Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi
Vergi mükellefi olan tüzel kişiler vergi kanunlarına göre üzerine düşen görevleri kanuni temsilcileri aracılığıyla yerine getirilerek, kanunda öngörülen cezalarda bu fiilleri işleyenler hakkında uygulanır. Tüzel kişilerin, kanuni temsilcisi dışındaki personelinin bu cezai fiilleri işlemeleri halinde asıl olan, kişilerin istihdam ettiği personelin, kanuni temsilcinin emir ve talimatıyla hareket edip iş gördüğüdür ve işlenen fiillerden, kanuni temsilcilerin cezai sorumluluğunu kabul etmek gerekir. Personelin, temsilcilerinin irade, istek ve onayı olmadan işlediği fiillerden temsilcinin cezai sorumluluğu kabul edilemez. Ancak bu durumun kanıtlanması gerekir. İstemin Özeti: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçundan sanık (A)'nın yapılan yargılanması sonunda: 213 sayılı Kanun'un 359/a2son ve TCK'nın 59/2. maddeleri gereğince 2.657.812.500 TL ağır para cezasıyla mahkumiyetine dair (...) Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen Karar hükmünün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi müdahil vekili ve sanık vekili tarafından istenilmiş sanık yönünden duruşmalı inceleme isteğinde bulunulmuş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının bozma isteyen 04.05.2001 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle sanık hakkında tayin olunan cezanın nev'i ve miktarı itibarıyla temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verildikten, sanık savunmasını yaptıktan ve Yargıtay C. Savcısı'nın düşüncesi alındıktan sonra incelenerek gereği görüşüldü. Karar: Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak: 1)Tüzel kişilerde vergi kanunları yönünden sorumluluk 213 sayılı Kanun'un 10 ve 333. maddelerinde hükme bağlanmıştır. 10. maddede tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilciler tarafından yerine getirileceği; 333. maddenin 4369 sayılı Kanunla değişik son fıkrasında da 359. maddede yazılı fiillerin işlenmesi halinde 359 ve 360. maddelerde öngörülen cezaların, bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunacağı açıklanmıştır. Tüzel kişilerin birden fazla kanuni temsilcilerinin bulunması suçun, eylem ve fikir işbirliği içinde işlenmediğinin anlaşılması halinde sorumluluk, cezanın şahsiliği ilkesine bağlı olarak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınarak suçun şekil sorumlusu değil ayrıntısını bilen ve oluşumunda rolü olan temsilciye aittir. Tüzel kişilerin kanuni temsilcisi dışındaki personelinin sözü edilen maddelerdeki fiilleri işlemeleri halinde cezai sorumluluğun belirlenmesi, üzerinde duyarlılıkla durulması gereken önemli bir konudur. Kanuni temsilcilerin suçtan kurtulmak için fiillerin; bilgileri emir ve talimatları dışında personel tarafından işlendiğini savunmaları olasıdır. Asıl olan tüzelkişilerin istihdam ettiği personelin kanuni temsilcinin emir ve talimatıyla hareket edip iş görmesidir. İdari yönden hiyerarşi pramidinin en üst noktasında kanuni temsilciler yer alırlar; diğerleri emir ve talimatı uygularlar. Bu uygulama sırasında işlenen fiillerden kanuni temsilcilerin cezai sorumluluğunu kabul etmek gerekir. Personelin fiillerin işlenmesinden doğrudan bir çıkarları yoktur. Örneğin mal ve hizmet alımı olmadığı halde alım belgesi alarak gideri arttırıp matrahın düşürülmesinde yada komisyon karşılığı fatura düzenlenip verilmesinde personelin kişisel bir çıkarı olduğu düşünülemez. İstisnai de olsa, emir ve talimata karşı gelerek bu fiillerin personel tarafından işlenmesi mümkündür; bu durumda fiilli işleyenin cezai sorumluluğunu kabul etmek gerekecektir. Kanuni temsilcileri cezai sorumluluktan kurtulması için personelin, tüzel kişinin yazılı kurallarına, kararlarına, emir ve talimatlarına kendiliğinden aykırı davrandığının delillerini ortaya koyması gerekir. Zira fiilin meydana getirdiği belgeyi kullanan kendisi, yararlanan yine kendisi yada tüzel kişidir. Örneğin sahte veya yanıltıcı faturanın kullanılması sırasında bu niteliğinin anlaşılması yada anlaşılır olmasına rağmen vergi dairesinde kullanılması, fiilin işlenmesine izin ve onay verildiğini göstermiş olduğundan kanuni temsilci cezai sorumluluktan kurtulamaz. Ama her durumda; kanuni temsilcilerin, personelin fiillerini işlendiği sırada bilmediği, işlendikten sonra da bilmeyerek kullandığı savunma ve olgusunun geçerliliği; tüzel kişinin iş ve yer yönünden faaliyet alanı, iletişim yoğunluğu ve olanakları, örgütlenme biçim ve yapısı, büyüklük ölçeği, personel sayısı, görev dağılımı, iş hacmi ve kapasitesi, bağımsız hareket etme olasılığı, mali bünyesi, mal varlıkları, kasa ve banka mevcudu, fiilin mahiyeti ve konusu gibi unsurlar dikkate alınarak değerlendirilmesi yapılıp sonuca varılmalıdır. Böylece isabetli ve adil sonuç elde edilir; cezaların şahsiliği ilkesine de uygunluk sağlanır. Değişik amaçlarla, örneğin kişisel çıkar sağlamak, tüzelkişi ve kanuni temsilcisini zorda bırakmak için fiili işleyen personel, fiilin sonucuna katlanmalıdır. Personelin, temsilcisinin istek, irade ve onayı olmadan işlediği fiillerden temsilcinin cezai sorumluluğu kabul edilemez. Davaya konu olayda, (T) (S) Böbrek Taş Kırma Teşhis ve Tedavi Merkezi Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı olan sanık, suça konu faturaların sahte olmadığı, gerçek alıma dayandığını, şirketin alım işleri sorumlusunun (M) olduğunu, kendisinin bu işlerle uğraşmadığını savunmuş, duruşmada tanık sıfatıyla dinlenen (M) ile şirketin muhasebecisi (N), savunmayı doğrulayan biçimde anlatımda bulunmuşlardır. Savunma ve tanık anlatımları, yukarıda açıklanan olgu ve ölçüler ile dosyadan edinilen kanaate göre faturaların sanığın emir, talimat ve onayıyla alınıp alınmadığı ve kullanıp kullanılmadığı, şirketin satın alma sorumlusu (M)'nin kendiliğinden sahte faturaları alıp, muhasebeye vermesinde özel amaç ve çıkarı bulunup bulunmadığı hususları değerlendirilip, gerektiğinde şirket ana sözleşmesi ve Ticaret Sicili Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın şirketin kanuni temsilcisi olup olmadığı da araştırılarak sonuca varılması gerekirken, yetersiz ve eksik araştırmayla mahkumiyetine karar verilmesi, 2)Kabul ve uygulamaya göre; sanığın 213 sayılı Kanun'un 359. maddesinin b1 yerine a2 maddesiyle mahkümiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı, sanık ve müdahil vekillerinin itirazlarıyla sanığın duruşmalı incelemesindeki savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu nedenlerden dolayı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca kısmen istem gibi bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.