GELİR VERGİSİ TEVKİFATI DOLAYISIYLE ADİ ORTAKLARIN MÜTESELSİLEN SORUM-
LU TUTULAMIYACAKLARI HK.
Uyuşmazlık; ortağı olduğu adi şirketin zirai ürün alımları dolayısıyla
gelir vergisi tevkifatı yapmadığının saptanması üzerine düzenlenen in-
celeme raporu ile saptanan matrah üzerinden hesaplanan stopaj gelir
vergisine bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezası ile, müstahsil makbu-
zu düzenlemediği nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezası ve usulsüz-
lük cezasının tamamının davacı adına ceza ihbarnamesi düzenlenerek teb
liği edilmesi nedeniyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararı-
nın bozulması istemiyle temyiz edilmesine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü adi şirketlerde vergi sorumlusunun kimler olacağı-
nın belirlenmesine bağlı bulunmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/A.maddesinin 2.fıkrasında vergi ka-
nunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı
hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümle-
rin kanun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönün
de tutularak uygulanarak uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Vergi sorumluluğuna ilişkin hükümler 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
ikinci kitabının birinci kısmının ikinci bölümünde 8 ve müteakip madde
lerinde yer almıştır. Vergi mükellefi olacak kişilerle vergi sorumlusu
nun bu hükümlere göre belirlenmesi gerekir.
Her ne kadar Borçlar Kanununun 534.maddesinin son fıkrasında, adi or-
taklık sözleşmesinde askine hüküm bulunmadığı takdirde, ortakların bir
likte veya bir temsilci vasıtasıyla üçüncü kişilere karşı yüklendikle-
ri borçlardan müteselsilen sorumlu olacakları hükme bağlanmış ise de;
bu hüküm tarafların serbest iradesiyle oluşan özel borç alacak ilişki-
sindeki sorumluluğu düzenlemekte olup; kamu tüzel kişilerinin kamu hiz
metlerini yerine getirebilmek için, ödeme gücüne göre kanuna dayanıla-
rak karşılıksız ve tek taraflı olarak gerçek ve tüzel kişilerden aldık
ları paralar şeklinde tanımlanan vergilere bu hükümleri uygulamak ola-
naksızdır.
Adi şirket Borçlar Kanununun 520. ve müteakip maddelerinde tanımlanmış
olup bu hükümlere göre; adi şirket ortaklarının koyacakları sermayenin
sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça şirketin gayesinin icabettirdiği
ehemmiyet ve mahiyette yekdiğerine eşit olması, ortakların şirkete ait
bütün kazançları aralarında taksim etmeleri, yine sözleşmede aksine hü
küm olmadıkça her ortağın kar ve zararı eşit olarak pay etmeleri gerek
mektedir.
Adi ortaklığın hukuki yapısı açıklandıktan sonra, ortakların vergi so-
rumluluğu konusuna gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8.maddesinde; vergi kanunlarına göre
kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek ve tüzel kişinin mükellef;
verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap
olan kişinin ise vergi sorumlusu olduğu; vergi kanunlarıyla kabul edi-
len haller müstesna olmak üzere mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna
ilişkin özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamıyacağı, bu kanunun
müteakip maddelerinde geçen "mükellef" tabirinin vergi sorumlularınada
şamil bulunduğu hükme bağlanmıştır.
Tüzel kişiliği olmayan adi ortaklıklarda, ortakların herbiri ortaklı-
ğın kazancından hisselerine düşen kar payından dolayı şahsen gelir ver
gisi mükellefi oldukları gibi, ortaklığın ödemesi gereken gelir stopaj
vergiside ortaklara yansıyacak bir vergi olması bakımından her ortak
ortaklıktaki hissesine isabet eden kısmını ödemekle yükümlü bulunmakta
dır. Nitekim 213 sayılı Vergi Usul Kanununun vergi sorumluluğunu düzen
leyen 10 ve 11.maddelerinde, adi ortaklıklarında ortakların müteselsi-
len sorumlu olacaklarına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.
Olayda; Üçler Ticaret Adi Ortaklığının 3 kişiden oluştuğu ve her orta-
ğın 1/3 hisseye sahip olduğu, inceleme raporunun üç ortağın adı yazıl-
mak suretiyle düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, adi ortaklığın müstahsilden satın aldığı zirai ürünlerden
dolayı vergi tevkif etmemesi nedeniyle, ortaklığım ödemesi gereken sto
paj gelir vergisine bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezası ile, kesi-
len özel usulsüzlük ve usulsüzlük cezalarının her ortağa hissesi ora-
nında ayrı ceza ihbarnamesi düzenlenerek tebliğ edilmesi gerektiği hal
de kaçakçılık, özel usulsüzlük ve usulsüzlük cezalarının tamamının da-
vacı adına kesilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından; davanın, dava-
cının hissesine isabet eden cezadan fazlasına ilişkin kısmının reddine
karar verilmesinde yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kısmen kabulüne Vergi Mahkemesi
kararının, davacının hissesine isabet eden cezayı aşan kısmına ilişkin
hüküm fıkrasının bozulmasına; davacının hissesine isabet eden cezaya
ilişkin temyiz isteminin reddiyle kararın bu kısmının onanmasına karar
verildi.
BŞ/SE
|