Danıştay Dördüncü Daire
Gerçek ya da tüzel kişilerin Gelir Vergisi Kanunu'na göre vergilendirilebilmesi için mükellefiyetle ilgili maddi olayların, kayıtların araştırılması, elde edildiği öne sürülen kazancın hangi gelir unsurundan oluştuğunun ortaya konulması, ticari kazancın kesin, açık ve net biçimde tespit edilmesi gerekir. İstemin Özeti: 1995 yılına ait gelir vergisi beyannamesini vermeyen davacı adına re'sen takdir olunan matrah üzerinden gelir vergisi salınmış, fon payı hesaplanmış, ağır kusur ve kusur cezaları kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla: 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 2. maddesinde gelir vergisine tabi kazanç ve iratlar sayılmış, bu kazanç ve iratların tespit ve vergilendirme usul ve esasları aynı kanunda ayrı ayrı düzenlenmiş olup, gerçek yada tüzel kişilerin Gelir Vergisi Kanunu'na göre vergilendirilebilmesi için mükellefiyetle ilgili maddi olayların, kayıtların araştırılması, elde edildiği öne sürülen kazancın hangi gelir unsurundan oluştuğunun ortaya konulması, ticari kazancın kesin, açık ve net biçimde tespit edilmesi gerektiği, olayda 27.06.1995 günlü tutanakla davacının 25.06.1995 tarihinden itibaren çeyiz satış işine başladığı, mükellefiyet tesis ettirmediği 11.12.1995 günlü tutanakla da aynı işyerinde faaliyetine iki gün devam ettiği, kesin işe başlama ve bırakma tarihinin bilinmediği hususlarının tespiti üzerine mükellefiyet tesis ettirilerek re'sen tarhiyat yapılmış ise de, iki tutanağın incelenmesi sonucu davacının sürekli faaliyette bulunduğu ve gelir elde ettiği hususunda İdarece yapılmış bir tespitin bulunmadığı gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılmasına karar verilmiştir. Davalı idare yapılan tarhiyatın yerinde olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.