LİMİTED ŞİRKET ADINA DÜZENLENEN İHBARNAMELERE KARŞI ŞİRKET ORTAĞININ
KENDİ ADINA AÇTIĞI DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN İNCELENMESİ GEREKİRKEN,
İŞİN ESASINA GEÇİLEREK KARAR VERİLMESİNDE İSABET GÖRÜLMEDİĞİ HK.
1988 yılı Şubat dönemine ait katma değer vergisi beyannamesinin ve-
rilmediğinden bahisle davacının ortdağı bulunduğu şirket adına salı-
nan kaçakçılık cezalı katma değer vergisi ve dahili tevkifata ilişkin
vergi ve ceza ihbarnamelerinin davacıya tebliği üzerine, söz konusu
tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davayı; davacı tarafından
ileri sürülen,şirketi temsile yetkili olmaması nedeniyle vergi ve
ceza ihbarnamelerinin kendisine tebliğinin usulsüz olduğu ve kendi
hissesine düşün vergi borcunu ödediği yolundaki iddiaların, 1985 yı-
lında kurulan şirketin tüzel kişiliğinin sürmesi, ortaklarının dağıl-
mış olması nedeniyle vergi ve ceza ihbarnamesini tebellüğ edecek bir
başka yetkili bulunmaması karşısında kabule şayan görülmediği, öte
yandan hukuki varlığı devam eden şirketin ilgili dönem beyannamesinin
verilmemesi üzerine 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30.maddesi uyarın-
ca takdire sevkinin yerinde olduğu, ancak davacının şirketteki hissesi
oranında sorumlu tutulması gerekmekle, resen tarh edilen vergi ve ce-
zanın bu orandaki kısmının davacıdan aranılması icap ettiği gerekçe-
siyle kısmen kabul ederek tarhiyatı davacının şirketteki hissesine
tekabül eden kısım üzerinden değişiklikle onayan Ankara 1.Vergi Mah-
kemesinin 6.11.1992 günlü ve 1992/1392 sayılı kararının; vergi daire-
since, 6183 sayılı Kanunun 35.maddesinin olaya uygulanamayacağı, şir-
ket, ticaret siciline tescil ve ilanı yapılmak suretiyle tüzel kişi-
lik kazandığına ve ticaret sicil memurluğundan alınan 12.3.1990 tarih
ve 4106 sayılı yazıda şirketin fesih ve tasfiye edildiği belirtilme-
diğine göre, şirketin faaliyette olduğu, bu itibarla yapılan tarhi-
yatta isabetsizlik bulunmadığından aynen tasdikinin icap ettiği, yü-
kümlü tarafından ise yapılan cezalı tarhiyatın tamamının terkin edil-
mesi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde, mükellef, "vergi
kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel
kişidir." şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 94 üncü meddesinde de,
tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekille-
rine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapıla-
cak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yapıla
cağı, tüzelkişilerin müteaddit müdür veya temsilcileri varsa tebliğin
bunlardan birine yapılmasının kafi olduğu hükme bağlanmıştır.
Yükümlü şirketin 2.5.1985 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde
yayımlanan ana sözleşmesinin 8 inci maddesinde, şirket işlerinin ve
muamelelerinin ortaklar kurulu tarafından yürütüleceği, ilk iki yıl
için Tuncer Çelikbaş'ın şirket müdürü olarak seçildiği, 9 uncu madde-
sinde de, şirketi müdürlerin temsil edeceği, şirketi ilzam edecek
imzaların ortaklar kurulu tarafından tespit, tescil ve ilan olunacağı
belirtilmiştir.
Şirket ana sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümleri uyarınca, şirket
işlerini ilk iki yıl için şirketin müdürü seçilen Tuncer Çelikbaş yürü
tecektir. Şirket 2.5.1985 tarihinde kurulduğuna göre, adı geçen müdü-
rün yetkisi 2.5.1987 tarihinde sona ermekte olup, bu tarihten sonra
yeni bir müdür seçimi yapılmaması nedeniyle, ihtilaflı döneme ait şir-
ket adına çıkarılan ihbarnamenin ortaklardan birine, yani davacıya
tebliğ edilmesi yerindedir.
Dava konusu yapılan vergi ve ceza ihbarnameleri davacının da ortağı
bulunduğu limited şirket adına düzenlenmiştir. Bu bakımdan, ayrı bir
tüzelkişiliği olan şirket adına borç doğuracağı, dava açma hakkının
da şirkete ait olacağı ve şirketin bu hakkını kanuni temsilcileri ara-
cılığıyla kullanabileceği kuşkusuzdur.
Oysa, olayda davacı davasını, ortağı bulunduğu şirket adına değil,
şirketin kurucu ortağı olarak kendisi adına açmış, iddialarını da bu
yönde ileri sürmüştür.
Bu durumda, davacının davaların açılmasında ehliyetli olup olmadığı
hususu üzerinde durulup araştırılmaksızın, işin esasına girilmek sure-
tiyle yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi kara-
rının bozulmasına karar verildi.
CP/ES
|