin esas olmasıdır. Eğer, bir olayın görünüşteki biçimi ile gerçek mahiyeti arasında bir uyumsuzluk mevcut ise, vergilendirmede, biçimsel görünüşün gerisindeki gerçek mahiyetin öne çıkarılması ve buna göre işlem yapılması anılan yasal düzenlemenin gereğidir.
Yukarıda sözü edilen fıkranın devamında da, vergiyi doğuran olayın mahiyetinin ispatında, delil serbestisi esası getirilmiş ve iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan ve olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia edilmesi halinde, ispat külfetinin buna iddia edene ait olması öngörülmüştür.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 692'nci maddesine göre, "çek" bir ödeme vasıtasıdır. Aynı Kanunun 707'nci maddesine göre de, çek, görüldüğünde ödenir; buna aykırı her hangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir. Bu yasal hükümler karşısında; görüldüğü gün ödenmesi gereken çekin, vade tarihi keşide tarihinden çok sonraya rastlayan bir alacağı temin etmesine hukuken ve maddeden olanak yoktur. Normal ve mutad olan bu durumun aksinin, borçlu ile aralarında imzalanan teminat sözleşmesi veya protokolü ile davacı tarafından kanıtlanması, Vergi Usul Kanununun yukarıda açıklanan 3'üncü maddesinin hükmü gereğidir.
Bu bakımdan; davacı ile borçlu arasında imzalanan teminat sözleşmesi veya protokolü bulunup bulunmadığı davacıdan sorularak, varsa, getirtilip incelenmesinden sonra davanın bu kısmı hakkında karar verilmesi gerektiğinden; mahkeme kararının bu yapılmadan verilen hüküm fıkrası, noksan incelemeye dayalı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına; bozulan hüküm fıkrasına ilişkin olarak Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta hüküm tesisine gerek bulunmadığına, davacının temyiz isteminin ise, reddine, hüküm altına alının tutar üzerinden binde 7.2 oranında ve 16.090.000.- (Onaltımilyondoksanbin) liradan az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, Mahkemece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına; 9.6.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
YÖ/ÖEK
|