İL DÜZEYİNDE OLUŞTURULAN KOMİSYON NEZDİNDE DÜZENLENEN VE HİÇBİR BASKI
VE TEHDİT ALTINDA OLMAKSIZIN İMZALANAN TUTANAK HUKUKEN İTİBAR EDİLEBİ-
LECEK MADDİ DELİL HÜKMÜNDE OLDUĞUNDAN İNCELEME ELEMANINCA BU TESBİTLE-
RE DAYANILARAK SAPTANAN MATRAH ÜZERİNDEN SALINAN VERGİDE İSABETSİZLİK
GÖRÜLMEDİĞİ HK.
Uyuşmazlık; davacının 1982 dönemi işlemlerinin incelenmesi sonucu dü-
zenlenen inceleme raporuna göre re'sen salınan gelir vergisi ile kesi-
len kaçakcılık cezasına karşı açılan davayı tadilen onayan Vergi Mah-
kemesi kararının bozulması isteminden ibarettir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B maddesinde; vergilendirmede vergi-
yi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin
esas olduğu; vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelenin ger-
çek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille isbatlanabileceği; şu
kadarki vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit
ifadesinin isbatlama vasıtası olarak kullanılamıyacağı hükme bağlan-
mıştır.
Bu hüküm incelenmesinden, vergilendirmede, sadece yemin ve vergiyi do-
ğuran olayla ilgisi tabii ve açık olmıyan şahit ifadesinin delil ola-
rak kullanılamıyacağı, bu iki sınırlama dışında hukuken itibar edile-
bilecek hertürlü delilin isbatlama vasıtası olarak kullanılabileceği-
nin öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Vergiyi doğuran olaya ilişkin saptamaların veya isbatlama vasıtası ola
bilecek her türlü tesbitlerin mükellefleri bağlayıcı şekilde veya huku
ken itibar edilebilecek nitelikte düzenlenmiş olmaları gerekmektedir.
Olayda; davacı, İl düzeyinde 3 kişiden oluşturulan komisyon huzurunda
22.2.1986 tarihinde verdiği ifadede, 1969 yılında 150 dönüm, daha son-
ra 300 dönüm araziyi satın aldığını, 1978 yılından bu yana her yıl
1300 dönüm arazide ortakçılık yaptığını, ayrıca 3 traktörü olduğunu,
arazinin bir kısmına 1978 yılından itibaren pamuk ekmeye başladığını,
her yıl hissesine 35-40 ton pamuk düştüğünü beyan ettiği ve 25.2.1986
tarihinde alınan ikinci ifadesinde ise; 1978 yılından bu yana 35-40
ton pamuk sattığını söylemişsede gerçekte 100 ton pamuk sattığını be-
yan ettiği ve komisyon nezdinde düzenlenen tutanağı ihtirazi kayıt koy
madan imzaladığı anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan davacının kendi anlatımına göre İl düzeyinde oluşturulan
komisyon nezdinde düzenlenen ve hiçbir baskı ve tehdit altında olmaksı
zın imzaladığı tutanak hukuken itibar edilebilecek maddi delil hükmün-
de olduğundan, inceleme elemanınca bu tesbitlere itibar edilmesinde
hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Sözü edilen tutanaktan; üç traktörü olduğu ve büyük miktarda arazi eke
rek zirai faaliyette bulunduğu anlaşılan davacının, nakliyecilik faali
yetinden elde ettiği ticari kazancından dolayı gerçek usulde gelir ver
gisi mükellefi olması sebebiyle küçük çiftçi muafiyetinden yararlanma-
sı söz konusu olamıyacağından, üretilen 100 ton pamuktan asgari zirai
kazanç ölçülerine göre sağlandığı hesaplanan zirai kazançtan % 70 götü
rü gider düşüldükten sonra inceleme elemanınca saptanan safi 180.000
TL matrah üzerinden salınan gelir vergisinde isabetsizlik görülmemiş-
tir.
Ancak; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 347/3.maddesinde; be-
yanname verme süresi ve ek süre geçtiği halde götürü gider usulüne ta-
bi çiftçilerin zirai faaliyetlerinin vergi dairesinin ittılaı dışında
birakılması hali ağır kusur cezası kesilmesini gerektiren bir davranış
olarak kabul edildiğinden olaya kaçakcılık değil ağır kusur cezası uy-
gulanması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne Vergi Mahkemesi kararı
nın temyize konu olan zirai gelire ilişkin kısmının bozulmasına, 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 2.fıkrası uyarın-
ca davanın vergi aslı ile ağır kusur cezasına ilişkin kısmının reddine
kaçakcılık cezası kesilmesine ilişkin işlemin, ağır kusur cezasını
aşan bölümünün iptaline karar verildi.
(DAN-DER;SAYI:78-79) (MT/YÖ)
|