|
Dairesi
Defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi ancak yargı organlarına ibraz edilmesi ve yapılacak inceleme sonucunda faturaların defterlere kaydedildiğinin tespiti halinde, sadece inceleme elemanına ibraz edilmediği gerekçesiyle KDV indirimlerinin reddedilmesi mümkün değildir.
|
|
Karar No
2001/2433
|
|
Esas No
2000/6570
|
|
Karar Tarihi
26-06-2001
|
|
|
Danıştay Yedinci Daire
Defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi ancak yargı organlarına ibraz edilmesi ve yapılacak inceleme sonucunda faturaların defterlere kaydedildiğinin tespiti halinde, sadece inceleme elemanına ibraz edilmediği gerekçesiyle KDV indirimlerinin reddedilmesi mümkün değildir. İstemin Özeti: Davacının 1996 yılına ilişkin alış ve gider belgelerini incelemeye ibraz etmemesi üzerine katma değer vergisi indirimi kabul edilmemek suretiyle Ekim dönemi için yapılan tarh ve ceza kesilmesi işlemlerini; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin 1. fıkrası (a) ve 34. maddesinin 1. bendine göre; katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, verginin fatura veya benzeri belgelerle gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmesi ve söz konusu belgelerin yasal defterlere kaydedilmiş olması gerektiği; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinde, Danıştay, idari ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliklerinden yapmalarının öngörüldüğü, davacı tarafından duruşmada ibraz edilen emtia alış ve gider belgelerinin yasal defter kayıtlarına uygunluğunun karşılaştırılması amacıyla aynı tarihli ara kararı ile yevmiye defterinin istenildiği; davacının yevmiye defterini ibraz etmesi üzerine, mahkemelerince yapılan inceleme sonucunda, tüm emtia alış ve gider belgelerinin bu defterlere kayıtlı olduğu, bunlara ilişkin katma değer vergisi tutarlarının tek tip hesap planı çerçevesinde bilgisayar ortamında işlenmiş bulunduğunun görüldüğü, bu durumda davacının indirim konusu yaptığı katma değer vergilerinin gerçek olduğu ve Yasa’ya uygun şekilde kaydedildiği anlaşıldığından, idarece tarh edilen vergi ve kesilen cezada hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden (...) Vergi Mahkemesi Kararı’nın; davacının defter ve belgelerini ibraz etmek için inceleme elemanından ek süre istemediği, yasal defterlerin ibrazının indirime hak kazanılıp kazanılmadığının tespiti için yeterli olmadığı, belgeler ibraz edilmemekle karşıt inceleme yapılması imkanının da ortadan kalktığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle, gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine, kararın onanmasına oy çokluğu ile karar verildi . AZLIK OYU: Türk Vergi Sistemi, vergiyi doğuran olayın belgelendirilmesi ve bu belgenin de belli süreler içerisinde yasa’da öngörülen defterlere kaydedilmesi esasına dayalıdır. Belge ve kayıt düzeni adı verilen bu esasın amacı; mükelleflerin ve mükelleflerle hukuki ilişkide bulunan üçüncü kişilerin vergi ile ilgili muamelelerinin, mükelleflerin servet, sermaye ve hesap durumları ile faaliyet ve hesap neticelerinin belli edilmesinin, denetlenmesinin, incelenmesinin ve tespitinin sağlanmasıdır. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 54. maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun belge ve kayıt düzeni ile ilgili maddelerinde bu amacın sağlanmasını olanaklı kılacak düzenlemelere yer verilmiştir. Sözü edilen yasa maddelerinde öngörülen usul ve esaslara uygun olarak düzenlenen belge ve bu belgelere dayanılarak yapılan kayıtlar, Vergi Hukukunda ’ilk görüş ya da doğruluk karinesi’ adı verilen bir hukuksal ön kabulden yararlanırlar. Ancak, Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin ’İspat’ başlıklı (B) fıkrasına göre, usulüne uygun olarak düzenlenen belge ve kayıtlarla tevsik edilen hukuki muamelelerin vergilendirmeye esas alınabilmesi için, bu biçimsel uygunluk yeterli değildir. Ayrıca, belge ve kayıtlarla tespit edilen hukuki muamelenin gerçek durumu yansıtıyor olması da gereklidir. Bu bakımdan; biçimsel olarak kanuna ve kanunun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yürürlüğe konulan idari düzenlemelere uygun olan belge ve kayıtların vergilendirilmeye esas alınabilmesi için, ilgili oldukları muamelelerin gerçek mahiyetinin ortaya çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Bunu yapma külfeti de, yukarıda sözü edilen (B) fıkrasında öngörülen ilkelere göre, vergi idaresine aittir. Vergi idaresinin kendi dışında oluşan vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetini ortaya çıkarabilmesini ise, düzenlenme ve kayıt zorunluluğu getirilmesinde güdülen amaç yukarıda açıklanan, belge ve defterlerin istenildiğinde vergi idaresinin denetim ve incelemesine sunulması ve gerektiğinde, şekline ve usulüne uygun belgelerle tevsik edilen hukuki muamelelerin karşı tarafı nezdinde inceleme ve araştırma yapılması ile olanaklıdır. Bu amaçla, Vergi Usul Kanunu’nun 256. maddesinde mükelleflerle, vergiyi doğuran olayla ilişkisi olan, gerçek ve tüzel kişilere muhafaza ettikleri her türlü defter, vesika ve karneleri muhafaza süresi içinde yetkili makam ve memurların istemeleri üzerine ibraz zorunluluğu getirilmiş; aynı Kanun’un 134. ve devamındaki maddelerde de, vergi idaresine mükellef ve mükellefle hukuki ilişkide bulunan kişi ve kuruluşlar nezdinde vergi incelemesi yapma yetkisi tanınmıştır. İlk aşamada biçimsel doğruluk karinesinden yararlanan belgelerin vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetiyle uygunluğunun, ancak bu yetki kullanılarak ortaya çıkarılması durumunda, bu belgelerin yapılacak veya daha önce yapılan vergilemeye esas alınması olanaklıdır. Bütün bu açıklamalardan; usulüne uygun olarak düzenlenen belge ve kayıtların vergilemeye esas alınabilmesi veya yapılan vergilendirme işleminin doğruluğuna kanıt olabilmesi için, ibrazın vergi idaresine veya karşıt incelemeye yetkili elemanına yapılmış olması gerektiği sonucu çıkarılmaktadır. Esasen; ibraz zorunluluğunu ve karşıt inceleme yetkisini öngören Vergi Usul Kanunu’nun, vergi idaresinin görev ve yetkileri ile vergilendirmede izlemek zorunda olduğu yöntemleri düzenleyen bir idari usul yasası olması da, bunun göstergesidir. Yasa’da öngörülen zorunluluğa karşın, usulüne uygun olarak verilen süre içerisinde, haklı mazeret olmaksızın, belge ve defterlerin ibrazından kaçınılması, vergi idaresinin denetiminden saklanmak istenilen kimi durumların olduğu ve bunların karşıt inceleme yoluyla ortaya çıkarılmasının engellenmesinin amaçlandığı anlamına gelir. Salt bu nedenle, haklı mazeret olmaksızın, yetkililere ibraz edilmeyen belge ve defterler, ilgilisi lehine kanıt olma değerini yitirirler. Vergim Usul Kanunu’nun 30. maddesinin 2. fıkrasının 3. bendinde, bu Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerin hepsinin veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesinin, dönem matrahının re’sen takdirini gerektiren, ayrı bir durum olarak öngörülmüş olmasının nedeni de, budur. Bilindiği üzere; idari yargı yetkisi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 2. fıkrasında, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlandırılmıştır. İdari yargı yerlerinin bu denetim yetkisi, kanunların idari makamlara bıraktığı yetkilerin kullanılışının hukuka uygun olup olmadığının araştırılmasını kapsar; yoksa, söz konusu yetkilerin idari yargı yerlerince kullanılması sonucu yaratmaz. Böyle olunca; vergi mahkemelerinin, vergi idaresine ait vergi incelemesi ve karşıt inceleme yapma yetkisinin kullanılışının hukuka uygunluğunu denetlemekle yetinecekleri; onların yerine geçerek, vergi incelemesi ve karşıt inceleme yoluyla defter kayıtlarının ve bu kayıtların dayanağı olan belgelerin gerçek durumla uyumlu olup olmadıklarını araştıramayacakları tabiidir. Bunun sonucu olarak; vergi incelemesi yapmaya yetkili denetim elemanına ibraz edilmediği için, biçimselliğinin gerçek mahiyetle uyumlu olup olmadığı tespit edilemeyen defter ve belgelerin, çıkan uyuşmazlık dolayısıyla açılan idari davada, karşıt inceleme yetkisi bulunmayan idari yargı yerince, davacı lehine verilecek karara dayanak alınması, vergilemede esas olan ’gerçek mahiyet’in biçimselliğe feda edilmesi anlamına gelir ki, vergiyle ilgili muamelelerinin gerçek mahiyetlerini vergi idaresinin denetiminden kaçırmayı düşünen vergi mükelleflerinin, bunu sağlamak amacıyla, defter ve belgelerinin inceleme elemanı yerine yargı yerlerine ibrazını yeğlemelerine yol açabilecek böyle bir anlayışa kanun koyucunun izin vereceği düşünülemez. Bu bakımdan; gerçek mahiyetle uyumlu olduklarının, idari yargı yerince saptanmasına olanak bulunmayan; aksine, yetkili elemana ibraz edilmedikleri için, kanıt olma değerini yitiren, belgelere dayanılarak, bir idari davada, davacı lehine karar verilemez. Olayda; davacıya ait defter ve belgelerin, inceleme elemanı tarafından istenilmiş olmasına karşın, alış ve gider belgelerinin belli edilen tarihte ve daha sonra yasaca geçerli bir mazeret ileri sürülmeksizin ibraz edilmediği, dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Açıklanan nedenle, Vergi Mahkemesi Kararı’nın temyize konu hüküm fıkrasının bozulması gerektiği oyu ile aksine karar verilen karara karşıyız.
|
|