Dairesi
Kanuni temsilcinin Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesine göre takip edilebilmesi için şirket hakkında tüm tahsil yollarının tüketilmesi gerekir.
Karar No
1999/507
Esas No
1999/153
Karar Tarihi
26-11-1999

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu

Kanuni temsilcinin Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesine göre takip edilebilmesi için şirket hakkında tüm tahsil yollarının tüketilmesi gerekir. İstemin Özeti: (...) Kauçuk San. ve Tic Ltd. Şti.'nin ödenmeyen, EkimKasım 1991 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı inceleyen (...) Vergi Mahkemesi, kararıyla; Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesine göre şirketten tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve bağlı alacakların şirket temsilcilerinden alınabilmesi için sorumlu şirket temsilcileri tarafından bu kanunda yazılı vergi ödevlerinin zamanında yerine getirilmiş olması gerektiği, ödeme emrine konu borcun, şirketin EkimKasım 1991 dönemlerine ait katma değer vergisine ilişkin olduğu, davacının 8.4.1992 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket temsilciliğinden ayrıldığı, borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olduğu, ancak görevde olduğu sürede vergi borcunun, tüzel kişi adına ödeme görevini üstlendiğine dair bir bilgi bulunmadığı ayrıca, vergi borcunun şirketten tahsil olanağı kalmadığının saptanamadığı, vergi borcunun tahsili için Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca davacının takibinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir. Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi, kararıyla; ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borcunun yasal süresi içinde ödenmemesi ve şirket malvarlığının kamu alacağını karşılamadığının tespit edilmesi üzerine vergi borcunun cebren tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlendiği, yansıtmalı bir vergi olan katma değer vergisinin özelliği gözönüne alındığında, alıcılardan tahsil edilen katma değer vergisini, basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek süresi içinde vergi dairesine ödemeyen kanuni temsilcinin vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmemesi nedeniyle 213 sayılı Yasa'nın 10. ve 6183 sayılı Yasa'nın 23. maddesine göre sorumlu tutulması gerektiği, kanuni temsilcilik görevini sürdürdüğü tarihlere isabet eden ve vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesinden kaynaklanan vergi borcundan, bu dönemlerde kanuni temsilci sıfatını taşıyan davacının sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararını bozmuştur. Bozma kararına uymayan (...) Vergi Mahkemesi kararıyla; ilk kararında yer alan gerekçeye ek olarak; davalı idarece, borçlu kurum hakkında yapılan takip sonucu bir kısım taşınmazlarına haciz uygulanarak satışa çıkarıldığı, malların ihale yoluyla satışında alıcı çıkmaması nedeniyle amme alacağının tahsilinin mümkün olmadığının belirtildiği, borçlu şirketin başka haczi kabil mallarının bulunup bulunmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesi ile ilk kararında ısrar etmiştir. Direnme kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, borcun şirketten tahsil imkanı olmadığı, davacının temsilci olduğu döneme ilişkin tahsil edilen vergilerin ödenmemesinden sorumlu olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir. Karar: (...) Kauçuk Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla ve Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi gereğince kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıf ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir. Bu kural uyarınca, kanuni temsilcilerin vergi ile ilgili ödevleri gereği gibi yerine getirmemesinden doğan vergi borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için kamu alacağını, şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmadığının saptanması gerekmektedir. 6183 sayılı Yasa'nın Amme Alacaklarının Cebren Tahsili başlığını taşıyan Birinci Bölümünde cebren tahsil ve takip esasları düzenlenmiş, 54. maddede; ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil edileceği belirtildikten sonra cebren tahsilin, amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermiş ise teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi, gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi yollarından herhangi birinin tatbiki suretiyle yapılacağı açıklanmıştır. Dava konusu borcun tahsili için idarece, şirketin takibine başlandığı, bir kısım taşınmazlarının haczedildiği ve ihale yoluyla satışa çıkarıldığı ancak, alıcı çıkmaması nedeniyle satılamadığı anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Yasa'nın 2. Kısım 3. Bölümünde gayrimenkul malların haczi ve satışı düzenlenmiş ve artırmalarda istekli çıkmadığı veya teklif edilen bedel rüçhanlı alacaklarla masrafları aşmadığı takdirde, amme idaresince teferruğ edilinceye kadar gayrimenkul üzerindeki haczin devam edeceği, daha sonra bir istekli çıkması halinde 95. madde hükümleri dairesinde en çok artırana ihale edileceği ve gayrimenkul teferruğ edilinceye kadar bir istekli çıkmadığı takdirde tahsil dairesinin mahcuz malı uygun gördüğü zamanlarda satışa çıkarabileceği belirtilmiştir. Hacizli gayrimenkulun ilk artırmada alıcısının çıkmaması şirket hakkındaki tüm takip yollarının tüketildiği sonucunu doğurmaz. 6183 sayılı Yasa'yla idareye tanınan cebren tahsil yolları sonuçlandırılmadan ve borçlu şirketin aciz halinde olduğu tespit edilmeksizin Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi gereğince, temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenemeyeceğinden ödeme emrinin iptali yolundaki kararda hukuka aykırılık görülmemiştir. Bu nedenle temyiz isteminin reddine oyçokluğu ile karar verildi. Karşı Oy: (...) Vergi Mahkemesinin temyiz istemine konu yapılan kararının Danıştay Onbirinci Dairesinin kararında yazılı hukuksal nedenlerle bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan istemin reddi yolundaki karara katılmıyoruz.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı