Danıştay Yedinci Daire
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir. İstemin Özeti: Davacı adına, beyanda bulunmadan ikrazatçılık yaptığından bahisle banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması ve ağır kusur cezası ile usulsüzlük cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada; olayda, davacının 1996 yılında, aralarında husumet, sıkı iş ilişkisi veya yakın akrabalık bağı bulunmadığı anlaşılan iki ayrı şahsa değişik tarihlerde faiz karşılığı borç para verdiğinin tespiti üzerine cezalı tarhiyat yapıldığını; her ne kadar davacı, alivre usulü alınan 9 ton üzüm için avans verildiğini; karşılığında para ve müstahsil makbuzu düzenlendiğini ileri sürmekte ise de, üzümün alış fiyatının ve toplam borç miktarının belirtilmemiş olması karşısında, verilen paranın avans olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, günün ekonomik koşullarında 480.000.000 lira gibi bir paranın karşılıksız olarak kullandırılmasının düşünülemeyeceği; sonuç olarak, faiz karşılığı borç para verme işini gizlemek amacıyla muvazaalı bir şekilde ticari işlem tesisi yoluna gidildiği kanaatine varıldığından, hesaplanan faiz tutarı üzerinden banka ve sigorta muameleleri salınmasında ve ağır kusur cezası kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 336. maddesi uyarınca tek bir fiile iki ayrı ceza kesilmeyeceğinden, olaya ayrıca usulsüzlük cezası kesilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava konusu işlemin usulsüzlük cezasına ilişkin kısmının iptaline; vergi aslı ve ağır kusur cezasına yönelik davanın ise reddine dair, (...) Vergi Mahkemesi kararının; davalı idarece, cezalı tarhiyatın aynen onanması gerektiği ileri sürülerek davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm fıkrasının; davacı tarafından ise verilen paranın 9 ton üzümün alivre usulü alınması hususunda yapılan anlaşmaya karşılık verildiği ileri sürülerek davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm fıkrasının bozulması ve duruşma yapılması istenilmektedir. Karar: Temyiz başvuruları; 1996 yılında birden fazla şahsa faiz karşılığı borç para vermek suretiyle ikrazatçılık yaptığından bahisle davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması, ayrıca ağır kusur ve usulsüzlük cezaları kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada vergi mahkemesince verilen kararın bozulması istemlerine ilişkindir. Davacı idare temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının usulsüzlük cezası yönünden dava konusu işlemin iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Davacı temyiz istemine gelince: 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesinin 3. fıkrasında; 2279 sayılı Kanun'a göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, 2. fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu kanunun uygulanmasında banker sayılacakları hükme bağlanmıştır. Günün, ekonomik şartları gözönünde tutulduğunda, aralarında yakın akrabalık veya iş münasebeti bulunmayan kimseler karşısında karşılıksız borç para alınıp verilmeyeceği ve bir takvim yılında birkaç kişiye veya bir kişiye birden çok yıllarda borç para verilmesinin ikrazatçılık sayılacağı ve elde edilen faizin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi tutulması gerekeceği hususu, Dairemizin süregelen içtihatlarındandır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 2365 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin B fıkrasında da, vergilendirmede vergiyi doğuran olayan ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; ancak, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılmayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükme bağlanmıştır. Vergi mükellefleri bakımından, normal ve mutat durum, mükellefiyetle ilgili olarak yapılan tüm hasılat ve giderlerin Vergi Usul Kanunu'nda ve bu Kanunun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yapılan idari düzenlemelerde öngörülen belgelerle tevsik edilmesidir. Olayda, davacının faiz karşılığı borç para verme işini gizlemek amacıyla ortağı ve müdürü bulunduğu (...) Şirketi'nce alivre usulü üzüm alımı yapıldığı şeklinde muvazaalı ticari işlem tesis edildiği kabul edilmek suretiyle cezalı tarhiyat yapılmış, mahkemece de bu doğrultuda hüküm tesis edilmişse de, davacı tarafından, faiz karşılığı verildiği ileri sürülen paranın, alivre usulü üzüm alımına dayandığı, bu hususta düzenlenen para ve müstahsil makbuzları ile tevsik olunduğundan, söz konusu makbuzların (...) Şirketinin kayıtlarına ticari alışveriş olarak kaydedilip kaydedilmediği, ayrıca ilgili yıl şirket kazancının tespitinde dikkate alınıp alınmadığı hususları araştırılmadan olayda, muvazaa bulunduğu gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davalı idare temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının usulsüzlük cezasına ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına; davacı temyiz isteminin kabul ile mahkeme kararının vergi aslı ve ağır kusur cezasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, oy birliği ile karar verildi.