Danıştay Yedinci Daire
VUK'un 3. maddesine uygun olarak, ticari ilişkiden kaynaklandığı gelir ve katma değer vergisi mükellefiyetlerinin düzenlenmesini zorunlu kıldığı fatura ve defter kayıtlarıyla belgelenmeyen tahsilat, ikrazatçılık faaliyetinden kaynaklanmakta olup, hakkında tefecilik suçundan dolayı açılan ve cezai sorumlulukla ilgili bulunan davanın beraatla sonuçlanmış olması, hukuki nedenleri farklılık arzeden cezalı tarhiyata yönelik davaya dayanak alınması da mümkün değildir. İstemin Özeti: İkrazatçılık yaptığından bahisle davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması ve ağır kusur cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemi: 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 1. ve 37. maddesi ile 6802 sayılı Gider Vergisi Kanunu'nun 28. maddesinden ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3. maddesinde bahisle, tarhiyatın dayanağı olan vergi inceleme raporunun incelenmesinden, ikrazatçılık yaptığı ihbarının alınması üzerine (...) Emniyet Müdürlüğü birimlerince davacının işyerinde yapılan aramalarda ele geçen defter ve belgelerin vergi inceleme elemanlarınca incelenmesi sonucu işyerinde bulunan senetlerde ismi geçen şahısların ifadelerine başvurulduğu, bu şahıslardan (...)'un ifadesinde, davacının tefecilik yaptığı kendisinin sürekli olarak değişik tarihlerde faiz karşılığı borç para aldığını ve aralarında ticari ilişki olmadığını ifade ettiği (...)'ın ise aldığı borç para karşılığında kur farkı adı altında para ödediğini belirttiği, (...) isimli şahsın da davacından aldığı borç para faiz ödediğini beyan ettiği, ancak davacı ile (...)'un tefecilik suçundan yargılandığı davanın duruşması esnasında (...) ve (...)'nun davacının faiz almadığını ifade ettikleri nitekim davacının (...) Asliye Ceza Mahkemesi'nce bu suçu işlemediği gerekçesiyle beraatine karar verildiği (...)'un dava dilekçesine ekli noterden tasdikli beyanında da babasından kalına müşterek mülkiyete konu evini davacıya haricen sattığını ve davacının eve karşılık peyderpey para verdiğini ve her para alışverişinde senet aldığını, evin başka bir şahsa satılması sebebiyle aralarında tartışma çıktığını ve bu tartışma üzerine de davacının kendisine faizle borç para verdiği yolunda ihbarda bulunduğunu ve inceleme sırasında imzaladığı tutanağın da daha önce hazırlandığını ifade ettiği aynı şahsın davacıya vermiş olduğu 3.480. 000.000 liralık çekin karşılığını ödememesi sebebiyle (...) Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığı ve hapis cezasına mahkum edildiği (...)'un yapmış olduğu ihbar üzerine yapılan incelemede vergi inceleme elemanınca adı geçen şahsın el defterine itibar edilerek defterde bulunan senet miktarları esas alınarak dava konusu tarhiyatın yapıldığının anlaşıldığı olayda davacını işyerinde bulunan senetler arasında (...)'na ait bir adet senedin olduğu ve bu kişinin vergi inceleme elemanına davacıdan almış olduğu paraya faiz işletildiğini ifade etmiş ise de; adli yargıda yapılan duruşma sırasında açıkça faiz ödemediğini, ara sıra davacı ile birbirlerinden yardımlaşma amacıyla para alıp verdiklerini ama faiz almadıklarını ikrar ettiği, yine bir adet senedi bulunan (...) isimli şahsın davacıdan bir kez mark olarak aldığı parayı, borcun ödendiği tarihteki kura göre ödediği herhangi bir faiz ödemediği yolundaki açık beyanı karşısında günümüzde markın Türk parası karşısındaki değer artışının vergilendirilmesi ve söz konusu olamayacağından, bu şahıslara vermiş olduğu para karşılığında davacının faiz almadığının kabulü gerekmekte olup, diğer şahıs (...)'nun da davacı ile aralarında husumet olması, onun ihbarı üzerine incelemelerin başlatılması, davacıya olan borçlarını ödemediği hususunun yargı kararıyla sabit olması ayrıca adı geçen şahsın noterde verdiği beyanında bu hususları açıkça ifade etmesi karşısında davacının bu kişiye de faizle borç para vermediğinin kabulü gerektiği bu durumda adli yargıda ispatlanamayan bir iddiaya dayanılarak vergi mükellefiyeti tesis edilemeyeceği gibi davacı ile aralarında husumet bulunduğu anlaşılan kişinin ifadesine dayanılarak o kişinin el defterindeki bilgiler esas alınmak suretiyle bulunan matrah üzerinden yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden (...) Vergi Mahkemesi kararının vergi inceleme raporu uyarınca davacı adına yapılan tarhiyatta isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: Uyuşmazlık, 1995 ve 1996 yıllarında ikrazatçılık yaptığından bahisle davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınmasından ve ağır kusur cezası kesilmesinden doğmuştur. 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesinin 3. fıkrasında: 2279 sayılı Kanun'a göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, 2. fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu Kanun'un uygulanmasında banker sayılacakları hükme bağlanmıştır. Günün ekonomik şartları göz önünde tutulduğunda, aralarında yakın akrabalık veya iş münasebeti bulunmayan kimseler arasında karşılıksız borç para alınıp verilemeyeceği ve bir takvim yılında bir kaç kişiye veya bir kişiye birden çok yıllarda borç para verilmesinin ikrazatçılık sayılacağı ve elde edilen faizin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi tutulması gerekeceği hususu, Dairemizin süregelen içtihatlarındandır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 2365 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin B bendinde, 'Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.' hükmüne yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, ikrazatçılık yaptığı yolunda ihbarda bulunulması üzerine (...) Emniyet Müdürlüğü birimlerince davacının adresinde arama yapıldığı, aramada ele geçirilen defter ve belgelerin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporunda, ifadesine başvurulan şahıslardan (...)'un, davacının tefecilik faaliyeti ile iştigal ettiğini, davacıdan sürekli olarak değişik tarihlerde faiz karşılığı borç para aldığını, aralarında herhangi bir ticari ilişki olmadığını beyan ettiği adı geçen şahsın el defterinden davacının aldığı borç miktarı ve tarihi ile ödediği faiz miktarının tespit edildiği (...)'ın ifadesinde, davacıdan 1.500.000.000 lira borçlandığı, ödeme tarihi geldiğinde markın kurunda meydana gelen artış nedeniyle 105.000.000 lira kur farkı ödediğini, herhangi bir faiz ödemediğini (...)'nun ise ifadesinde, 1.550.000.000 lira için 150.000.000 lira faiz ödediğini beyan ettiği bu itibarla davacının ikrazatçılık yaptığı sonucuna varılarak inceleme dönemi için tespit edilen matrah üzerinden banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması ve ağır kusur cezası kesilmesinin önerildiği anlaşılmıştır. Nitekim davacı da vergi inceleme elemanına verdiği ifadesinde, adı geçen şahıslara borç para verdiğini beyan etmiş, ancak (...)'a verdiği araba ve ondan alacağı ev karşılığında para verdiğini ve faiz almadığını (...) ve (...)'ın da arkadaşı olduklarını ve onlara verdiği borç para karşılığında da faiz almadığını beyan etmiştir. Ancak, davacının (...)'a araba sattığı ve ondan ev almak üzere para verdiği bu itibarla da adı geçen şahıstan çek ve senet aldığı hususunu noter senedi, senet vs. belgelerle ispatlayamaması karşısında, davacının gerek (...)'a gerekse aralarında herhangi bir ticari ilişki olmaksızın borç para verip, karşılığında senet aldığı (...) ve (...)' a faiz karşılığında borç para verdiği sonucuna varılmıştır. (...)' un davacıdan aldığı borç para karşılığında verdiği çekin karşılıksız çıkması üzerine hakkında açılan ceza davasında hapis cezasına mahkum edilmesi kısacası davacı tarafından faizin tahsil edilmemiş olması ikraz işleminin yapıldığı anda kararlaştırılan faizin elde edilmediğinin kabulü için yeterli görülmemiştir. Faiz karşılığı borç para aldığını beyan eden (...) ve (...) tarafından daha sonra adli yargıda ve noterde verilen aksi yöndeki ifadelerin, olayın gerçek durumunu değiştirmesi de söz konusu değildir. (...) ise davacıdan Türk parası olarak borç para aldığından davacıya kur farkı adı altında ödenen 105.000.000 lira faiz olarak ödendiğinin kabulü zorunludur. Öte yandan, hakkında tefecilik suçundan dolayı açılan ve cezai sorumlulukla ilgili bulunan davanın beraatla sonuçlanmış olması keyfiyetinin, hukuki nedenleri farklılık arz eden cezalı tarhiyata yönelik bu davaya dayanak alınması da mümkün değildir. Bu itibarla, ikrazatçılık faaliyeti nedeniyle inceleme dönemi için davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması ve ağır kusur cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemi yazılı gerekçe ile iptal eden mahkeme kararı yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, oybirliği ile karar verildi.