Danıştay Dördüncü Daire 

Döviz tevdiat hesaplarının açıldığı tarih ile kapatıldığı tarih arasındaki kur artışı mevduat faizi olarak değerlendirilemez ve menkul sermaye iradı olarak vergilendirilemez. İstemin Özeti: 1994 yılı işlemlerinin bankalar yeminli murakıplarınca incelenmesi sonucu düzenlenen rapora dayanılarak, döviz tevdiat hesabının açıldığı tarih ile kapatıldığı tarihlerdeki döviz kurları arasındaki farkın, kurlara yansıtılmak suretiyle ödenen faiz olduğu, ödenen faizler üzerinden gelir (stopaj) vergilerinin kesilmediği ve fon payı hesaplanmadığı ileri sürülerek davacı banka adına ikmalen salınan gelir (stopaj) vergisi üzerinden fon payı hesaplanmış, kusur cezası kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; olayda, müşterilerine Türk parası cinsinden mevduat hesabı açılmasının söz konusu olmadığı, yapılan işlemin Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un verdiği yetkiye dayanarak Bakanlar Kurulu’nca alınan kararlara, Bankalar Kanunu’na ve TC Merkez Bankası’nca getirilen düzenlemelere uygun olarak döviz alımsatımından ibaret olduğu, ’dövizin alımsatım tarihleri arasında oluşan farkın faiz değil, Türk Lirasının yabancı paralar karşısında değer kaybetmesinden kaynaklanan fiktif bir artış olduğu,’ dövizin bankaca müşterilerine satılması ve belli bir süre sonra müşterilerden satın alınması da, oluşan farka faiz niteliği kazandırmayacağı, dolayısıyla söz konusu işlemlerden kaynaklanan kur farkları faiz niteliğinde olmadığından menkul sermaye iradı olarak vergilendirilemeyeceği gerekçesiyle hesaplanan cezalı fon payının kaldırılmasına karar vermiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü, hesaplanan fon payının yasaya uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine oyçokluğuyla karar verildi.