Dairesi
DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU E. 2000/164
Karar No
2000/295
Esas No
2000/164
Karar Tarihi
13-10-2000

T.C.

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU

o MENKUL SERMAYE İRADI OLARAK VERGİLENDİRİLME (Faiz Geliri - Elde Etmenin Esas Olduğu)

o FAİZ GELİRİ (Menkul Sermaye İradı Olarak Vergilendirilmesinde Elde Etmenin Esas Olduğu)

o BORÇ PARA VERME (Karşılığında Menkul Sermaye İradı Yönünden Faiz Gelirinin Elde Edilmiş Sayılabilmesi İçin Borçlu Bakımından Faizin Ödenmiş Olması Gereği)

Özet : 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75'inci maddesinde menkul sermaye iradının vergilendirilmesinde elde etmenin esas olduğu açıklanmış, ancak elde etmeyi tanımlayan bir kural yer almamıştır.

Menkul sermaye iradının elde edilmiş sayılabilmesi sadece hukuken tasarruf edilebilmesine, diğer bir anlatımla tahsil edilebilir hale gelmesine değil, iradı iktisaden tasarruf edebilme imkanının da bulunmasına bağlıdır.

Borç para verme karşılığında menkul sermaye iradı yönünden faiz gelirinin elde edilmiş sayılabilmesi için borçlu bakımından faizin nakten veya hesaben ödenmiş olması, alacaklı açısından ise faizin, nakten, aynen mahsup veya takas gibi çeşitli şekillerde tahsil edilmiş olması gerekir.

İstemin Özeti: Kuyumculuk işi yapan davacının 1990 yılında verdiği borçdan dolayı elde ettiği faiz gelirini beyan etmemesi nedeniyle adına re'sen kaçakçılık cezalı gelir vergisi salınmıştır.

Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen Antalya Vergi Mahkemesi 10.10.1995 günlü ve E: 1994/1458, K: 1995/695 sayılı kararıyla, aralarında yakın akrabalık ve iş ilişkisi olmayan kişiler arasında karşılıksız borç para verilmeyeceğinin yargı içtihatlarıyla kabul edildiği, 30.7.1990 tarihinde verilen 65.000.000-lira borca karşılık alınan 30.8.1990 tarihli çekin karşılıksız çıkması üzerine vadenin 30.9.1990 tarihine uzatıldığı, çekin karşılıksız çıkması üzerine de teminat olarak 345.000.000-liralık tarihsiz çek alındığı, söz konusu çekin ...'a ciro edilerek 30.10.1990 vade tarihi yazılıp karşılıksız çıkınca icraya verildiğinin anlaşıldığı. 5.12.1990 ve 17.1.1991 tarihli protokollerle ödeme planlarının ve senetlerin yeniden düzenlenmesi, borç para verme işleminin süreklilik arzettiğini gösterdiğinden elde edilen gelirin ticari kazanç olarak değerlendirilmesi gerektiği, inceleme raporunda elde edilen faizin hesabında 65.000.000 liranın ana para, 345.000.000 liralık ödemenin ise ana para ve faiz olarak benimsendiği ve sonraki tahsilatlarla 398.175.542 - lira faiz elde edildiğinin kabul edildiği, ancak 1990 yılında tahakkuk eden 280.000.000 liralık faizin tamamının değil, 167.000.000 - liralık kısmının tahsil edildiği ve bu miktarın vergiye esas alınması gerektiği, elde edilen faizin 113.000.000- liralık kısmının 1991 yılına ilişkin olduğu, inceleme raporunda da bu miktarın esas alındığı, 65.000.000- liralık borç vadesinde ödenmediği için vadeler uzatılıp borç toplamı 345.000.000-liraya çıktığından, bu iki rakam arasındaki farkın faiz olarak kabulünün daha gerçekçi olacağı, 167.000.000- liradan banka sigorta muameleleri vergisinin de düşülmesi gerektiği gerekçesiyle davayı kısmen kabul ederek vergi aslını azaltmak suretiyle cezalı tarhiyatı değiştirmiştir.

Yükümlünün temyiz istemini reddeden Danıştay Üçüncü Dairesi karar düzeltme aşamasında kararını ortadan kaldırdıktan sonra, 25.3.1999 günlü ve E: 1997/5031 K: 1999/1207 sayılı kararıyla; tarhiyatın ihbarcının ifadesine dayandırıldığı, borç para verme işlemi bir defa yapılmış olduğundan elde edilmiş bir gelirin bulunması halinde dahi bunun menkul sermaye iradı sayılması gerektiği, öte yandan matrahın hesabı varsayıma dayandığından, bu şekilde belirlenen matrah üzerinden yapılan tarhiyatta da yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Antalya Vergi Mahkemesi 14.12.1999 günlü ve E: 1999/750, K: 1999/711 sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal neden ve gerekçe ile direnmiştir.

Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiş ve borç para verilmesi karşılığında faiz geliri elde edilmesinin söz konusu olmadığı, tarhiyatın varsayıma dayanılarak yapıldığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Şahnaz Gerek'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Ülkü Erbük'ün Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Verdiği borç paradan dolayı elde ettiği faiz gelirini beyan etmediğinden bahisle yapılan cezalı tarhiyatı matrahı azaltarak değişiklikle onayan vergi mahkemesi ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75'inci maddesinde menkul sermaye iradının vergilendirilmesinde elde etmenin esas olduğu açıklanmış, ancak elde etmeyi tanımlayan bir kural yer almamıştır.

Menkul sermaye iradının elde edilmiş sayılabilmesi sadece hukuken tasarruf edilebilmesine, diğer bir anlatımla tahsil edilebilir hale gelmesine değil, iradı iktisaden tasarruf edebilme imkanının da bulunmasına bağlıdır.

Borç para verme karşılığında menkul sermaye iradı yönünden faiz gelirinin elde edilmiş sayılabilmesi için borçlu bakımından faizin nakten veya hesaben ödenmiş olması, alacaklı açısından ise faizin, nakten, aynen mahsup veya takas gibi çeşitli şekillerde tahsil edilmiş olması gerekir.

Tarhiyatın dayanağı olan vergi inceleme raporu ve eklerini oluşturan belgeler ile borçlunun ifadesinden, yükümlünün 30.7.1990 tarihinde verdiği 65.000.000.- lira borç para karşılığında aldığı 30.8.1990 tarihli çekin karşılıksız çıkması üzerine vade tarihleri ve borç miktarları değiştirilerek yeni çekler düzenlendiği, son düzenlenen çekin ise ...'a ciro edilerek 30.10.1990 vade tarihi yazılıp karşılıksız çıkınca icraya verildiği, ayrıca ...'in gayrimenkulüne 300.000.000.- liralık ipotek tesis ettirildiği, yapılan protokollerle yeni ödeme planları ve yeni senetlerin düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda aynı yılda bir kişiye bir kez borç para verilmiş olması karşısında faiz gelirinin menkul sermaye iradı olarak vergilendirilmesi gerekmekte ise de ihtilaflı dönemde elde edilmiş faiz geliri bulunmadığından çek vadelerinin değiştirilmesi nedeniyle borç para verme işleminin süreklilik kazandığından bahisle davacının ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamıştır.

SONUÇ : Bu nedenle temyiz isteminin kabulüne Antalya Vergi Mahkemesinin 14.12.1999 günlü ve E: 1999/750, K: 1999/711 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 13.10.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar bozulması istenen Antalya Vergi Mahkemesinin K: 1999/711 sayılı kararının dayandığı hukuksal nedenler karşısında yerinde ve ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte değildir.

Bu nedenle temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı