|
Dairesi
BORÇLU ŞİRKET ADINA DÜZENLENEN ÖDEME EMİRLERİNİN YÖNETİM KURULU ÜYESİ OLAN DAVACIYA TEBLİĞ EDİLMİŞ OLMASININ DAVACI HAKKINDA HİÇ BİR HUKUKİ SONUÇ DOĞURMAYACAĞINDAN DAVACININ MENFAATİNİN İHLAL EDİLDİĞİ DE KABUL EDİLEMEYECEĞİNDEN DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİ GEREKTİĞİ HK.
|
|
Karar No
2305
|
|
Esas No
1891
|
|
Karar Tarihi
24-11-2004
|
|
|
Dairesi
|
Karar Yılı
|
Karar No
|
Esas Yılı
|
Esas No
|
Karar Tarihi
|
DÖRDÜNCÜ DAİRE
|
2004
|
2305
|
2003
|
1891
|
24/11/2004
|
|
KARAR METNİ
|
BORÇLU ŞİRKET ADINA DÜZENLENEN ÖDEME EMİRLERİNİN YÖNETİM KURULU ÜYESİ OLAN DAVACIYA TEBLİĞ EDİLMİŞ OLMASININ DAVACI HAKKINDA HİÇ BİR HUKUKİ SONUÇ DOĞURMAYACAĞINDAN DAVACININ MENFAATİNİN İHLAL EDİLDİĞİ DE KABUL EDİLEMEYECEĞİNDEN DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİ GEREKTİĞİ HK.
Temyiz Eden : ...
Karşı Taraf : Beşiktaş Vergi Dairesi Müdürlüğü/İSTANBUL
İstemin Özeti : Yönetim kurulu üyesi olduğu ... Haber Ajansı Anonim Şirketinin 2000, 2001 ve 2002 yıllarına ilişkin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emirleri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 4.6.2003 günlü ve E:2003/179, K:2003/2042 sayılı kararıyla; Anonim Şirketin beyanı üzerine tahakkuk eden ve ödenmeyen vergi ve buna bağlı alacakların şirketten tahsil olanağının bulunmadığının yapılan takip ve araştırmalar sonucu tespit edildiği, davacının aksi yöndeki iddiasını ispat edemediği, mahkemelerince verilen ara kararı üzerine İstanbul Ticaret Sicil Memurluğundan getirtilen belgelere göre 1999, 2000 ve 2001 yıllarında anonim şirket yönetiminde bulunduğu anlaşılan davacı adına 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu madde hükmü uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinin yasal olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, şirket yönetiminde 27.4.1999 tarihinden itibaren bir yıl süre ile görev aldığını, şirket hakkındaki tüm takip yolları tüketilmeden ortaklara gidilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Kumru Örnek Demirtaş'ın Düşüncesi : Dava konusu ödeme emirlerinde borçlu olarak şirketin adı ve adresi yer almakta olup, davacının adı yazılmadığı gibi, amme alacağının davacıdan istenilmesinin yasal dayanağı da gösterilmediğinden bu ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edilmiş olmasının amme alacağının davacıdan talep edilmesi sonucunu doğurmayacağından mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi : Uyuşmazlık, ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu ... Haber Ajansı A.Ş.nin 2000,2001 ve 2002 yıllarına ilişkin ödenmeyen vergi borçlarından dolayı davacı adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı öngörülmüştür. Bu kural uyarınca, kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarından sorumlu tutulabilmesi için kamu alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmadığının saptanması gerekmektedir.
Diğer yandan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 75 inci maddesinde ise, yapılan
takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlunun aciz halide sayılacağı, yapılan takip safhalariyle bakiye borç miktarı bir aciz fişinde gösterilerek aciz halinin tespit olunacağı kurala bağlanmıştır.
Diğer yandan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 75 inci maddesinde ise, yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlunun aciz halide sayılacağı, yapılan takip safhalariyle bakiye borç miktarı bir aciz fişinde gösterilerek aciz halinin tespit olunacağı kurala bağlanmıştır.
Anılan yasa hükümleri uyarınca amme alacağının şirket tüzel kişiliğinin varlığından tamamen veya kısmen alınamadığı açıkca ve yasal prosedür uygulanmak suretiyle kesin olarak ortaya konulması gereklidir.
Olayda davacının ortağı ve Yönetim Kurul üyesi olduğu ... Haber Ajansı A.Ş.nin vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emirleri düzenlenmiş ise de, ödeme emrine konu vergi borçlarının şirketten tahsil olanağının kalmadığına dair herhangi bir araştırma ve inceleme bulunmadığı ve şirketin aciz halinin varlığı tespit edilmemiş olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda vergi borçlarının şirketten tahsil olanağı kalmadığı anılan yasa hükmünde belirtilen aciz fişi düzenlenerek açık ve kesin olarak ortaya konulmadan ortak ve yönetim kurulu üyesi sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu mahkeme kararının bozulması gerekeceği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü ve Dokuzuncu Dairelerinin 2575 sayılı Danıştay Kanunu'na 3619 sayılı kanunla eklenen Ek 1 inci maddesi uyarınca birlikte yaptığı toplantıda gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 inci maddesinin 1 inci fıkrasının a bendinde, İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası açılabileceği hükme bağlanmıştır. Madde hükmü uyarınca iptal davacı açılabilmesi için davacının, davanın konusunu oluşturan işlemle hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunması gerekmektedir.
Olayda, borçlu anonim şirketin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket adına düzenlenen ödeme emirleri şirketin yönetim kurulu üyesi olan davacıya tebliğ edilmiş ve bu ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davada, vergi mahkemesince 213 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinin yasal olduğu belirtilerek reddedilmiştir.
Borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin yönetim kurulu üyesi olan davacıya tebliğ edilmiş olması ödeme emrinde yer alan vergilerden davacının şahsen sorumlu tutulması sonucunu doğurmaz. Davacının, hakkında hiç bir hukuki sonuç doğurmayacak olan ödeme emrine dayanılarak takip edilmesi mümkün değildir. Sadece tebligatın kendisine yapılmış olması nedeniyle, davacının menfaatinin ihlal edildiği kabul edilemeyeceğinden davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken işin esası incelenerek davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 4.6.2003 günlü ve E:2003/179, K:2003/2042 sayılı kararının bozulmasına, 24.11.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
A Z L I K O Y U
Davacının yönetim kurulu üyesi olduğu tartışmasız bulunan Anonim şirketin ödenmeyen kamu borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen 18 adet ödeme emrine karşı açılan dava, ödeme emirlerinin davacı adına, Kanuni temsilci sıfatıyla düzenlendikleri kabul edilerek ve kamu alacaklarının şirketten tahsil olanağının kalmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Bu belgelerden bir tanesinin üzerinde şirket ünvanı ve adresi matbu harflerle yazılı olmasına karşın davacının ad ve adresinin el yazısıyla yazılmış bulunması ve aslının değil fotokopisinin dosyada eklenmesi, bu ödeme emrinin kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına değil, şirket adına düzenlendiği ihtimalini doğurmaktadır. Eğer şirket adına düzenlenmiş olmasına karşın kanuni temsilci tarafından dava açılmış ise davacının dava ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın esastan incelenmesine olanak bulunmadığından ödeme emrinin aslının getirtilerek yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Öte yandan, diğer ödeme emirlerinin üzerinde de davacının ne adı soyadı ne de adresi yer almadığından aslında dava konusu ödeme emirlerinin şirket tüzel kişiliğine düzenlendiği halde davacının kendi adına dava açtığı görülmektedir. Bu belgelerin iptali dileğiyle açılan davanın ise ehliyet yönünden reddi gerekirdi. Ancak işin esası incelenerek davanın reddine karar verildiğinden karar sonucu itibariyle yerindedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kısmen kabulü ile, mahkeme kararının, davacının isminin el yazısıyla yazılı olduğu ödeme emrinin aslının getirtilip incelenerek sonucuna göre yeniden bir karar verilmek üzere sadece bu ödeme emrine ilişkin olarak bozulması, diğer ödeme emirleriyle ilgili temyiz isteminin reddi gerekeceği oyu ile karara karşıyız.
YÖ/ÖEK
|
|
|