Dairesi
Devre tatil sözleşmelerinin kira sözleşmesi niteliğinde olmadığı, bu sözleşme ile hak satışı yapıldığı için hasılatın tamamının elde edildiği dönemde gelir olarak kaydedilmesi gerektiği.
Karar No
2000/832
Esas No
1999/4979
Karar Tarihi
31-05-1999

Danıştay Dördüncü Daire

Devre tatil sözleşmelerinin kira sözleşmesi niteliğinde olmadığı, bu sözleşme ile hak satışı yapıldığı için hasılatın tamamının elde edildiği dönemde gelir olarak kaydedilmesi gerektiği. İstemin Özeti: Davacı kurumun 1995 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı üzerinden re'sen kurumlar vergisi salınıp, fon payı hesaplanmış, ağır kusur cezaları kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; davacı kurumun devre tatil sözleşmesi yaparak sattığı tatil köyündeki satıştan elde edilen hasılatın tamamının gelir olarak kaydedilmediği ve bu hasılata ilişkin olarak alınan alacak senetlerinin dövizli olanlarının değerlenmesinden kaynaklanan kur farklarının gelir yazılmadığı ileri sürülmüş ise de, düzenlenen devre tatil sözleşmesinin taraflara karşılıklı hak ve yükümlülükler getirdiği, bu sözleşmenin kira, hizmet ve vekalet edimleri şeklinde üçlü bir akitler manzumesi olduğu, sözleşmede satış sözcüğü sıkça kullanılmakla birlikte, bu akdin bir tür kira sözleşmesi olduğu ve yapılan işin kiralama niteliğinde olduğu, dolayısıyla alınan kira bedellerinin ait olduğu yıllara gelir yazılmasında ve bu kiralara ilişkin dövizli alacak senetlerinin değerlemesi sonucu oluşan kur farkının 'gelecek yıllar geliri' olarak muhasebeleştirilmesinde kanuna aykırılık bulunmadığı, devre tatiller nedeniyle alınan yıllık aidatların kayıtlara intikal ettirilmediği ileri sürülmüş ise de, yapılan aramada üç ayrı firmanın kayıtlarının ele geçirildiği, davacı kurum vekilince alınan aidatların üç firmaya ait olduğunun ileri sürüldüğü, bu hususta mahkemelerince yapılacak bir incelemenin veya bir bilirkişi incelemesinin idarenin yerine geçerek işlem tesisi anlamına geleceği, dolayısıyla davacı iddialarının kabulü gerektiği, ortaklar cari hesabından ortağa borç para verilerek faiz alınmaması nedeniyle örtülü kazanç dağıtıldığı iddiasının da, şirketin cirosunun çok yüksek olması ve ortaklar cari hesabının sürekli hareket halinde olması nedeniyle yerinde görülmediği, gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü, vergi inceleme raporuna dayanılarak yapılan tarhiyatın yerinde olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar : Vergi Dairesi Müdürlüğü, temyiz dilekçesinde örtülü kazanç ve gelir kaydedilmediği öne sürülen aidatları için yapılan tarhiyatlara yönelik olarak ileri sürülen iddialar mahkeme kararını kusurlandıracak ve kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Davacı kurum, mülkiyetinde bulundurduğu tatil köyündeki bağımsız bölümleri '100 yıllık uluslararası devre tatil satış sözleşmesi' ile mülkiyeti kendisinde kalmak ve 100 yıl süre ile belirli haftalarda kullanılmak üzere dönem sahiplerine tahsis etmektedir. Anılan sözleşmeye göre, dönem hakkı sahibi, kendisine tahsis edilen dönemi başkasına kullandırabileceği gibi kiraya da verebilmektedir. Buna mukabil, başlangıçta peşin veya 36 aya kadar vadeli bir bedel ödemekte ve ayrıca 100 yıl boyunca genel giderler için aidat ödeme yükümlülüğü altına girmektedir. Sözleşmeye göre kullanım hakkı dönem sahibinin mirasçılarına intikal edebilmektedir. Anılan sözleşme, içerisinde çeşitli akit tiplerini barındırmakla birlikte, hukukumuzda yeralmayan atipik bir sözleşmedir. Ancak, içerdiği şartlar dikkate alındığında, bu sözleşmeyi bir gayrimenkulün belirli bir süre kullandırılmasına mahsus 'kira akti' olarak nitelemek mümkün değildir. Davacı kurumun esas faaliyetinin devre tatil pazarlaması işi olduğu ve bu işin esas ticari faaliyet olarak yürütüldüğü de dikkate alındığında, anılan işi 'devre tatil hakkı satışı' olarak nitelendirmek yerinde olacaktır. Bu durumda, ticari kazançta esas olan tahakkuk esası da dikkate alındığında, sözleşmenin yapıldığı tarihte satış gelirinin tahakkuk ettiği sonucuna varılmaktadır. O halde, sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle tahakkuk etmiş bulunan devre tatil hakkı satış gelirinin, kabule imkan bulunmadığı ve bu durumda karşılık ayırabileceğinin kabulünün mümkün olmadığı, kaldı ki Maliye Bakanlığı'na verilen yetkinin muhasebe usul ve esaslarını belirlemek ile sınırlı olup vergi matrahını belirlemeye etkili gider unsurlarını değiştiren bir yetki tanınmadığı, ayrıca muhasebe sistemi uygulama genel tebliği ile getirilen düzenlemenin vergiye tabi kârın tespiti yönünden bir düzenleme sayılamayacağı ve kıdem tazminatı karşılıklarının gider olarak kurumlar vergisi matrahından indirilmesine imkan bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı, kıdem tazminatında miktarı kesin tespit edilemeyen ancak yasa ile ileride ödenmesi zorunlu tutulan belli bir zararın var olduğu ve bu zararın borç mahiyetinde bulunduğu ve gider yazılması gerektiği ileri sürülerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını, sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı