T.C.
DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
o İPTAL DAVASI (Alacağın İpotek-Haciz-Rehin-Kefil gibi Suretlerle Teminata Bağlanmış Olması Hallerinde Şüpheli Alacak Sayılmaması)
o ALACAĞIN TEMİNATLI SAYILMASI (Alacağın İpotek-Haciz-Rehin-Kefil gibi Suretlerle Teminata Bağlanmış Olması Hallerinde Şüpheli Alacak Sayılmaması)
o ŞÜPHELİ ALACAK (Alacağın İpotek-Haciz-Rehin-Kefil gibi Suretlerle Teminata Bağlanmış Olması Hallerinde Şüpheli Alacak Sayılmaması)
o ŞÜPHELİ ALACAĞIN TAHSİLİ (Şüpheli Alacakların Sonradan Tahsil Edilen Miktarlarının Tahsil Edildikleri Dönemde Kar Zarar Hesabına İntikal Ettirilmesi)
Özet : Alacak ipotek, haciz, rehin, kefil vs. suretlerle teminata bağlanmış olması hallerinde, şüpheli alacak sayılamaz.
İSTEMİN ÖZETİ : Davacı kooperatifin 1996 takvim yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak adına ikmalen kurumlar vergisi salınmış, ağır kusur cezası kesilmiştir.
... Vergi Mahkemesinin 21.5.1998 günlü ve E:1997/1177, K:1998/S51 sayılı kararıyla; davanın vergi aslına ilişkin kısmını reddetmiş, cezayı kusura dönüştürmüştür. Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 9.3.2000 günlü ve E:1998/3101, K:2000/1017 sayılı kararıyla; davacının herhangi bir teminata sahip olmayan alacağın tahsilini sağlayabilmek için başlattığı ihtiyati haciz, haciz ve borçluya icra müdürlüğü kanalı ile ödeme emri tebliği gibi işlemlerin sürmekte olduğu bir aşamada değerleme gününün de gelmiş olması karşısında, alacağın icra safhasında bulunuyor olması ve herhangi bir teminata da sahip bulunmaması nedeniyle bu alacak için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesi uyarınca şüpheli alacak karşılığı ayrılması yolunda işlem yaptığı, inceleme elemanı tarafından değerleme tarihinde artık alacağın şüpheli alacak olma niteliği bulunmadığı, borçlunun bir kısım mallarına haciz uygulandığı, haczedilerek yed-i emine teslim edilen malların alacağın teminatını teşkil ettiği, bu nedenle şüpheli alacak karşılığı ayrılmayacağının ileri sürüldüğü, davacı kurumun, ortağından olan alacağının adli icra aşamasında borçlunun mallarına haciz tatbiki suretiyle taminata bağlanmış olmasının bu alacağın şüpheli alacak vasfını değiştirmeyeceği, alacağın icra yolu ile takibine geçilmiş olmasının o alacağı şüpheli alacak kılacağı, öte yandan icraya intikal etmiş olması nedeniyle şüpheli alacak karşılığı ayrılan alacağın müteakip yılda tarafların anlaşması yolu ile tahsil edilerek hasılat kaydının yapıldığı, bunun mahkemece de kabul edildiği, bu durumda 1996 yılı için yapılmış olan ve uyuşmazlığa konu tarhiyatın onanmış olması nedeniyle şüpheli alacak karşılığı olarak ayrılan miktarın hem 1996 yılı kazancı olarak hem de 1997 yılı kazancı olarak mükerrer vergilendirilmesi gibi bir sonuç ortaya çıkacağından mahkemece bu hususun da dikkate alınması suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi 25.9.2001 günlü ve E:2001/735, K:2001/919 sayılı kararıyla; davacı kooperatifin ortağından olan alacağına karşılık almış olduğu ve aile bireylerinin müştereken imzaladığı iki adet bono için Asliye Ticaret Mahkemesinden ihtiyati haciz kararı aldığı, icra mıemurluğuna başvurarak borçluların mal ve alacakları üzerine ihtiyati haciz talebinde bulunması sonucu traktörler ve tarlalar üzerine haciz uygulandığı, 213 sayılı Yasanın 323 üncü maddesi karşısında, davacının mahkemedenı ihtiyati haciz kararı alarak uygulatması ve 1997 yılında borçluyla anlaşarak haciz konusunu değiştirip borcu tahsil etmesi nedeniyle alacağın teminat altında bulunduğunun tartışmasız olduğu, aynı gayrimenkul üzerinde başkaca hacizler buluuduğu yolundaki iddianın ise ipotek tarihinin davacının işleminden çok sonraki (14.5.1997) tarihi taşıması karşısında yerinde olmadığı, öte yandan davacının 1997 yılında hasılat yazılan miktarı kurumlar vergisi beyannamesinde beyan etmekle ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine yapılan tahakkukun ... Vergi Mahkemesinin K:1998/671 sayılı kararıyla terkin edildiği ve kararın kesinleştiği gerekçesiyle kararında direnmiştir.
Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve ihtiyati haczin teminat
sayılamayacağı, tahsilatın sağlanmasıyla alacağın şüphelı olma vasfını kaybedeceği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştır.
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı kooperatifin ortağından olan alacağı için alacaklının ve kefilin bazı menkul ve gayrimenkullerine haciz ve ipotek uygulatmak suretiyle teminat sağlamasına karşın, bu alacak için karşılık ayırdığından bahisle, 1996 takvim yılı için adına ikmalen salınan kurumlar vergisi yönünden davanın reddi, ağır kusur cezasının kusura dönüştürülmesi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla dava veya icra safhasında bulunan alacaklar, şüpheli alacak sayılmış, şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği, bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğunun karşılık hesabında gösterilmesi gerektiği, teminatlı alacaklarda bu karşılığın teminattan geri kalan miktara inhisar edeceği, şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarlarının tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirileceği kurala bağlanmıştır.
Yasa hükmü, teminatlı alacaklarda bu karşılığı teminattan geri kalan miktarla sınırlandırmakla; alacağın ipotek, haciz, rehin, kefıl vs. suretlerle teminata bağlanmış olması halinde, şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağını kabul etmiş bulunmaktadır.
Olayda, davacı kooperatifin ortağından olan alacağının, icra aşamasında borçlunun mallarına haciz uygulanmak suretiyle teminata bağlandığı anlaşılmaktadır.
İhtilaflı dönemde şüpheli alacak yazılan miktar, borcun tahsili üzerine hasılat kaydedilerek 1997 döneminde ihtirazi kayıtla verilen beyannameye dahil edilmiş ise de; açılan dava sonucunda ... Vergi Mahkemesince verilen E:1998/442, K:1998/671 sayılı kararla dava kabul edilerek tahakkukun kaldırılınasına karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiş bulunduğundan mükerrer vergilendirme de söz konusu değildir.
Kesilen ağır kusur cezasının kusura çevrilmesi suretiyle tarhiyatın değiştirilerek onanması yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
SONUÇ : Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, 12.4.2002 gününde oy çokluğu ile karar verildi.