Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu
Günümüz ekonomik koşullarında aralarında yakın akrabalık bağı ve iş ilişkisi bulunmayanlara karşılıksız borç para verilmesi düşünülemeyeceğinden, verdiği borç para karşılığı, elde ettiği faiz gelirini beyan etmediğinden bahisle yapılan gelir vergisi tarhiyatına karşı açılan davanın reddine hukuka aykırılık bulunmamaktadır. İstemin Özeti : Kahvehane işleten yükümlünün, 1990 yılında borç para vererek faiz geliri elde ettiği halde bu gelirini beyan etmediğinin inceleme raporuyla tesphit edildiğinden bahisle, adına kaçakçılık cezalı gelir vergisi salınmıştır. Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen Vergi Mahkemesi davayı reddetmiştir. Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi kararıyla; tarhiyatın faiz karşılığı borç para aldıklarını ve borçlarına karşılık borç senedi ve çek düzenleyerek verdiklerini ifade edenlere ilişkin olarak saptanan matrah farkı üzerinden uygulanan kısmı yönünden davanın reddinde hukuka aykırılık bulunmadığı, açıkça faiz ödediklerini ifade etmeyenler ile ifadesine başvurulmayan kişilerin verdiği borç senetleri nedeniyle belirlenen matrah farkı üzerinden yapılan kısmını ise, bankalardan alınan listelerde yeralan onsekiz kişiden yalnızca sekizinin ifadesine başvurulmakla yetinilip, düzenlenen bütün çek ve senetlerin faiz karşılığı alındığı kabul edilerek, ifadesi alınanlardan üç kişinin anlatımının ifadesine başvurulmayanlarla, faiz ödedikleri yönünde beyanları bulunmayan diğer beş kişiye teşmili suretiyle tarhiyat yapılmasında hukuka uygunluk bulunmadığından mahkemece bu kısma ilişkin davanın da reddine karar verilmesinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle kararı kısmen bozmuştur. Bozma hükmüne uymayan Vergi Mahkemesi kararıyla; vergi inceleme raporunda tespitli olduğu şekilde, banka şubesinden alınan listede, davacının 1990 yılı ile ilgili olarak tahsile verdiği senetlerin borçluların adları, vadeleri, tutarı ve yılının belirtildiği, ancak borçluların açık adreslerinin yazılmadığı, sadece yerleşim yerinin adının yazıldığı, bu nedenle bunların ifadelerine başvurulmadığı, yükümlünün bu davranışı ile ifade alınmasını engellemek için olayı gizlediği, dolayısıyla, banka listesinde yeralan ancak ifadelerine başvurulmayan şahıslar için banka aracılığı ile senetle borç para veren yükümlünün bu faaliyetini karşılıksız yaptığının düşünülemeyeceği, olayda, borç verenle alanlar arasındna hukuki bir işlem yapıldığı, borç alan kişinin imzasıyla senet düzenlendiği, vadesinde ödeme yapılmadığı takdirde senetlerin icra takibine konu olmasının amaçlandığı, bu bakımdan vergi inceleme raporuyla tespit edildiği üzere yükümlünün faiz karşılığı borç para verdiği sonucuna varıldığı, günümüzde enflasyon oranının düzeyi karşısında faiz alınmaksızın borç para verilmeyeceği, bu gibi durumlarda, borç para veren ile borç alan kişilerin maddi menfaati sözkonusu olduğundan borç alan kişilerin ifadelerine itibar etmenin gerekli ve yeterli olduğu, ayrıca borç alan kişiler arasında yakın akrabalık ve ticari iş ilişkisinin de bulunmadığı gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir. Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve verdiği borç para karşılığı faiz almadığı ve ikrazatçılık yapmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir. Karar : Kahvehane işleten davacının 1990 yılında ikrazatçılık da yapmasına karşın, bu faaliyetten elde ettiği geliri beyan etmediğinden bahisle adına salınan kaçakçılık cezalı gelir vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davanın reddi yolundaki ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1. maddesinde, gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu hükme bağlanmış, 2. maddesinde, ticari kazanç da gelire giren ve maddede sayılan kazanç ve iratlar arasında sayılmıştır. Gerek Danıştay'ın yerleşik içtihatları, gerekse 104 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile aralarında yakın akrabalık bağı veya sıkı iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında önemli miktarlardaki meblağların günün ekonomik koşullarında karşılıksız olarak alınıp verilemeyeceği kabul edilmiş, bir yılda birden çok kişiye veya birden çok yılda borç para verilmesi ikrazatçılık sayılmış, borç verme işlemlerinde faizin peşin alındığı, alacağın senet veya ipotek tesisi suretiyle güvenceye bağlanmasının da faiz alındığına delil teşkil edeceği belirtilmiştir. İkrazatçılık faaliyetinden elde edilen ve ticari kazanç olan faizin gelir vergisine tabi olması yukarıda açıklanan hükümler gereğidir. Dosyada bir örneği bulunan ve tarhiyatın dayanağı vergi inceleme raporu ve eklerini oluşturan banka kayıtları ve borçlu ifadelerinden yükümlünün, vergisi uyuşmazlık konusu dönemde birden çok kişiye çek veya senet karşılığı borç para verdiği, sözü edilen belgelerin faiz miktarını da içerecek şekilde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayanlara karşılıksız borç para verilmesi düşünülemeyeceğinden, davacının ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine oyçokluğu ile karar verildi.(*) (*) KARŞI OY: Israr kararının Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı esasları doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan karara katılmıyoruz.