Danıştay Dördüncü Daire
Feshedilerek ticaret sicilinden silinmesi sonucu tüzel kişiliği sona eren şirket hakkında; Tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi, olmayan şirket adına vergi salınamaz, ceza kesilemez. Feshedilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin temsili de söz konusu olamayacağından, şirketi temsilen şirket ortağının açtığı davanın ehliyetsizlik nedeniyle reddi gerekir. İstemin Özeti: Ekim ve Kasım/1994 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi beyannamelerinin yasal süresinde verilmediğinden bahisle, takdir komisyonu kararlarına dayanılarak davacı şirket adına re'sen tarh edilen katma değer vergisi ve kesilen kaçakçılık cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerini; dosyanın incelenmesinden, ödeme emirlerine konu vergi ve cezaya ilişkin ihbarnamelerin iptali istemiyle (...) Vergi Mahkemesi'nde açılan davanın, süre aşımı sebebiyle reddedilmesi üzerine kesinleştiğinden bahisle, dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiğinin anlaşıldığı; davacı şirketin ilgili dönemlerde hiçbir faaliyetinin olmadığı yolundaki iddiasının 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddesinde yer alan 'borcum yoktur' kapsamında değerlendirilerek ara kararı ile getirtilen defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilgili dönemlerde hiçbir faaliyetinin olmadığının belirlendiği; bu durumda, tarhiyata karşı açılan davada süresinin geçmiş olmasının maddi durumu değiştirmeyeceği açık olduğundan, böyle bir borcun bulunmamasına bağlı olarak davacı şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden (...) Vergi Mahkemesi kararının; davacı şirket iddialarının ancak tarhiyata karşı açılan davada incelenebileceği; tarhiyata karşı açılan davanın süre aşımı sebebiyle reddi üzerine kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: İptal davası, öğretide ve uygulamada idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış olup, İdari Yargılama Hukuku'nda, ehliyet, kişinin medeni hakları kullanabilme yeteneği yanında, idari dava açmakta menfaatinin olmasını, diğer bir anlatımla, iptali istenilen idari işlemle, meşru, güncel ve doğrudan bir menfaatinin ihlal edilmiş bulunmasını da ifade etmektedir. Bu bakımdan; idari işlemin hukuk düzeninden kaldırılmasında, açıklanan nitelikte menfaati bulunmayan kişinin idari dava açma ehliyetinden de söz edilemez. Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin 09.01.1996 tarihinde tasfiyeye girdiği ve tasfiye işlemleri tamamlanarak 23.12.1997 tarihinde de feshedildiği; 1994 yılının Ekim ve Kasım dönemlerine ait katma değer vergisi beyannamelerinin yasal süresinde verilmediğinden bahisle, takdir komisyonu kararlarına dayanılarak tesis edilen tarh ve ceza kesme işleminin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı sebebiyle reddi üzerine kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla davacı şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin şirket ortağı sıfatıyla (...)'ye tebliğ olunduğu; davanın da, bu kişi tarafından açıldığı anlaşılmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, şirketlerin tüzel kişilikleri, ticaret sicilinden silinmeleriyle sona erer. Olayda, adına tarh ve ceza kesme işlemi tesis edilen şirketin tüzel kişiliği de, yukarıda belirtildiği üzere, ticaret sicilinden silindiği 01.11.1996 tarihinde sona ermiş bulunmaktadır. Bu tarihten sonra, adı geçen şirketin haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsili hukuken olanaklı değildir. Bunun sonucu olarak, tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi, olmayan şirket adına tarh ve ceza kesme işlemleri tesis edilemez; tesis edilen işlemler de, herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz. Hukuki sonuç doğurmayan; başka deyişle, hukuk düzeninde varlık kazanmayan işlemlerin ise, herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesi söz konusu olamaz. Bu hukuki durum karşısında; feshedilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin temsili de sözkonusu olamayacağından, şirketi temsilen şirket ortağı tarafından açılan davanın ehliyetsizlik nedeniyle reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle verilen temyize konu mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır. Açıklanan nedenle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyetsizlik sebebiyle incelenmeksizin reddi gereken davada işin esası incelenerek verilen temyize konu kararda isabet görülmediğinden; kararın bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.