GECİKME ZAMMI ALACAĞININ, ŞİRKETİN MAL VARLIĞINDAN TAHSİL EDİLEBİLMESİ
HALİNDE ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYESİNDEN İSTENMESİNDE KANUNA UYARLIK
BULUNMADIĞI HK.
Yılka Kağıt ve Selüloz Sanayi Anonim Şirketinin 1984 Kasım dönemine
ilişkin gider vergisinden kaynaklanan gecikme zammı borcunun şirketin
iflas etmesi nedeniyle ödenmemesi üzerine uyuşmazlık döneminde yönetim
kurulu üyesi olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenerek tebliğ edi-
len ödeme emrini; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun olay tarihindeki 10.
maddesine göre; Kanuni temsilcilerin vergi alacağından sorumlu tutula-
bilmelerinin temsilcilerin vergi ödevlerini kasıt ve ihmalleriyle ye-
rine getirmemeleri ve mükellef veya sorumluların varlığından vergi
alacağının tamamen veya kısmen tahsiline olanak bulunmaması koşulları-
nın bir arada gerçekleşmiş olmasına bağlı bulunduğu, iflas idaresi ve
bilirkişi raporlarının tetkikinden dava konusu amme alacağının şirket
mal varlığından tahsil imkanının bulunduğu dolayısıyla olayda 213 sa-
yılı Kanunun 10.maddesinde öngörülen şartların oluşmadığı gerekçesiyle
iptal eden İzmir 4.Vergi Mahkemesinin 20.11.1989 gün ve E:1989/432,
K:1989/549 sayılı kararının; 6183 sayılı Kanunun 54.maddesi gereğince
borçlu şirketin malvarlığının haczine tevessül edildiği, mal varlıkla-
rı bankalara yüksek değerde ipotekli olduğu için amme alacağının tah-
siline imkan kalmadığının saptandığı, bu nedenle de ödeme emirleri
tanzim ve tebliğ edilmesinin yerinde olduğu, şirketin 1984, 1985,
1986, 1987, 1988 yılları için çeşitli dönemlerde istihsal, damga ver-
gisi, gelir stopaj gibi vergilerini 5 yılda aylar itibariyle Yılka
Kağıt ve Selüloz Sanayi Anonim Şirketinin ödemesi gerekirken ödenmeme-
si durumunun itiyat haline geldiğini gösterdiği, dolayısıyla olayda
kasıt ve ihmalin var olduğunun kabul edilmesi gerektiğinden bahisle
bozulması istenilmektedir.
6183 sayılı Kanunun 3.maddesinde, bu kanunda yer alan amme borçlusu
yada borçlu teriminin "amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan haki-
ki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını
ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve
kurumlar temsilcilerini" ifade ettiği belirtilmiş olup, amme borçlusu-
nun ise kim olduğu ilgili vergi kanununda gösterilmiştir. Buna göre,
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 13.maddesi gereğince istihsal
vergisinde mükellef bu maddelerin müstahsilleridir. Olayda müstahsil
ve mükellef ise Anonim Şirket olup, uyuşmazlık vadesinde ödenmeyen gi-
der vergisine ilişkin gecikme zammının sorumlu şirket yönetim kurulu
üyesinden istenmesinden ibarettir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.maddesinde ise, tüzel kişilerle kü-
çüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği
olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde
bulunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan
teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından
yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri kasıt ve
ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi
sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ala-
caklarının kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alı-
nacağı, temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedik-
leri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükme bağlan-
mıştır. Bu hükme göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için
vergi ödevlerinin temsilcinin kasıt ve ihmali sonucu yerine getirilme-
miş olması nedeniyle bir vergi ziyaı doğması ve ziyaa uğratılan vergi-
nin yine temsilcinin kasıt ve ihmali sonucu tüzel kişinin varlığından
alınamaması gerekir.
Öte yandan, Anonim Şirketlerde, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu-
nu belirleyen Türk Ticaret Kanununun 336.maddesinin birinci fıkrasının
5 numaralı bendinde, gerek Kanunun gerek esas mukavelelerin kendileri-
ne yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapıl-
maması halinde yönetim kurulu üyelerinin pay sahiplerine ve şirket
alacaklılarına karşı müteselsilen mesul oldukları açıklanmış; aynı ka-
nunun, şirket işlerinde gösterilecek ihtimamın derecesinin ne olduğunu
düzenleyen 320.maddesinde de, yönetim kurulu üyelerinin dikkat ve ba-
sireti hakkında Borçlar Kanununun 528.maddesinin ikinci fıkrası hükmü-
nün uygulanacağı, sözü geçen ikinci fıkrada ise, şirket işlerini üc-
retle idare eden şerikin tıpkı bir vekil gibi mesul olacağı hükme bağ-
lanmıştır.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun "Mevzuu, şümul, vergiyi doğuran
olay, nisbet" başlıklı 1.maddesinde; bu kanuna bağlı I, II, III numa-
ralı tablolarda yazılı maddelerden Türkiye'de istihsal ve imal olunan-
ların müstahsil ve amilleri tarafından teslimi ve kendi imalatlarında
sarf edilmesinin bu tablolarda gösterilen nisbet ve hadlerde istihsal
vergisine tabi olduğu belirtilmiş olup, aynı yasanın "dahilde alınan
istihsal vergisinde mükellef başlıklı 13.maddesinde "Bu kanunun mev-
zuuna giren maddelerden dahilde istihsal olunanların vergisini bunla-
rın müstahsilleri öder" denilmek suretiyle vergi yükümlüsü tanımlan-
dıktan sonra, 14.maddenin (g) bendinde matrahın satış bedeli olduğu
açıklanarak satış bedeli tabirinin, teslim edilen maddeler karşılığın-
da her ne adla olursa olsun müşteriden alınan veya müşterinin borçlan-
dığı para veya diğer değerlerin toplamını ifade ettiği belirtilmiştir.
Aynı yasanın 60.maddesinde ise "dahili istihsal vergisine tabi mükel-
leflerin vergiye tabi maddeleri teslim ettiklerinde, bu teslimler için
(Kanunun 3.maddesindeki teslim halleri hariç) fatura tanzim etmeye ve
bu faturalarda istihsal vergisini ayrıca göstermeye mecbur oldukları"
hükme bağlanmıştır.
Yukarıya alınan madde hükümlerinden de anlaşılacağı gibi dahilde alı-
nan istihsal vergisi yansıtmalı bir vergidir. Vergi yükümlüsü müstah-
sil ise de, verginin yansıtılabilirlik özelliği nedeniyle vergi yükü
vergiye tabi mamulü imal ve teslim eden müstahsil üzerinde değil, bu
ürünleri satın alanlar üzerinde kalmaktadır.
Teslim edilen ürünler karşılığını teşkil eden mal bedelinden ayrı ola-
rak istihsal vergilerinin de müşteriden tahsil edilebilmesi yansıma
keyfiyetinin doğal bir sonucudur.
İstihsal vergisinin bu özelliği göz önünde tutulduğunda, şirketlere
düşen vergi ödeme yükümlülüğünün öncelikle yerine getirilmesi bakımın-
dan şirket yöneticilerinin görev ve sorumluluğu ayrı bir önem kazan-
maktadır. Dolayısıyla müşteriden tahsil edilmiş bulunan devlet alaca-
ğının süresinde vergi dairesine ödenmemiş olması hallerinde, doğrudan
şirket yöneticilerine izafesi gereken ihmal unsurunun mevcudiyeti ka-
bul edilmek gerekir. Anlaşmazlık konusu dönemde şirket yönetim kurulu
üyesi olduğu anlaşılan davacının, kanuni temsilcilik sıfatını sürdür-
düğü iflas tarihine kadar tahakkuk eden istihsal vergilerinin şirketçe
zamanında ödenmemiş olmasındaki sorumluluk ve ihmali açıktır.
Ancak, anılan yasanın 10.maddesine göre şirket yöneticilerinden vergi
alacağının tahsil edilebilmesi için yükümlü veya sorumlu şirketin mal
varlığından bu alacağın tahsili olanağının kalmamış olması koşulunun
gerçekleşmesi gerekir.
Olayda ise, şirketin mal varlığından gecikme zammı alacağının tahsil
edilebilmesi olanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, vadesinde ödenmeyen gider vergisine ilişkin gecikme zammı-
nın sorumlu şirket yönetim kurulu üyesinden istenmesinde kanuna uyar-
lık bulunmadığından ödeme emrinin iptali yolundaki mahkeme kararında
isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, yerinde görülen Vergi
Mahkemesi kararının onanmasına karar verildi.
(MT/NÇ)
|