70 SERİ NOLU KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL TEBLİĞİNİN, BEŞİNCİ BÖLÜMÜNDE
YER ALAN SONDAN BİR ÖNCEKİ PARAGRAFLA KANUNDA BELİRTİLEN SORUMLULUK KAPSAMI
GENİŞLETİLEREK MÜTESELSİLEN SORUMLU TUTULMAYACAK BİRİNİN SORUMLULUĞU ÖNGÖRÜLDÜĞÜNDEN
YASAYA UYGUN GÖRÜLMEYEREK İPTALİNDE HUKUKA AYKIRILIK BULUNMADIĞI HK.
Temyiz Eden : Maliye Bakanlığı
Karşı Taraf : ... Anonim Şirketi
İstemin Özeti : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesinin verdiği
yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığınca 10.9.1998 günlü ve 23459 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan 70 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin
"Müteselsil Sorumluluk" başlıklı 5 inci bölümünde yer alan sondan
bir önceki paragrafın iptali istemiyle dava açılmıştır.
Davayı inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi 27.3.2000 günlü ve E:1998/4856,
K:2000/1115 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesiyle,
kanun koyucunun, müteselsil sorumluluk kapsamına aldığı kişi ve kuruluşların
mutlaka mal alım satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi
dairesine yatırmak zorunda olanlarla doğrudan veya dolaylı ilişkilerinin mevcudiyetini
bir ön koşul olarak aradığı, bu ilişkinin alım satıma taraf olmak, hizmetten
yararlanmak, sermaye, organizasyon ve yönetime katılmak veya menfaat sağlamak
şeklinde açıklandığı, ancak böyle bir ilişkinin varlığı halinde vergi
kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak gibi yükümlülüklerin
yerine getirilmemesi durumunda, bunlarla belirtilen şekilde bir ilişkisi olanların
müteselsil sorumluluğunun gündeme gelebileceği, 70 seri numaralı Katma
Değer Vergisi Genel Tebliğinin iptali istenilen Beşinci bölümünde
yer alan "Öte yandan müteselsil sorumluluk kapsamına girmese dahi herhangi
bir nedenle Hazineye intikal etmeyen vergi, Katma Değer Vergisi Kanununun 29 uncu
ve 32 nci maddelerine göre indirim ve iade konusu yapılmayacaktır." Şeklinde
düzenlenen paragrafla, müteselsilen sorumlu tutulamayacak birinin, diğer
bir deyişle mal alım satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve
vergi dairesine yatırmak zorunda olan biriyle yukarıda açıklanan şekilde
ilişkisi bulunmayan bir mükellefin, söz konusu yükümlülüklerin
yerine getirilmemesi sonucu hazineye intikal etmeyen vergiden, Kanunda belirtilen
sorumluluk kapsamını genişletmek suretiyle müteselsilen sorumlu tutulmasının
öngörüldüğü, Hazineye intikal etmeyen vergiden müteselsilen
sorumlu tutulacak kişi ve kuruluşun, söz konusu vergiyi hazineye intikal ettirmeyenlerle
doğrudan veya dolaylı bir ilişkisinin bulunması gerektiği, aksi halde mevcut bir
alım satım veya hizmet ifası ilişkisinin doğrudan tarafı olmayan, bu ilişkinin daha
alt kademelerinde yer alan üçüncü bir kişinin tahsil ettiği
vergiyi hazineye intikal ettirmeme şeklinde gerçekleşecek bir davranışı yüzünden,
bu alım satım ilişkisinin en son kademesinde bulunan iyi niyetli bir mükellefin
indirim ve iadelerinin kabul edilmemesinin, böyle bir mükellefin bu şekilde
fiilen müteselsil sorumluluk kapsamına alınması sonucunu doğuracağı, bu sonucun
Kanuna aykırı olması yanında, hukukun temel ilkeleriyle de bağdaşmadığı, bu durumda,
iptali istenilen tebliğ hükmüyle, müteselsil sorumluluk kapsamına
girmeyen bir mükellefin, herhangi bir nedenle Hazineye intikal etmeyen vergi
dolayısıyla indirim ve iadelerinin kabul edilmemesi suretiyle müteselsil sorumluluk
kapsamının genişletildiği, böylece Kanunun öngördüğü yetki
sınırlarının aşılarak Kanunda öngörülmeyen bir yükümlülük
yaratıldığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle tebliğin dava konusu paragrafını
iptal etmiştir.
Karar Maliye Bakanlığınca temyiz edilmiş ve söz konusu düzenlemenin Yasaya
aykırı olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Ali ALPAN'ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde
ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından
temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Zehra BİRDEN'in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde
öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Danıştay
Onbirinci Dairesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında
anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle daire kararının onanmasının
uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca dosyadaki belgeler
incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi Kararın özet bölümünde
yazılı Danıştay Onbirinci Dairesinin 27.3.2000 günlü ve E:1998/4856, K:2000/1115
sayılı kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun
bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, Kararın
bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 12.1.2001 gününde oyçokluğu
ile karar verildi.
X - K A R Ş I O Y
Dosyada; Maliye Bakanlığınca 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesince
verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 70 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin
"Müteselsil Sorumluluk" başlıklı 5 inci bölümünün sondan
bir önceki paragrafının iptaline dair Danıştay Onbirinci Dairesince ilk derece
mahkemesi sıfatıyla verilen kararın temyizen bozulması istenilmektedir.
Danıştay'ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakabileceği davalar, 2575 sayılı Danıştay
Kanununun 4575 sayılı Kanunla değişik 24 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında
gösterilmiştir. Bu fıkranın konumuzu ilgilendiren (c) bendinde, bakanlıkların
düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici
işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları bunlar arasında sayılmıştır.
Görüldüğü üzere, anılan bent uyarınca bir davanın ilk derece
mahkemesi sıfatıyla Danıştay'da görülebilmesinin ilk koşulu, idari davaya
konu edilen idari işlemin düzenleyici nitelikte olmasıdır. İdare Hukuku'nda,
düzenleyici işlem, idarenin aynı durumda olan idare edilenler için bağlayıcı
soyut hukuk kuralı koyan, yani normatif nitelikte olan tek yanlı tasarruflarına
verilen addır. Bu nitelikte olmayan, daha önce yürürlüğe giren
üst hukuk normunu yineleyen veya bu üst hukuk normunun nasıl anlaşılması
gerektiği konusunda alt idari birimlere ya da idare edilenlere açıklamalar
getiren idari tasarruflar, Hukuk Düzeninde herhangi bir değişiklik oluşturamayacaklarından
idare edilenler yönünden bağlayıcı; dolayısıyla da, düzenleyici değildirler.
İdarenin bu nitelikteki bir işleminin idari yargı denetimine tabi tutulması, bu
denetimin varlık nedenine uygun düşmez.
70 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin davada iptali istenilen ve temyize
konu kararla iptaline karar verilen paragrafı da, yeni bir hukuki durum yaratmayan;
yalnızca, esasen Katma Değer Vergisi Kanununun 29 ve 32 nci maddeleriyle yaratılan
hukuki durumu alt idari birimlere ve vergi mükelleflerine açıklayan
metin niteliğindedir.
Bu nedenle, davanın, ortada idari davaya konu edilebilecek düzenleyici nitelikte
bir işlem olmadığı gerekçesiyle, 2577 sayılı Kanunun 15 inci maddesine göre
incelenmeksizin reddi gerekirken, esasının incelenmesiyle verilen
temyize konu kararın bozulmasının gerekeceği oyu ile karara katılmıyorum.
YÖ/ŞGK
|