OTO YEDEK PARÇA VE EV EŞYASI ALIM SATIMIYLA UĞRAŞAN ADİ ORTAKLIĞIN AK-
TİFİNDE KAYITLI VE MÜLKİYETİ ÜÇ ORTAĞA AİT OLAN VE İŞLETMEDE SERVİS Bİ
NASI VE SERVİS ARSASI OLARAK KULLANILAN GAYRİMENKULLERİN MALİK OLAN OR
TAKLARIN CARİ HESAPLARINA NAKLEDİLMESİ SURETİYLE AKTİFTEN ÇIKARILMASI
İŞLEMİNİN İŞLETMEDEN ÇEKİLME ADDEDİLEREK SÖZ KONUSU GAYRİMENKULLERİN
GELİR VERGİSİ KANUNUNUN 41.MADDESİ İLE VERGİ USUL KANUNUNUN 267.MADDE-
Sİ UYARINCA EMSAL BEDELLE DEĞERLENDİRİLMELERİ GEREKTİĞİ HK.
Uyuşmazlık; Oto yedek parça ve ev eşyası alım satımıyla uğraşan adi or
taklığın ortaklarının işletmeden çektikleri gayrimenkullerin emsal be-
delle değerlendirilmesi sonucu bulunan matrah farkı üzerinden davacı
adına salınan gelir vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına karşı açı-
lan davayı kabul ederek tarhiyatın kaldırılmasına karar veren Vergi
Mahkemesi kararının bozulması isteminden ibarettir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun blanço esasına göre ticari kazancın
tespitine dair 38.maddesinde, ticari kazancın teşebbüsteki öz sermaye-
sinin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet
fark olduğu, işletme sahip ve sahiplerince teşebbüsten çekilen değerle
rin de öz sermaye farkına ilave olunacağı ve hesaplama sırasında Vergi
Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41.madde
lerinin nazara alınacağı, 41.maddesinin 1.fıkrasında da teşebbüs sahi-
bi ile eş ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen al-
dıkları sair değerlerin gider olarak yazılamayacağı, parantez içindeki
hükümle de aynen alınan değerlerin emsal bedeli ile değerlenerek teşeb
büs sahibinin çektiklerine ilave olunacağı hükme bağlanmış bulunmakta-
dır. Diğer taraftan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 267.maddesinde, em
sal bedelin, gerçek bedeli belli olmıyan veya bilinmeyen veyahut doğru
olarak tesbit edilemiyen bir malın, değerleme gününde satılması halin-
de emsaline nazaran haiz olacağı değer olduğu ve emsal bedelin ortala-
ma fiyat esası, maliyet bedeli ve takdir esasına göre tayin olunacağı
hükme bağlanmıştır.
Dava konusu olayda yedi ortaktan kurulu olan adi ortaklığın ortakların
dan üçünün mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerin servis binası ve ser-
vis arsaları olarak işletmenin aktifine kaydedildiği, 1980 ve 1981 yı-
lı blançolarında yer aldığı, bu gayrimenkuller için amortisman ayrıldı
ğı 1982 yılında kayıtlı değerleri ile malikleri olan ortakların cari
hesaplarına borç, servis binası ve servis hesabına alacak kaydı düşül-
mek suretiyle işletmeden çekildikleri anlaşılmaktadır.
İşletmenin aktifinde kayıt edilmekle işletmenin varlıkları arasına alı
nan gayrimenkullerin işletmeden çekilmesi halinde, yukarıda belirtilen
madde hükümleri uyarınca emsal bedelle değerlendirilmelerinde kanuna
aykırılık bulunmamaktadır.
Her ne kadar, Mahkemece, işletmeden çekilen değerlerin emsal bedel esa
sına göre değerlendirilebilmesi için işletmenin sürekli veya düzenli
şekilde bu değerlerin ticaretiyle uğraşması gerektiği, gayrimenkul
alım satımıyla uğraşmıyan ortaklığın, ortaklarının işletmeden çektikle
ri değerlerin emsal bedelle değerlendirilmesinin mümkün olmadığına ka-
rar verilmiş ise de, yukarıda yer alan madde hükümlerinin incelenmesin
den faaliyet yönünden herhangi bir ayırıma yer verilmediği gibi işlet-
menin aktifinde kayıtlı bulunan gayrimenkuller ortaklar tarafından ka-
yıtlı değerleri ile işletmeden çekildiğinde işletmenin dönem kazancı,
emsal bedel, kayıtlı değer farkı kadar eksiltilmiş bulunduğundan emsal
bedelinin Vergi Usul Kanununun 267.maddesinin 3.sırasına göre takdiri
yerinde görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kara-
rının bozulmasına karar verildi.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunun 1.maddesiyle deği-
şik 3.maddesinin vergi kanunlarının yorumu ile ilgili hükmü şöyledir:
"Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olma-
dığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri konuluşundaki maksat konu-
nun yapısındaki yeri ve diğer maddelerinle bağlantısı gözönünde tutula
rak yorumlanır." Bu hükmünden açıkca anlaşılacağı üzere vergi kanunla-
rının yorumunda lafza sıkı sıkıya bağlı kalınamayacağı, özellikle laf-
zın açık olmadığı hallerde, hükmün diğer maddelerle bağlantısı ve sis-
temin bütünü içindeki yerinin gözönünde tutulmak suretiyle yorumlanma-
sı gerektiği öngörülmüştür.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41.maddesinin 1 numaralı bendi ise;
teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri para-
lar veya aynen aldıkları sair değerler (aynen alınan değerler emsal be
deli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin çektiklerine ilave olunur.)
Şeklinde olup, maddede aynen alınan değerlerin ne olduğu açıkca belli
olmamakla beraber; hükmün konuluşundaki amacın, teşebbüs sahibinin iş-
letme ile ilgili tasarrufları ile, özel plandaki tasarrufları arasında
ayrım yapılmasını sağlayarak, işletmede alım-satım yapılan ve gayrisa-
fi kazancın oluşumunu etkileyen kıymetlerin işletme sahibi veya aile
bireylerinin kişisel ihtiyaçlarının karşılanmasına tahsisi halinde, bu
nu işletme bünyesinden yapılan normal satışlar gibi işleme tabi tutul-
masını temin ve ticari faaliyetin gereği olarak satın alınarak işletme
ye dahil edilmiş ve böylece değeri işletmenin peştemallığını da içe-
ren, bir iktisadi kıymetin ve kıymetler topluluğunun, teşebbüs sahibi-
nin işletme ile ilgili olmayan bir tasarrufuna konu olduğu hallerde de
ğerlemeye tabi tutularak tedavül ekonomisine katılımdan dolayı vergi-
lendirilmesini sağlamaktır.
Kanuni ve ticari bir zorunluluk olmaksızın işletme sahibinin işletme
dışı nedenlerle kendi arzusu ile işletmeye dahil ettiği gayrimenkulle-
rin, mali bilanço ve vergi uygulaması açısından işletme varlığının bir
unsuru olarak, işletmeden çekilmesi dolayısı ile yeni bir değerleme ve
vergileme yoluna gidilip gidilemeyeceği hususuna gelince;
Özel planda, bir gayrimenkul tekrar satıp kazanç sağlama, şahsi kullan
ma veya servetin idare ve korunması amaçlarından biri ile satın alın-
mış olabilir; şahsi kullanma veya servetin idare ve korunması amacıyla
alınmış gayrimenkullerin belli nedenlerle tekrar satılması halinde do-
ğan kazanç gelir vergisine tabi değildir. Gelir vergisi kanunumuzda
bu tür alım-satımlardan doğan müsbet farkım gelir vergisine tabi olaca
ğına ilişkin herhangi bir hüküm yoktur. Kırk yıla yakın Danıştay İçti-
hatları da bu istikamettedir. Ancak bir gayrimenkulün, yukarıda belir-
tilen üç amaçtan hangisi için satın alınmış olduğunun tesbitindeki güç
lük gözönünde tutularak Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80.maddesinin
7 nolu bent hükmü ile bu konuda özel bir düzenleme yapılmıştır. Buna
göre, bir gayrimenkul iktisabından itibaren bir yıl içinde satıldığın-
da,alım-satımın kazanç amacıyla yapıldığı kabul edilir ve doğan kazanç
(sadece müsbet yönü ile kazanç olarak) sair kazanç ve irat şeklindeki
gelir unsuru olarak vergiye tabi tutulur. Buna karşılık gayrimenkul ik
tisaptan itibaren bir yıl geçtikten sonra satıldığında (devamlılık ha-
li hariç) gelir vergisine tabi tutulmaz. Bir yıllık sürenin geçmesin-
den sonraki satışlar, gayrimenkulün şahsi kullanma veya servetin idare
ve korunması amaçlarından biri ile satın alındığı kabul edilmiş, ka-
zanç sağlama amacının varlığı, kanunen ihtimal dışı sayılmıştır.
Bu anlayış içinde, iktisaptan itibaren bir yıl içinde satılmadıkça şah
si ihtiyaç ve servetin idare ve korunması amacı ile alınmış olduğu ka-
nunen varsayılmış olan bir gayrimenkulün, bir süre Vergi Usul Kanunu-
nun 187.maddesindeki nedenlerle ticari işletmede kullanma zorunluluğu-
nun doğmasının, işletme bünyesinde kaldığı zaman içinde değerinde mey-
dana gelen artışın vergilendirilmesine yol açması kabul edilemez. Gay-
rimenkul ticari işletme dışında bir yıllık süre geçtikten sonra alınıp
satıldığında, satış karı vergi konusu dışında kalınca, özel servete
dahil gayrimenkulün bir süre ticari işletmede kullanılması ticari iş-
letmeden çekiş sırasındaki artışın ticari kazancın bir unsuru olarak
vergilendirilmesi gereğinde bir başka açıdan ortadan kaldırmaktadır.
Belirtilen nedenlerle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3.maddesi hükmü
gereği olarak, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41.maddesinin 1 numa
ralı bendinin konulmasındaki amaç, bu maddenin diğer hükümlerle bağlan
tısı ve sistemin bütünü içindeki yeri gözönünde tutulduğunda kişisel
özvarlıktan ticari işletmeye aktarılan ve daha sonra işletmeden çeki-
len gayrimenkullerin emsal bedeli ile değerlendirilmesi ve böylece ver
gilendirilmesine kanunen imkan bulunmadığından temyiz isteminin reddi
ile mahkeme kararının onanması gerekeceğinden aksi yolda verilen sayın
çoğunluk kararına katılmıyoruz.
BŞ/YÖ
|