Danıştay Dördüncü Daire
Davacı banka tarafından müşterilere daha yüksek faiz ödemek amacıyla, gerçek kurdan daha düşük veya yüksek olarak kur belirleyerek yapılan işlemin vergi ziyaına sebebiyet verdiğinin kabulü gerekir. İstemin Özeti: Davacı şirketin (...) Şubesi'nin 1997 yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu spot ve vadeli döviz alımsatım işlemi şeklinde yapılan, ancak mahiyeti itibarıyla mevduat niteliği taşıyan işlemlerle ilgili müşterilere verilen faizleri noksan göstermek suretiyle eksik vergi tevkif ettiği tespit olunarak 1997/ Haziran dönemi için davacı adına ikmalen gelir (stopaj) vergisi salınmış, fon payı hesaplanıp, kusur cezası kesilmiştir. (...) Vergi Mahkemesi kararıyla olayda, (…) Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü'nce gönderilen genelge ile bankadan mevduat kaçışını önlemek ve piyasadaki bazı bankalarca sunulan faiz oranlarına yaklaşabilmek için geliştirilmiş bir yöntem hakkında bilgi verildiği, ve bu yöntem ile daha önce bildirilen brüt faiz oranlarının net olarak uygulanabilme olanağının mevcut olduğunun ifade edildiği, işlemin uygulanışıyla ilgili verilen örnekte; 10.1.1997 tarihinde 500.000 Amerikan Doları olan müşteri ile 3 ay vade için % 6.50 net faiz üzerinden anlaşıldığı varsayımıyla söz konusu tutarın vade sonunda 508.013.69 Amerikan Doları'na ulaşacağının belirtildiği, yapılacak işlemin ise, getirilen 500.000 Amerikan Dolarının Fon Yönetiminden alınacak pariteye göre hesaplanacak kurlar ile, dump işlemleri yapılarak Japon Yeni'ne çevrilip 3 ay vadeli % 0,3 faiz oranında Japon Yeni hesabı açılacağı, aynı anda müşteriye forward sözleşmesi ve 10.4.1997 tarihli virman talimatı imzalattırılarak Japon Yeni hesabına forward kontratının teminatı olarak bloke konulacağı, vade tarihinde müşterinin faizli Japon Yeni bakiyesi karşılığında 508.013.69 Amerikan Dolar'lık tutarın müşterinin hesabına alacak kaydı yapılarak işlemin sonuçlandırılacağı, bunun yanında Japon Yeni'ne verilecek faizin düşüklüğü nedeniyle elde edilecek cüz'i faizin stopajının ihmal edilebilecek bir rakam olduğu şeklinde açıklamaya yer verildiği, olayda; 3 adet müşteriye muhtelif tarihlerde açılan Amerikan Doları hesapları için belirlenen vadelerde genel müdürlükçe tespit edilen oranlarda net faiz verilmesi konusunda anlaşıldığı ve anılan genelge çerçevesinde işlemler yapıldıktan sonra vade sonunda daha önce anlaşılan ve taahhüt edilen Amerikan Doları cinsinden hesaplanan faiz tutarının ödendiği, ancak vergi kesintisinin üzerinde anlaşılan ve ödenen Amerikan Doları cinsinde elde edilen faiz tutarı üzerinden değil, faiz oranı daha düşük olan Japon Yeni üzerinden kesildiği, yapılan işlemi bir vadeli döviz alım satım işlemi olarak göstermek amacıyla müşteriye vadeli döviz alımsatım taahhütnamesi imzalatılmasına karşın bazılarında bilgi hanelerinin boş bırakıldığının tespit edildiği, ayrıca müşterilerle yapılan yazışmalar ve ödenen faiz tutarlarını gösteren dekont ve diğer belgelerin Amerikan Doları cinsinden anlaşılan tutar üzerinden faiz geliri sağlandığını doğruladığı, bütün bu işlemler sırasında piyasaya gereklerine uygun olmayan şekilde Amerikan Doları/Japon Yeni paritesinin re'sen banka fon müdürlüğün'ce tespit edilmesi ve müşteriye Amerikan Doları üzerinden anlaşılan oranda net faiz geliri sağlamak amacıyla işlem sonunda uygulanacak Amerikan Doları kuru olarak işlem başındaki Amerikan Doları kurunun ya da daha düşük bir kurun esas alınmasının gerçek faiz gelirini gizlemeye yönelik olduğu, öte yandan geliştirilen bu yöntemle daha az vergi tevkifatı yapılarak müşterilere haksız olarak vergi avantajı sağlanmasının da hukuken mümkün olmadığı, bu durumda gelir (stopaj) vergisi matrahını müşterilere nihai olarak sağlanan faiz gelirinin oluşturacağı gerekçesiyle cezalı gelir (stopaj) vergisine ilişkin davanın reddine, ikmalen ve re'sen yapılan tarhiyatlarda fon payı hesaplanmasına olanak bulunmadığından fon payı ve cezasının kaldırılmasına karar verilmiştir. Davacı kurum, yapılan işlemin vadeli mevduat işlemi olmayıp döviz alımsatım işlemi olduğunu, döviz kurlarının uluslararası teamüllere uygun olarak belirlendiğini, vadeli döviz alım satımından elde edilen gelir menkul sermaye iradı olmadığından stopaja tabi tutulamayacağını, vergi dairesi başkanlığı ise, hesaplanan fon payı ve buna ilişkin kusur cezasının yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedirler. Karar: Taraflarca temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle taraflar, temyiz istemini reddine oybirliğiyle karar verildi.