Danıştay Yedinci Daire
Defter ve belgelerin yanması fiilinin, ispat ve tevsiki şartıyla mücbir sebep olarak kabul edilmesi, ihtiyati hacizihtiyati tahakkuk kararı alınmaması gerekir. Ancak olayda defter ve belgelerin yangın tarihinden çok önce incelemeye istenildiği halde ibraz edilmediği, yangın tutanağında da defter ve belgelerin yandığına ilişkin bir bilginin yeralmadığı tespit edilmiş olup, bu durum davacının defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeme iradesini göstermektedir. Bu nedenle anılan yangının mücbir sebep olarak kabulü mümkün değildir. İstemin Özeti: Davacı şirket adına, 1998 ve 1999 takvim yıllarına ilişkin defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediğinden bahisle, ilk hesaplanan tutarlar üzerinden tesis edilen ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerini; olayda, davacı tarafından (...) Asliye Hukuk Mahkemesinden alınan zayi belgelerinde 1998 yılına ait yevmiye defteri ve üç cilt fatura defteri ile 1999 yılına ait iki cilt fatura defterinin ve alış faturaları ile gider belgelerinin yandığının belirtilmiş olması karşısında, mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi ve ceza kesilmemesi icap eden olayda, davacı hakkında tesis edilen ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden (...) Vergi Mahkemesi kararının; yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: Temyiz başvurusu; defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen davacı hakkında tesis edilen ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerinin iptali yolundaki vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanun'un 9. maddesinde; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile kaçakçılık suçları ve cezalarını düzenleyen 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanılmış olduğu takdirde, vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirlenen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği; 13. maddesinin 1. bendinde ise, teminat istenmesini mucip hallerin mevcut olması durumunda hiçbir müddetle kayıtlı olmaksızın, alacaklı kamu idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla derhal (ihtiyati) haciz tatbik edileceği; 17. maddesinde de; 13. maddenin 1. bendinde yazılı ihtiyati haciz sebebinin mevcut olması halinde, mükellefinin henüz tahakkuk etmemiş vergi ve resimlerinden, Maliye Bakanlığı'nca tespit ve ilan edilecek olanlarla, bunların zam ve cezalarının derhal (ihtiyaten) tahakkuk ettirilmesi hususunda yazılı emir verilebileceği hükme bağlanmıştır. Dosyanın ve Dairemizin (...) sayılı dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacı şirkete, vergi incelemesi yapılmak üzere defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmesi hususunda 24.02.1999 ve 24.08.1999 tarihli yazıların tebliğ edildiği; daha sonra, davacının işyerinde düzenlenen 29.11.1999 tarihli incelemeye başlama tutanağında, davacı hakkında, 1997, 1998 ve 1999 takvim yılı hesap ve işlemlerini kapsayacak vergi incelemesine başlanıldığının davacıya bildirildiği ve işyerinde inceleme yapılmasına uygun ortam bulunmadığından, üç yıla ilişkin defter ve belgelerin vergi denetmenliği bürosuna getirilmesi hususunda davacıya onbeş günlük süre tanındığı hususlarının birlikte imza altına alındığı; davacı şirket müdürü tarafından aynı tarihte verilen dilekçe ile incelemenin işyerinde yapılmasının istenildiği; 02.12.1999 tarihinde davacıya ait işyerinde düzenlenen tutanakta ise, şirket yetkilisi tarafından, 1997, 1998 ve 1999 takvim yıllarına ilişkin defter ve belgelerin tamamının 23.10.1999 tarihinde işyerinde çıkan yangında zayi olduğu ileri sürülerek, bu konuda (...) Asliye Hukuk Mahkemesinden alınan 26.11.1999 tarihli zayi belgesinin ibraz edildiğinin belirtildiği; bunun üzerine, vergi denetmenince yapılan ilk hesaplamalara göre belirlenen tutarlar üzerinden dava konusu ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararlarının tesis edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar, anılan işlemlere karşı açılan davada, mahkemece olayda, mücbir sebep bulunduğundan, ceza kesilemeyeceği; bu yüzden de, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alınamayacağı gerekçesiyle hüküm tesis edilmişse de; defter ve belgelerin yangın tarihinden çok önce istenildiği halde ibraz edilmediğinin; 29.11.1999 tarihli incelemeye başlama tutanağının düzenlenmesi esnasında inceleme elemanına yangın hakkında hiçbir bilgi ve belge verilmediğinin; öte yandan, 25.10.1999 tarihli itfaiye zabıt varakasının 'yangın mahallinin son durumu' ile ilgili sütunda 'yangın başlangıçta müdahale ile söndürülerek etrafa zarar vermesi önlenmiştir.' açıklamasının yapıldığı; polis tarafından düzenlenen 23.10.1999 tarihli yangın tutanağında da; yangının, işyerinin ikinci katında bulunan muhasebe odasında çıktığı ve odada bulunan bir adet bilgisayar ve monitörün bilgisayar klavyesinin, iki adet hesap makinesinin, yerdeki halının, masa ve koltuk ile evrakların kısmen yandığının, başkaca bir zarar ve ziyanın olmadığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında, yangının mücbir sebep olarak kabulüne olanak bulunmadığı; olayların akışının davacının defter ve belgeleri incelemeye ibraz etmeme iradesinin açık bir göstergesi olduğu sonucuna varılmakla, kaçakçılık cezası kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, mahkeme kararının bu hususa ilişkin hüküm fıkrasında isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi. DÜŞÜNCE: 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren hallerin mevcut olması durumunda, ilgililer hakkında ihtiyati tahakkuk ve haciz işlemi yapılabilecektir. Olayda, davacı şirket, defter ve belgelerini yandığından bahisle incelemeye ibraz etmemişse de, gerek bu konuda alınan zayi belgesinde, gerekse itfaiye ve polis tarafından düzenlenen tutanaklarda yer alan saptamalar dikkate alındığında, yangın olayının mücbir sebep olarak kabulüne olanak bulunmadığından, inceleme elemanınca yapılan ilk hesaplamalara göre tesis edilen ihtiyati tahakkuk ve haciz işlemleri için kanunen aranılan şartların mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, aksi yolda verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.