Dairesi
Örtülü kazanç
Karar No
2004/1571
Esas No
2003/1853
Karar Tarihi
29-06-2004
Danıştay Dördüncü Dairesi

ÖRTÜLÜ KAZANÇ


Kurum kazancının ortaklara örtülü dağıtıldığı diğer bir ifadeyle ortaklara borç verildiği yolunda somut bir tespitte bulunulmadan yapılan tarhiyat eksik incelemeye dayalı olup, örtülü kazanç dağıtımına ilişkin koşullar olayda oluşmadığından bulunan matrah farkında isabet görülmemiştir.

İstemin Özeti: 1997 yılı işlemleri incelenen davacı adına bir kısım satış hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı ve ortaklarına karşılıksız borç para vererek örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu ileri sürülerek re?sen gelir (stopaj) vergisi salınmış, fon payı hesaplanıp, kaçakçılık cezası kesilmiştir. (...) Vergi Mahkemesi Kararıyla; devre tatil sistemi ile kişiye belirli bir bağımsız bölümün, önceden belirlenmiş zaman dilimi içerisinde yararlanma hakkının satıldığı, satışı yapılan bu kullanım hakkının özü itibariyle bir şahsi alacak hakkı olduğu, bu hakkın ise, sadece muhatabına karşı ileri sürülebildiği, üçüncü kişilere karşı hak iddia edilemediği, ancak alıcıya devir imkanı tanınabildiği ve mamelekine dahil bir hak olarak mirasçılara devredilebildiği, hukuki niteliği itibariyle devre tatil satış sözleşmelerinin, karma nitelikli olduğu, içinde kira satış ve hizmet akdine dair özellikler barındırdığı ancak, tarafların karşılıklı taahhütleri dikkate alındığında sözleşmenin kira ve hizmet aktinin amacını ve sınırını aştığı, satış sözleşmesi niteliği taşıdığı, devre tatil sözleşmesini kira akti olarak değerlendirmenin mümkün olmadığı, sözleşmeye göre hak sahipleri kendisine tahsis edilen dönemi başkasına kullandırabileceği gibi, kiraya da verebileceği, kullanım hakkının miras yolu ile varislere intikal ettiği ve şirketin murislerle aynı şartlarda sözleşme yapmak zorunda olup, sözleşmede yer alan yararlanma sürelerinin uzun olduğu, bazen kullanıma sunulan iktisadi kıymetin ömrünü de aştığı, davacının esas ticari faaliyetinin devre tatil organizasyon ve işletmeciliği oluşturduğu, devre tatil pazarlaması işinin bu açıdan ticari bir teslim olup, işin devre tatil hakkının satışı olduğu ve kurumlar vergisi ile gelir vergisi yönünden vergiyi doğuran olay, satış anında meydana geldiğinden satış bedelinin ne zaman tahsil edildiğinin vergiyi doğuran olay açısından önemi bulunmadığı, devre tatil alıcılarının devre tatil ünitelerinden uzun yıllar yararlanacak olmasının önceden tahsil edilen satış bedelinin ileriki yıllarda yapılacak bir hizmet karşılığı olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafından, devre tatil satışlarının maliyetinin inceleme elemanınca değerlendirilmediği iddia edilmekte ise de, esasen devre tatil satış maliyeti, tatil köyünün genel maliyeti içinde olduğundan bu iddiaya itibar edilemeyeceği kaldı ki, defter ve belgelerin ihticaca salih olmadığı açık olup, maliyetler üzerinde sağlıklı bir inceleme yapılması mümkün olmadığından, devre tatil satış tutarlarının beyan edilen kısmı düşüldükten sonra bulunan matrahın yasal olduğu, örtülü kazanç dağıtımı yapıldığı ileri sürülerek bulunan matrah farkına gelince; inceleme raporundaki tespitlere göre, davacı tarafından personeline veya üçüncü kişilere sipariş avansı olarak verdiği paraları, sipariş avansları hesabında izlendiği, bu hesaba borç yazılan tutarlara karşılık kasa hesabından çıkış yapıldığı, verilen avans tutarını da kapsayacak şekilde ?Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabı?na borç ?Verilen Sipariş Avansları Hesabı?na alacak kaydedilerek hesabın kapatıldığı ancak, bu kayıtları tevsik edecek tediye fişi, makbuz, fatura benzeri bir belgenin incelemeye ibraz edilmediği, gerçek gider niteliği taşıyanların gider belgeleri ve makbuzları ibraz edilmesine karşın, 776.000.000.000 TL?lik kısım tevsik edilmediğinden 1997 yılında T.C. Merkez Bankası?nın reeskont işlemlerine uygulandığı % 67 faiz oranının uygulanması suretiyle bulunan matrah farkının yasal olduğu ancak, tarhiyata konu matrah farkı, harici bir araştırmaya gerek bulunmaksızın davacının defter ve belgelerinden tespit edilmiş olup, vergi kaçırma kastıyla hareket edildiğini kabul etmek mümkün olmadığından olayda, kaçakçılık değil kusur cezası uygulanması gerektiği gerekçesiyle vergi aslı ve fon payına yönelik davanın reddine, kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesine karar vermiştir. Davacı, yapılan tarhiyatın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı idare, kesilen cezanın yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedirler.

Karar: Vergi Dairesi Başkanlığı?nın cezaya, davacının ise, devre tatil hakkı satışlarına yönelik iddiaları bozulması istenilen mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte görülmemiştir.

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu?nun 17. maddesinin 1. fıkrasında, şirket kendi ortakları, ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi, murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat veya bedeller üzerinden yahut bedelsiz olarak alım, satım, imalat, inşaat muamelelerinde ve hizmet ilişkilerinde bulunursa, 3. fıkrada, 1 numaralı fıkrada yazılı kimselerle olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede komisyonlarla ödünç para alır veya verirse kazancın tamamen veya kısmen örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı, 15. maddenin 3. fıkrasında ise, sermaye şirketlerince dağıtılan örtülü kazançların indiriminin kabul edilemeyeceği belirtilmiştir.

Bu maddeye göre, kurum bünyesinde kalması gereken bir kazancın, dolaylı yollardan yani örtülü olarak kurum ile ilgili gerçek veya tüzel kişilere aktarıldığından söz edilebilmek için kurum kazancının, vergilendirilmeden, alım, satım, imalat, inşaat muameleleri, hizmet ilişkileri, kiralama, kiraya verme, ödünç para alma, verme veya ücret ödemesi yolu ile ortaklara, ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişilere veya Kanunda belirtilen diğer kişilere kendi varlığından bedelsiz kıymet aktarması veya bunlarla olan iktisadi ilişkilerinde emsalinden farklı fiyat uygulaması ve bu farklılığın göze çarpacak derecede olup, kurum kazancında bir azalma olması gerekmektedir.

İnceleme elemanınca ?Verilen Sipariş Avansları Hesabı?nın dökümü yapılarak, bu hesaba borç yazılan 762.062.188.032 TL karşılığında ?Kasa Hesabı?ndan çıkış yapıldığı ve 15.11.1997 günlü yevmiye maddesi ile tüm bu tutarı da kapsayacak şekilde ?Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabı?na 776.584.586.863 TL borç, ?Verilen Sipariş Avansları Hesabı?na alacak kaydedilerek, hesabın kapatıldığı ancak bu kayıtları tevsik edecek tediye fişi, makbuz fatura vb. hiçbir belgenin incelemeye ibraz edilmediği belirtilerek ve mükellef tarafından da yapılan ödemelerin mahiyeti ve kime yapıldığı açıklanamadığından muhasebe tekniği açısından ?Sipariş Avansları Hesabı?nda izlenen bu paraların aslında ortaklara verildiği sonucuna varılıp, şirket tarafından verilen bu finansman hizmeti karşılığı faiz hesaplanmadığı ileri sürülerek, hesaplanan faiz geliri kurum kazancına eklenmek suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden re?sen tarhiyat yapılmıştır. Ancak, ?Verilen Sipariş Avnasları Hesabı?nda izlenen, daha sonra ?Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabı?na aktarılan bu tutarların Kanun maddesinde açıklandığı gibi ortaklara veya ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişilere borç olarak verildiği yolunda açıkça bir tespit yapılmadığı gibi, bu paraların yapılmakta olan yatırımlar için harcanmadığı, başka bir ifadeyle mal ve hizmet alımında kullanılmadığı da tespit edilmediğinden bu iddia tamamen bir varsayım olarak kalmaktadır. Bu nedenle, kurum kazancının ortaklara örtülü dağıtıldığı diğer bir ifadeyle ortaklara borç verildiği yolunda somut bir tespitte bulunulmadan yapılan tarhiyat eksik incelemeye dayalı olup, örtülü kazanç dağıtımına ilişkin koşullar olayda oluşmadığından bulunan matrah farkında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulüyle (...) Vergi Mahkemesi Kararının örtülü kazanç dağıtımına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına oybirliğiyle, devre tatil hakkı satışlarına ilişkin kısmına yönelik temyiz isteminin reddine oyçokluğuyla, davalı idarenin, temyiz isteminin ise, reddine oybirliğiyle karar verildi (*).

(*) AZLIK OYU: Davacı kurumun devre tatil sözleşmesi yaparak sattığı tatil köyündeki satıştan elde ettiği hasılatı kayıt ve beyan dışı bıraktığı ileri sürülerek matrah farkı bulunmuş ise de, düzenlenen devre tatil sözleşmesinin taraflara karşılıklı hak ve yükümlülükler getirdiği, bu sözleşmenin kira, hizmet ve vekalet edimlerini içerdiği, aktin bir kira sözleşmesi olduğu ve yapılan işin kiralama niteliğinde olduğu, dolayısıyla alınan kira bedellerinin ait olduğu yıllarda gelir yazılmasında kanuna aykırılık görülmediğinden mahkeme kararının bu kısma ilişkin hüküm fıkrasının da bozulması gerektiği görüşü ile karara katılmıyoruz.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı