VERGİLENDİRME İLE İLGİLİ BELGELERİN BİÇİMSEL KURALLARA UYGUN OLMASININ
VERGİYİ DOĞURAN OLAYIN GERÇEK NİTELİĞİNİN ARAŞTIRILMASINA ENGEL OLUŞ-
TURMADIĞI HK.
Müstahsilden satın aldığı kütlü pamuğu gerçeğe aykırı faturalarla bel-
gelendirerek haksız katma değer vergisi indirimi yaptığından bahisle
yükümlü adına, 1986 yılının muhtelif dönemleri için kaçakçılık cezalı
katma değer vergisi ve dahili tevkifat salınmıştır.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen Adana 1.Vergi Mahkemesi
......... sayılı kararıyla; vergiyi doğuran olayla doğrudan ilgisi a-
çık olan şahısların, malın satılmadığı yolunda beyanları mevcut olma-
dığına, ödemelerin bir kısmının nama yazılı çeklerle gerçekleştirildi-
ğine, satışın borsada tescili yapıldığına göre davacı şirketin tüccar-
dan mal aldığının kabulü suretiyle tarhiyatı kaldırmıştır.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay
Yedinci Dairesi ... sayılı kararıyla; dosyada mevcut inceleme raporu,
ekli tutanaklar, karşıt inceleme raporları ve belgelerin incelenmesin-
den; yükümlüye fatura düzenleyen 16 kişi nezdinde yapılan araştırma-
larda, bu kişilerin tacirin asgari vasıflarına sahip olmadıkları, ti-
cari faaliyetlerinin süresi ve sermaye durumları itibarıyla saptanan
ölçüde ticaret yapmalarının mümkün olmadığı, vergi ödevlerinin çok az
bir kısmını yerine getirdikleri, beyannamelerini ya hiç vermedikleri
ya da kesilen faturalarla kıyaslanamayacak kadar düşük miktarlar beyan
ettikleri, beyan edilen bu miktarların da ödenmediği, temel amaçları-
nın şeklen yükümlü olup fatura ticareti yapmak olduğu, bu durumun ver-
gi dairelerince anlaşılması üzerine bir kısmının yükümlülüğünün re'sen
terkin edildiği, çoğunun bildirdikleri adreslerin sahte çıktığı, bir
kısmının gerçeğe aykırı belge düzenlediğini itiraf ettiğinin görüldü-
ğü, ifadelerin genel nitelikte olduğu savına karşın, bu kişiler gerçek
anlamda mal alım satımıyla uğraşmadığından yükümlüye pamuk satmaları-
nın da mümkün olmadığının anlaşıldığı, bu nedenle, faturaları düzenle-
yenlerin vergi yükümlüsü olması, faturaların biçim yönünden yasaya uy-
gun düzenlenmesi, tarımsal ürünlerin borsada tescili, sevk irsaliyesi
düzenlenmesi, ürün bedellerinin çekle ödenmesi gibi işlemlerin fatura-
ların gerçek bir alım satıma dayandığını kanıtlayıcı nitelikte bulun-
madığı, bütün bu inceleme ve tespitler karşısında, indirime konu katma
değer vergisi ile ilgili fatura ve benzeri vesikaların gerçeği yansıt-
madığı ve buna göre de kanunun öngördüğü anlamda mal teslimi ve katma
değer vergisi ödemesi yapılmadığı sonucuna varılmakla mahkemece yazılı
gerekçeyle kaçakçılık cezalı katma değer vergisinin terkininde isabet
bulunmadığı, öte yandan, peşin bir vergi niteliği taşıyan dahili tev-
kifatın, sonuçta yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesi üze-
rinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsubu gerekli o-
lup, mahsup edilemeyen bir dahili tevkifatın vergi mükerrerliğine yol
açacağı ancak, olayın niteliği itibarıyla yükümlü hakkında kaçakçılık
cezasına ilişkin hükümlerin uygulanmasında isabet bulunmamakta ise de,
dahili tevkifatın zamanında tarh ve tahakkuk ettirilmemesi sonucu ver-
gi ziyaı meydana geldiği kuşkusuz olduğundan, cezanın kusura çevrilme-
si gerekirken tamamen terkininde de isabet bulunmadığı gerekçesiyle,
mahkeme kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan Adana 1.Vergi Mahkemesi 1994/582 sayılı
Kararıyla; inceleme raporu ve ekindeki tespitlerin, 213 sayılı Yasanın
3 üncü maddesinde öngörülen türde delil niteliği taşımadığı, bir fatu-
ranın sahte olduğu sonucuna ulaşılabilmesi için tek yanlı beyan ve
tespitlerin yeterli olmadığı, alım satıma ilişkin belgelerin objektif
biçimde değerlendirilmesi ve bedellerinin kime hangi yollarla ödendi-
ğinin araştırılması gerektiği, davacıya kütlü pamuk satan kişilerden
bir kısmının ifadelerinde gerçekten kütlü ticareti yaptıklarını beyan
ettikleri, bazılarının firma adı belirtilmeden, genel olarak sahte fa-
tura verdiklerini beyan ettikleri, ...'in adresinde bulunamadığı,
...'in ise alışlarını sahte faturayla belgelendirmesi nedeniyle, dava-
cıya verdikleri faturaların sahte kabul edildiği, Vergi Usul Kanununda
öngörülen şekil şartlarına uygun bu faturaların sahte olup olmadığının
saptanabilmesi için yükümlüye satış yapanların beyanları ve ekonomik
durumları yanında, bunlar adına düzenlenen belgelerin de değerlendi-
rilmesi ve usulüne uygun belgelere aksi kanıtlanıncaya kadar itibar e-
dilmesi gerektiği, davacıya kütlü pamuk satanlardan bir kısmının sahte
fatura verdiklerini beyan etmelerinin, adlarına yapılacak cezalı tar-
hiyattan kurtulma amacına yönelik olduğu, adresinde bulunamayanlarla
alışlarını sahte faturalarla belgeleyenlerin bu eylemlerinin, davacıya
sahte fatura verdiklerini göstermeyeceği, defter tutup beyanname ve-
ren, sattığı ürün bedellerini çekle tahsil eden vergi yükümlülerinin
sahte fatura verdikleri yolundaki beyanlarının inandırıcı ve gerçekçi
olmadığı, esasen çeşitli zamanlarda, çeşitli olaylarla ilgili olarak
alınan bu ifadelerin, davacıyla ilgili olmadığı, mahkemeye bir klasör
içinde sunulan belgelerden; satın alınan kütlü pamuklar için düzenle-
nen sevk ve taşıma irsaliyelerinde, satıcının ve taşıyanın ad ve soya-
dı ile taşıtın plakasının yazıldığı, ürün bedellerinin ada yazılı çek-
lerle ödendiğinin anlaşıldığı, bu durumda,sahte olduğu ileri sürülen
faturaların gerçeği yansıttığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davayı
kabul ederek katma değer vergisi ve kaçakçılık cezasının kaldırılması-
na karar vermiştir.
Direnme kararına karşı vergi dairesi müdürlüğünün yaptığı tem-
yiz başvurusu Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun ... sayılı kararıy-
la sonuçlandırılmıştır.
Kararda; 213 sayılı Yasanın 3 üncü maddesi uyarınca, vergilen-
dirme ile ilgili belgelerin biçimsel kurallara uygun düzenlenmiş olma-
sının, olayın gerçek niteliğinin araştırılıp sonucuna göre işlem ya-
pılmasına engel olmadığı, bu tür belgelerin gerçeğe aykırı veya içeri-
ği yönünden yanıltıcı olduğunun usulen geçerli başka kanıtlarla kanıt-
lanabileceği, yükümlünün uyuşmazlık döneminde fatura aldığı kişilerle
ilgili olarak inceleme raporunda yapılan tespitlerin, bu kişilerin
gerçek tacir olmadıklarını, şeklen vergi yükümlülüğü tesis ettirip,
ihtiyaç duyanlara belli bir bedel karşılığında fatura sağladıklarını
ortaya koyduğu, faturaların biçimsel kurallara uygun olmasının, sevk
irsaliyesi ve çek düzenlenmesinin, borsaya tescil yapılması gibi iş-
lemlerin, faturalarda gösterilen emtianın, gerçekten faturanın düzen-
leyicisi görünen kimselerden satın alındığını kanıtlamaya yeterli ol-
madığı, zira, fatura gibi gerçeğe aykırı sevk irsaliyesi de düzenlene-
bileceği gibi işlemlere gerçek görüntüsü verebilmek için anlaşmalı ki-
şilere çekle ödeme yapılıp, daha sonra paranın geri alınmasının da
mümkün olduğu, ayrıca, 5590 sayılı Yasanın 52 nci maddesine göre bor-
sada tescilin kural olarak, üzerine tescil yükümlülüğü düşen tarafın
başvurusu üzerine yapılan beyana dayalı bir işlem olması nedeniyle,
tescil konusu emtianın gerçekten satın alındığına ilişkin kesin bir
kanıt sayılamayacağı, inceleme raporunda, uyuşmazlık konusu dönemde
yükümlünün gerçeğe aykırı fatura aldığı ileri sürülen kişilerle ilgili
tespitlerin değerlendirilmesinden, müstahsilden satın alınan pamuğun,
bu kişilerden sağlanan faturalarla belgelendirildiği, bu faturalarda
yer alan, ancak gerçekte ödenmeyen katma değer vergilerinin de indirim
konusu yapılmak suretiyle vergi kaybına yol açıldığı sonucuna varıldı-
ğı gerekçesiyle, direnme kararı bozulmuştur.
1987 yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesinin verilip, ta-
hakkuk ve tahsilatların yapılmasından sonra ortaya çıkarılan katma de-
ğer vergisi matrah farkı üzerinden dahili tevkifat salınmaması sadece
ceza aranması önerilen inceleme raporuna aykırı olarak davacı adına
dahili tevkifat salınmış, vergi mahkemesi kararının dahili tevkifatın
kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemi reddedi-
lerek kararın bu husustaki hüküm fıkrası kesinleşmiştir.
Danıştay Yedinci Daire kararıyla katma değer vergisi ve bu ver-
giye bağlı ceza ile dahili tevkifatın geç tahakkuk ettirilmesi nede-
niyle kesilen kaçakçılık cezasına ilişkin hüküm fıkraları bozulan ver-
gi mahkemesinin bozma hükmüne uymayarak verdiği ısrar kararına karşı
vergi dairesi müdürlüğü tarafından yapılan temyiz başvurusunu kabul e-
den, ısrar kararının bozulması yolundaki Kurulumuzun 1996/10 sayılı
kararının düzeltilmesini isteyen yükümlü tarafından ileri sürülen id-
dialar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde
yazılı nedenlerden hiçbirine uymamaktadır.
Dahili tevkifatın geç tahakkuk ettirilmesinden dolayı kesilen
cezanın ise bozma kararımız uyarınca belirlenecek matrah farkına göre
kusur cezasına çevirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle düzeltme isteminin reddine karar verildi.
XX - K A R Ş I O Y
Dahili tevkifat uygulaması 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun
94. maddesinin (B) fıkrasında düzenlenmiş olup, 5422 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesinde ise, kurumlar vergisi mükel-
leflerinin de cari vergilendirme dönemi vergilerine mahsup edilmek ü-
zere dahili tevkifat yapması öngörülmüştür.
193 sayılı Yasanın 94. maddesinde, dahili tevkifatın tarh, ta-
hakkuk ve ödenmesi ile dahili tevkifata ilişkin diğer hususlar hakkın-
da, dahili tevkifatın tarhına esas alınan tutarların ilgili bulunduk-
ları kanun hükümlerinin uygulanacağı ve cari vergilendirme dönemi i-
çinde elde edilen ticari, zirai, mesleki kazanç üzerinden 94. maddenin
(A) fıkrası uyarınca tevkif edilmiş bulunan gelir vergisinin ödendiği
belgelendirilmek kaydıyla ödenmesi gereken dahili tevkifattan mahsup
edileceği, mükelleflerin bu madde uyarınca dahili tevkifata ait ödeme-
leri, toplamının cari takvim yılına ait yıllık gelir vergisi beyanna-
mesi üzerinden hesaplanan gelir vergisinden fazla olması halinde ise
aradaki farkın izleyen dönemlere ilişkin olarak yapılması gereken da-
hili tevkifata ait ödemeye mahsup edileceği öngörülmüştür.
Maddede belirtildiği üzere cari vergilendirme dönemi ile ilgili
olarak verilen gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden he-
saplanan ve gelir ve kurumlar vergisinden mahsubuna cevaz verilen da-
hili tevkifat yükümlüler tarafından ödenen bir peşin vergi niteliğinde
olup, dahili tevkifat uygulaması ile ilgili düzenlemelerde vergi in-
celemeleri sonucunda geçmiş dönemlerle ilgili olarak ikmalen ve re'sen
matrah tespiti sonucu yapılacak tarhiyatlar nedeniyle de dahili tevki-
fat yapılacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla mah-
sup olanağı kalmayan dahili tevkifat uygulamasının mükerrerliğe neden
olacağı kuşkusuz olup, yapılan inceleme sonucu geçmişe yönelik dahili
tevkifat uygulamasının yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununda, kaçakçılık, ağır
kusur ve kusur cezalarının hangi hallerde kesileceği belirtilmiş olup,
söz konusu cezaların ortak özelliği bir vergi aslına bağlı olarak he-
saplanıp kesilmeleridir.
Yukarıda belirtilen nedenler karşısında, uyuşmazlık dönemi için
dahili tevkifat uygulaması söz konusu olamayacağına göre, vergi kay-
bından söz etmek de mümkün görülmediğinden, dahili tevkifata ceza uy-
gulanmaması gerektiği oyuyla, dahili tevkifata kusur cezası uygulanma-
sı yönünde oluşan karara karşıyız.
(MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:93)
|