Danıştay Dördüncü Daire
1)Ortaklar cari hesabından ortağa borç para verilerek, faiz alınmaması nedeniyle, örtülü kazanç dağıtıldığı iddiası, şirketin cirosunun çok yüksek olması ve ortaklar cari hesabının sürekli hareket halinde olması nedeniyle yerinde değildir. 2)Sözleşmenin yapıldığı tarih itibarıyla tahakkuk etmiş bulunan devre tatil hakkı satış gelirinin, kira geliri addedilerek, toplam gelirin yüzde birinin ilgili yıla gelir yazılması, kalanının ise gelecek yıllara ait gelirler olarak avans hesabında izlenmesi yerinde değildir. Devre tatil hakkı satış bedelleri için döviz cinsinden alınan alacak senetlerinin de yıl içinde tahsili veya yıl sonu değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının da, doğdukları yılın geliri olarak kabulü zorunludur. İstemin Özeti: Davacının 1996 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı üzerinden re'sen kurumlar vergisi salınıp, fon payı hesaplanmış, ağır kusur cezaları kesilmiştir. (...) Vergi Mahkemesi, davacının devre tatil sözleşmesi yaparak sattığı tatil köyündeki satıştan elde edilen hasılatın tamamının gelir olarak kaydedilmediği ve bu hasılata ilişkin olarak alınan alacak senetlerinin dövizli olanlarının değerlenmesinden kaynaklanan kur farklarının gelir yazılmadığı ileri sürülmüş ise de, düzenlenen devre tatil sözleşmesinin taraflara karşılıklı hak ve yükümlülükler getirdiği, bu sözleşmenin kira, hizmet ve vekalet edimleri şeklinde üçlü bir akitler manzumesi olduğu, sözleşmede satış sözcüğü sıkça kullanılmakla birlikte, bu aktin bir tür kira sözleşmesi olduğu ve yapılan işin kiralama niteliğinde olduğu, dolayısıyla alınan kira bedellerinin ait olduğu yıllara gelir yazılmasında ve bu kiralara ilişkin dövizli alacak senetlerinin değerlemesi sonucu oluşan kur farkının 'gelecek yıllar geliri' olarak muhasebeleştirilmesinde kanuna aykırılık bulunmadığı, devre tatiller nedeniyle alınan yıllık aidatların kayıtlara intikal ettirilmediği ileri sürülmüş ise de, yapılan aramada üç ayrı firmanın kayıtlarının ele geçirildiği, davacı kurum vekilince alınan aidatların üç firmaya ait olduğunun ileri sürüldüğü, bu hususta mahkemelerince yapılacak bir incelemenin veya bir bilirkişi incelemesinin idarenin yerine geçerek işlem tesisi anlamına geleceği, dolayısıyla davacı iddialarının kabulü gerektiği, ortaklar cari hesabından ortağa borç para verilerek faiz alınmaması nedeniyle örtülü kazanç dağıtıldığı iddiasının da, şirketin cirosunun çok yüksek olması ve ortaklar cari hesabının sürekli hareket halinde olması nedeniyle yerinde görülmediği, gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün temyiz istemi üzerine Danıştay Dördüncü Dairesi Kararıyla; temyiz dilekçesinde örtülü kazanç ve gelir kaydedilmediği öne sürülen aidatları için yapılan tarhiyatlara yönelik olarak ileri sürülen iddialar mahkeme kararını kusurlandıracak ve kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmeyerek reddedilmiş, devre tatil hakkı satış gelirleri ve kur farkları nedeniyle yapılan tarhiyata yönelik temyiz istemi ise; 100 yıllık uluslararası devre tatil satış sözleşmesinin, içerisinde çeşitli akit tiplerini barındırmakla birlikte, hukukumuzda yer almayan atipik bir sözleşme olduğu, ancak içerdiği şartlar dikkate alındığında, bu sözleşmeyi bir gayrimenkulün belirli bir süre kullandırılmasına mahsus 'kira akti' olarak nitelemenin mümkün olmadığı, davacı kurumun esas faaliyetinin devre tatil pazarlaması işi olduğu ve bu işin esas ticari faaliyet olarak yürütüldüğü de dikkate alındığında, anılan işi 'devre tatil hakkı satışı' olarak nitelendirmek yerinde olacağından, ticari kazançta esas olan tahakkuk esası da dikkate alındığında, sözleşmenin yapıldığı tarihte satış gelirinin tahakkuk ettiği sonucuna varıldığı, bu nedenle sözleşmenin yapıldığı tarih itibarıyla tahakkuk etmiş bulunan devre tatil hakkı satış gelirinin, kira geliri addedilerek, toplam gelirin yüzde birinin ilgili yıla gelir yazılması, kalanının ise gelecek yıllara ait gelirler olarak avans hesabında izlenmesi yerinde olmadığı, yine bu bağlamda, devre tatil hakkı satış bedelleri için döviz cinsinden alınan alacak senetlerinin de yıl içinde tahsili veya yıl sonu değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının da, doğdukları yılın geliri olarak kabulü zorunlu olduğundan yapılan tarhiyatın yerinde olduğu gerekçesiyle kabul edilip, mahkeme kararının bu hususa ilişkin hüküm fıkrası bozulmuştur. Davacı yapılan tarhiyatın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın düzeltilmesini istemektedir. Karar: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde, Danıştay tarafından verilen yargısal kararlar hakkında, bu maddede yazılı sebeplerle kararın düzeltilmesinin istenebileceği belirtilmektedir. Dilekçe sahibinin ileri sürdüğü iddialar, kanunda belirtilen hallerden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, kararın düzeltilmesi isteminin reddine oyçokluğuyla karar verildi . AZLIK OYU: Davacının ileri sürdüğü iddialar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi karşısında, kararın düzeltilmesini gerektirecek nitelikte görüldüğünden, karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemiz kararının kaldırılarak, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden davalı İdare temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.