|
Dairesi
Veraset ve intikal vergisine konu olan ticari sermayenin bir parçası olan stok emtianın maliyet bedeliyle değerlenmesi gerektiği hk.
|
|
Karar No
1999/313
|
|
Esas No
1998/350
|
|
Karar Tarihi
28-05-1999
|
|
|
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu
Veraset ve intikal vergisine konu olan ticari sermayenin bir parçası olan stok emtianın maliyet bedeliyle değerlenmesi gerektiği hk. İstemin Özeti: 02.04.1991 tarihinde vefat eden murislerden intikal eden ticari varlığın düşük değerle beyan edildiği görüşüyle takdir komisyonunca belirlenen değer üzerinden mirasçılar adına veraset ve intikal vergisi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen (...) Vergi Mahkemesi kararıyla; 7338 sayılı Kanunun 10. maddesinde veraset ve intikal vergisi matrahının, intikal eden malların Vergi Usul Kanununa göre bulunacak değerleri olduğu, Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde de gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut değer olarak tespit edilemeyen bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz alacağı değerin emsal bedeli olduğunun belirtildiği, olayda, 213 sayılı Yasanın 267. maddesinde öngörülen sıralama dikkate alınarak ikinci sıra olan maliyet bedeli esasına göre işlem yapılması gerekirken bu hükümlere uyulmadığı, tespit edilen matrah farkında yasal isabet görülmediği gerekçesiyle tarhiyatı, maliyet bedeli esasına göre bulunacak matrah üzerinden kusur cezalı olarak değiştirmiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi kararıyla; 7338 sayılı Kanunun 10. maddesinde veraset ve intikal vergisi matrahının, intikal eden malların Vergi Usul Kanununa göre bulunan değerleri olduğu, mükelleflerin ilk tarhiyatta nazara alınmak üzere veraset ve intikal vergisi mevzuuna giren malları bu maddede öngörülen değerleme ölçütlerinden faydalanarak, belirtilmeyenler bakımından ise Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ile ilgili 3. bölümündeki esaslara göre değerlemek ve beyannamelerinde göstermek zorunda olduklarının hükme bağlandığı, aynı maddenin (a) bendinde ise, ticari sermayenin, bilanço esasına göre defter tutanlarda, ölüm tarihine tekaddüm eden takvim yılı bilançosuna göre bulunacak özsermaye olduğunun belirtildiği, olayda, muristen intikal eden ticari sermaye ile ilgili olarak bilançoda yeralan ve ortaklar tarafından kendi varlıklarından şirkete dahil edilen kıymet niteliğindeki ortaklar cari hesabının özsermayeye ilave edilmediği, diğer taraftan intikal eden emtianın maliyet bedeli ile değerlendiği, oysa emsal bedeli ile değerlenerek beyana dahil edilmesi gerektiği görüşüyle tarhiyat yapıldığı, özsermayenin, işletme sahibinin, işletmeye koyduğu sermaye ile faaliyetlerden elde ettiği kârların çeşitli biçimlerde işletmede bırakılmasından meydana geldiği, özsermaye hesaplamasında, işletme sahibinin işletmeye doğrudan getirdiği paralar ile işletme adına yaptığı ödemelerle ilgili olan ortaklar cari hesabının alacak, kalanının sermaye ile karlar toplamına ilave edileceği bir muhasebe kuralı olduğuna göre muristen intikal eden işletmeye ait bilançoda yeralan ortaklar cari hesabının sermayeye ilavesinde kanuna aykırılık bulunmadığı, yeniden yapılan değerleme sonucu bulunan 9.430.426 liralık matrah farkında, 7338 sayılı Yasanın 10. maddesi ile 213 sayılı Yasa’nın 292. maddesi hükmüne aykırılık görülmediği, davanın kısmen kabulüne ilişkin, eksik incelemeye dayalı mahkeme kararında yasal isabet görülmediği gerekçesiyle istemi kabul ederek kararı bozmuştur. Bozma kararlarına uyularak verildiği belirtilen (...) Vergi Mahkemesi kararıyla; 213 sayılı Yasanın 267. maddesinde emsal bedelin tanımlandığı ve emsal bedelin sıra ile tayin olunacağının belirtildiği, bu esasın uygulanabilmesi için aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran % 25’ten az olmamasının öngörüldüğü, vergi inceleme raporu hazırlanırken bu şartlara uyulmadığı, ortalama fiyat esasının uygulanabilmesi için aylık satış miktarlarının dikkate alınması gerektiği kanunda açıkça belirtilmesine rağmen matrah hesaplanırken stokların gözönünde bulundurulduğu, stoktaki emtianın ölüm tarihi itibariyle satışa konu edilmesi halinde uygulanacak ortalama satış fiyatlarının belirlendiği, bu oranın inceleme elemanınca dikkate alınmadığı, bu durumun Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesine aykırı olduğu, bu maddede belirtilen birinci sıraya göre işlem yapılamayacağından, ikinci sıra olan maliyet bedeli esasına göre işlem yapılması gerektiği gerekçesi ile davayı, kısmen kabul etmiş, özsermayenin hesaplanmasına ilişkin istemi reddetmiş, verginin 267. maddenin ikinci sırasına göre yeniden hesaplanmasına ve bu vergiye kusur cezası uygulanması gerektiğine karar vermiştir. Bu karar vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş ve vergi inceleme raporuna dayanılarak yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmiştir. Karar : 02.04.1991 tarihinde vefat eden murisinden intikal eden ticari varlığın düşük değerle beyan edildiği görüşüyle takdir komisyonunca yapılan değerleme üzerinden davacı adına salınan kaçakçılık cezalı veraset ve intikal vergisini; stoktaki emtia maliyet bedeliyle değerlenmek ve bulunan fark üzerinden hesaplanan vergiye kusur cezası uygulanmak üzere değiştiren vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması üzerine verilen aynı doğrultudaki karar idarece temyiz edilmiştir. Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fıkrasında veraset ve intikal vergisinin matrahının, intikal eden malların Vergi Usul Kanununa göre bulunan değerleri olduğu, 2. fıkrasında ise mükelleflerin ilk tarhiyatta nazara alınmak üzere Veraset ve İntikal Vergisi mevzuuna giren malları, madde devamında belirtilen değerleme ölçülerinden faydalanarak, belirtilmeyenler bakımından ise Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ile ilgili 3. bölümündeki esaslara göre değerlemek ve beyannamelerinde göstermek zorunda oldukları kurala bağlanmış, 2. fıkranın bentlerinde; ticari sermaye, gayrimenkuller, menkul mallar ve gemiler, esham, tahvilat, yabancı paralar ve haklara ilişkin değerleme ölçüleri düzenlenmiştir. Yasanın 10. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde ticari sermaye, bilanço esasına göre defter tutanlarda ölüm tarihine takaddüm eden takvim yılı bilançosuna göre bulunacak özsermaye olarak tanımlanmış, özsermayenin bu maddedeki esaslara göre bu maddede hüküm bulunmayan hallerde Vergi Usul Kanunu’nun iktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerleme ile ilgili 2. bölümündeki esaslara göre tespit edileceği öngörülmüştür. Ticari sermayenin bir parçası olan emtianın nasıl değerleneceği 2. fıkranın bentlerinde belirtilmediğinden, stoktaki emtianın, Vergi Usul Kanunu’nun değerleme ile ilgili bölümündeki iktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerleme ile ilgili kısımda yeralan 274. maddesine göre değerlemesi gerekmektedir. Satın alınan veya imal edilen emtianın maliyet bedeliyle değerlenmesini öngören 274. maddedeki düzenleme karşısında, vergi mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmemiştir. Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine oybirliği ile karar verildi.
|
|