Dairesi
Çalışma müsaadesi ile halen Amerika Birleşik Devletleri’nde ikamet ettiği anlaşıldığından dar mükellef olduğu tartışmasızdır. 210 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde de açıklandığı üzere çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla bir süredir yurt dışında yaşayan Türk vatand
Karar No
2001/4558
Esas No
2000/3132
Karar Tarihi
21-11-2001

Danıştay Dördüncü Daire

Çalışma müsaadesi ile halen Amerika Birleşik Devletleri’nde ikamet ettiği anlaşıldığından dar mükellef olduğu tartışmasızdır. 210 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde de açıklandığı üzere çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla bir süredir yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar bakımından dar mükellefiyet esasında vergilendirilmeleri gerekmektedir. Davacının 1998 yılında altı aydan fazla Türkiye’de ikamet ettiğinin tespit ve ispat yükümlülüğünün idareye ait olduğu açıktır. Bu durumda, dar mükellef olduğu açık olan davacının tevkif suretiyle vergilendirilmiş menkul sermaye iradı ile ilgili olarak aynı Kanun’un 86. maddesi uyarınca beyanname verme zorunluluğu bulunmamaktadır. İstemin Özeti: 1998 yılında döviz tevdiat hesabından elde ettiği faiz gelirini beyan etmediği ileri sürülen davacı adına takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden re’sen gelir vergisi salınmış, fon payı hesaplanmış, ağır kusur ve kusur cezaları kesilmiştir. (...) Vergi Mahkemesi; davacı vekili tarafından davacının 07.09.1990 tarihinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde işçi olarak çalıştığı, ikametinin kesintisiz sürdüğü, dar mükellef olduğu, bu nedenle elde ettiği menkul sermaye iradı ile ilgili olarak beyanname verme zorunluluğu bulunmadığının iddia edilmesi üzerine mahkemelerince ara kararıyla davacının menkul sermaye iradı elde ettiği 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde altı aydan fazla işçi olarak çalıştığını gösteren belgenin istendiği Newyork Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen 22.02.2000 tarihli yazının ibraz edildiği ancak söz konusu yazıda, davacının 1998 yılında ikamet yeri ve süresi hakkında yeterli bilgiler yer almadığından, davacıyı dar mükellef kapsamında değerlendirmenin mümkün olmadığı ancak elde edildiği tarihteki kur üzerinden hesaplanan gayrisafi menkul sermaye iradına indirim oranı uygulanması suretiyle bulunan kısım, 1998 yılı için belirlenen asgari beyanname verme sınırı olan 2.500.000.000 lirayı aşmadığından davacının beyanname verme yükümlülüğünün bulunmadığı gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı İdare, yapılan tarhiyatta usul ve yasaya aykırılık olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Olay tarihinde yürürlükte olan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 39. maddesinin 5. fıkrasında, yıllık beyanname ile beyanı gereken ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının 5, 6, 7, 122 ve 14 numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarına aşağıda belirtilen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunacak kısmın gelir vergisinden müstesna olduğu belirtildikten sonra bu istisnanın döviz cinsinden açılan hesaplara ödenen faiz ve kâr payları hakkında uygulanamayacağı hüküm altına alınmış, 1998 yılı gelirlerine uygulanmak üzere 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe giren ve beyanname verilmeyen halleri düzenleyen aynı Kanun’un 86. maddesinin 2. fıkrasının a bendinde ise dar mükellefiyette vergiye tabi gelir sadece; tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile kurumlardan elde edilen kâr paylarından ibaret ise beyanname verilmeyeceği düzenlenmiştir. Dosyanın incelenmesinden; davacının, 1998 yılında Akbank T.A.Ş. (...) Şubesi nezdindeki döviz tevdiat hesabından elde ettiiği faiz gelirinin 1998 yılı için belirlenen asgari beyanname verme sınırının üstünde olması nedeniyle beyanname verilmediği ileri sürülerek takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden re’sen tarhiyat yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, davacı vekili tarafından davacının 27.09.1990 tarihinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde işçi olarak çalıştığı bu nedenle dar mükellef olduğu iddia edilmekte ve dava dilekçesine ekli sosyal sigortalar kimliği, oturma izin kimliği ve pasaport fotokopilerinden 27.09.1990 tarihinden geçerli olmak üzere işçi pasaportu ile Amerika Birleşik Devletlerine giriş yaptığı ve temditleri olduğu görülmektedir. Kaldı ki mahkemece ara kararıyla istenilen ve Newyork Başkonsolosluğu tarafından verilen 22.02.2000 tarihli yazıdan da davacının oturma ve çalışma müsaadesi ile halen Amerika Birleşik Devletleri’nde ikamet ettiği anlaşıldığından dar mükellef olduğu tartışmasızdır. 210 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde de açıklandığı üzere çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla bir süredir yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar bakımından dar mükellefiyet esasında vergilendirilmeleri gerekmektedir. İdarece, savunma dilekçesinde davacının 1998 yılında hem yurtiçinde hem yurtdışında ikamet ettiği ve bu hususun mahkemece açıklanması istenilmekte ise de, yukarıda belirlenen hususların aksine davacının 1998 yılında altı aydan fazla Türkiye’de ikamet ettiğinin tespit ve ispat yükümlülüğünün idareye ait olduğu açıktır. Bu durumda, dar mükellef olduğu açık olan davacının tevkif suretiyle vergilendirilmiş menkul sermaye iradı ile ilgili olarak aynı Kanun’un 86. maddesi uyarınca beyanname verme zorunluluğu bulunmadığından mahkeme kararı sonucu itibarıyla yerinde görülmüştür. Bu nedenle temyiz isteminin reddine oy çokluğuyla karar verildi . AZLIK OYU: Davacının dar mükellef sayılması gerektiği iddiasıyla ibraz ettiği ve mahkemece yapılan incelemeler sonucu temin edilen belgeler 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde 6 aydan fazla işçi olarak çalıştığını kanıtlamaya yeterli olmadığından vergi mahkemesince ilgilinin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 86. maddesinin 2 (a) bendi kapsamında kabul edilmemesinde isabetsizlik bulunmamıştır. 193 sayılı Kanun’un 76. maddesinin 5, 6, 7, 12 ve 14 numaralı bentler. 86. maddesinin (c) bendi 103 maddede yer alan tarife ve geçici 56. maddenin birlikte değerlendirilmesinden, 1998 yılı için menkul sermaye iratlarıyla ilgili beyanname verme sınırının 2.500.000.000 TL olduğu, ancak döviz cinsinden elde edilen menkul sermaye iratları için indirimi oranı uygulanamayacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda, dar mükellef kabul edilmeyen davacının 1998 yılında döviz cinsinden elde ettiği faiz gelirine göre beyanname vermesi gerektiğinden mahkemece döviz cinsinden elde edilen menkul sermaye iradına indirim uygulanmak suretiyle karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Belirtilen sebeplerle vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle karara katılmıyorum.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı